Bizimkisi saflık! Neredeyse Ali Babacan'ın, tıpkı başbakanı gibi kabadayı bir üslupla "IMF'siz bir ekonomik program düşünebiliriz" açıklamasına inanacaktık. Saflığın bu kadarına da pes doğrusu. Babacan'ın bu sözlerine, daha doğrusu AKP hükümetinin IMF'siz bir ekonomik program yürüteceğine inanmak, IMF'nin sosyal bir ekonomik program uygulayacağına inanmak gibi bir şey! IMF ne kadar "sosyal" olamazsa, AKP hükümeti de o kadar IMF'den kopamaz.
IMF, kuruluş mantığı, işleyişi ve amaçları gereği "anti sosyal" bir kuruluştur. IMF'nin ruhunda insan merkezli tek bir done aramak, en az Babacan'ın yukarıdaki sözlerine inanmak kadar abestir.
IMF'nin anti-sosyal yapısı, kendileri de dahil olmak üzere tüm çevreler tarafından "tartışma kabul etmeyecek" düzeyde bir gerçekken, Başbakan Erdoğan ve ekonomi kurmaylarının "sosyal içerikli bir ekonomik program hazırlığı içerisindeyiz" çıkışı ve hemen ardından IMF ile 3 yıllık yeni bir esaret anlaşması kararının alınmasını yanyana koyunca iki şekilde yorumlanabilecek şöyle bir fotoğraf çıkıyor:
1- Bu çıkış, AKP hükümetinin sıklıkla yaptığı popülist çıkışlardan bir tanesiydi. Erdoğan ve ekonomi kurmayları, yaptıkları bu çıkışla halka, "seçim öncesinde söz verdiğimiz gibi IMF'yi kovuyoruz" mesajını bu şekilde vermeyi uygun gördü.
2- Erdoğan ve partisinin, "sosyal içerikli programdan" kastı, IMF'nin programıydı. Onlara göre, IMF, ruhuna aykırı bir şekilde sosyal program yapabilirdi. Eğer bu yorum haklıysa, Erdoğan ve ekibi 3 yıla yakın bir zamandır çalıştıkları ve ülkeyi sömürmesine müsaade ettikleri IMF'nin en belirgin özelliğini çözememişler. IMF'yi zerre kadar tanımıyorlar. Umarız, fotoğraftan yansıyan asıl görüntü ikincisi değildir.
Birinci ihtimale gelince; AKP hükümetinin popülizm gayesine matuf bu çıkışının faturası çok ama çok ağır olacak. Çünkü, bu çıkışın ardından IMF kapılarında dilenen hükümete IMF'nin dayatacağı hükümler ağır olacaktır. IMF, hükümetin bu "kabadayı çıkışının" faturasını, "istediğimiz her emri harfiyen yerine getirin" şeklinde kesecek.
***
IMF'nin açıkladığı Türkiye'ye ilişkin yıllık raporda, ekonomide oluşturulmak istenen toz pembe tabloyla renk uyuşmazlığı bulunan önemli uyarılar bulunuyor. IMF Türk ekonomisinin hala ciddi şoklar ve kırılmalar yaşayabilecek riskler taşıdığını ve bu durumun Türk ekonomisini kur ve faiz şoklarına karşı
kırılgan kıldığını belirtiyor.
Raporda dikkat çekilen en önemli husus Türkiye'nin kısa vadeli, döviz ağırlıklı aşırı borç yükü ve gittikçe büyüyen cari açık. Maliye Bakanımız Unakıtan her ne kadar, "cari açık sorun olmaz" dese de, büyük patronu IMF, 10 milyar dolara ulaşan cari açığın Türk ekonomisinin en ciddi problemini olduğunu belirtiyor.
Türk halkı Ecevit-Bahçeli-Yılmaz hükümeti döneminde yaşanan ciddi ekonomik kriz sonrasında, bu krizin faillerini hiç acımadan cezalandırmıştı.AKP de, Türk halkının ekonomik olarak yok oluşundan kaynaklanan duygularını istismar ederek, büyük çoğunlukla iktidara geldi. Fakat bugün gelinen noktada, Türk ekonomisinin her an yeni bir krize gebe pozisyonu Ecevit-Bahçeli-Yılmaz döneminden farksız. Hatta yaşanan bu sessizlik sonrası patlayacak ekonomik fırtınanın boyutları Ecevit dönemini aratacak şiddette olabilir.
IMF, kuruluş mantığı, işleyişi ve amaçları gereği "anti sosyal" bir kuruluştur. IMF'nin ruhunda insan merkezli tek bir done aramak, en az Babacan'ın yukarıdaki sözlerine inanmak kadar abestir.
IMF'nin anti-sosyal yapısı, kendileri de dahil olmak üzere tüm çevreler tarafından "tartışma kabul etmeyecek" düzeyde bir gerçekken, Başbakan Erdoğan ve ekonomi kurmaylarının "sosyal içerikli bir ekonomik program hazırlığı içerisindeyiz" çıkışı ve hemen ardından IMF ile 3 yıllık yeni bir esaret anlaşması kararının alınmasını yanyana koyunca iki şekilde yorumlanabilecek şöyle bir fotoğraf çıkıyor:
1- Bu çıkış, AKP hükümetinin sıklıkla yaptığı popülist çıkışlardan bir tanesiydi. Erdoğan ve ekonomi kurmayları, yaptıkları bu çıkışla halka, "seçim öncesinde söz verdiğimiz gibi IMF'yi kovuyoruz" mesajını bu şekilde vermeyi uygun gördü.
2- Erdoğan ve partisinin, "sosyal içerikli programdan" kastı, IMF'nin programıydı. Onlara göre, IMF, ruhuna aykırı bir şekilde sosyal program yapabilirdi. Eğer bu yorum haklıysa, Erdoğan ve ekibi 3 yıla yakın bir zamandır çalıştıkları ve ülkeyi sömürmesine müsaade ettikleri IMF'nin en belirgin özelliğini çözememişler. IMF'yi zerre kadar tanımıyorlar. Umarız, fotoğraftan yansıyan asıl görüntü ikincisi değildir.
Birinci ihtimale gelince; AKP hükümetinin popülizm gayesine matuf bu çıkışının faturası çok ama çok ağır olacak. Çünkü, bu çıkışın ardından IMF kapılarında dilenen hükümete IMF'nin dayatacağı hükümler ağır olacaktır. IMF, hükümetin bu "kabadayı çıkışının" faturasını, "istediğimiz her emri harfiyen yerine getirin" şeklinde kesecek.
***
IMF'nin açıkladığı Türkiye'ye ilişkin yıllık raporda, ekonomide oluşturulmak istenen toz pembe tabloyla renk uyuşmazlığı bulunan önemli uyarılar bulunuyor. IMF Türk ekonomisinin hala ciddi şoklar ve kırılmalar yaşayabilecek riskler taşıdığını ve bu durumun Türk ekonomisini kur ve faiz şoklarına karşı
kırılgan kıldığını belirtiyor.
Raporda dikkat çekilen en önemli husus Türkiye'nin kısa vadeli, döviz ağırlıklı aşırı borç yükü ve gittikçe büyüyen cari açık. Maliye Bakanımız Unakıtan her ne kadar, "cari açık sorun olmaz" dese de, büyük patronu IMF, 10 milyar dolara ulaşan cari açığın Türk ekonomisinin en ciddi problemini olduğunu belirtiyor.
Türk halkı Ecevit-Bahçeli-Yılmaz hükümeti döneminde yaşanan ciddi ekonomik kriz sonrasında, bu krizin faillerini hiç acımadan cezalandırmıştı.AKP de, Türk halkının ekonomik olarak yok oluşundan kaynaklanan duygularını istismar ederek, büyük çoğunlukla iktidara geldi. Fakat bugün gelinen noktada, Türk ekonomisinin her an yeni bir krize gebe pozisyonu Ecevit-Bahçeli-Yılmaz döneminden farksız. Hatta yaşanan bu sessizlik sonrası patlayacak ekonomik fırtınanın boyutları Ecevit dönemini aratacak şiddette olabilir.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012