Bugün ekonomideki kötü gidişatın sebebini sadece Covid-19 pandemisine yüklemek elbette ki doğru bir yaklaşım değil. Her zaman ifade ediyoruz; ekonomi zaten kötü gidiyordu, pandemi bu gidişatı biraz hızlandırdı, tuzu, biberi oldu.
Pandemi olmasaydı bile, mevcut bağımlı kapitalist ekonomi politikalarıyla, faizler yükselecekti, maliyetler artacaktı, enflasyon yükselecekti, şirketler zarar edip iflas edecekti, işsizlik tırmanacaktı, gelir adaletsizliği artacaktı ve daha nice olumsuzluklar yaşanacaktı.
Esasen pandemi, bu tabloyu değiştirecek herhangi bir çözümü olmayan siyasiler için, bütün yanlış politikalarını örten bir örtü, bir bahane oldu ve olmaya da devam ediyor.
Ekonomideki gelişmeleri değerlendirirken bu gözlükle bakmakla fayda var.
Şimdi bu gözlükle güncel birkaç gelişmeyi değerlendirmeye çalışalım.
Merkez Bankası uzmanları "Covid-19 Salgınının Firma Likiditesine Etkileri" başlıklı bir çalışma gerçekleştirdiler. "Likidite" kelimesi, finansal kaynak, para akışı anlamına gelmektedir.
Hazırlanan raporda şu ifadeler dikkat çekti:
"1 milyon 198 bin işçinin çalıştığı 164 bin iş yeri Covid-19 önlemlerinden olumsuz etkilenerek ciddi kaynak sıkıntısı içine düştü."
"Likiditesi yetersiz olan firmalar; inşaat, ticaret, taşımacılık ve konaklama-yiyecek gibi hizmet sektörlerinde yoğunlaştı." (Likiditesi yetersiz firmalar, işletme nakit akışı sabit maliyetlerinden daha düşük olan firmalar olarak tanımlanıyor. Elbette ki bu, diğer sektörlerde likidite sorunu yok anlamına gelmiyor.)
"Kasım itibarıyla likiditesi yetersiz olan firmaların bir önceki yıla göre likiditelerinin daha düşük, toplam ve kısa vadeli borç oranlarının daha yüksek ve net zararda oldukları dikkat çekmektedir."
"Likiditesi yetersiz firmaların vadeye göre kredi ödeme projeksiyonları da incelendi. Kısa vadeli kırılganlıklar; sinema, bilgi hizmet faaliyetleri, gıda, mineral madde, enerji, inşaat, gayrimenkul, taşımacılık, yiyecek-içecek ve mesleki faaliyetler sektörlerinde yoğunlaştı." (Vadesi gelmiş olan kısa vadeli borçlar için firmaların parası yok demek istiyor.)
"Bu sektörlerde 2020 ve 2021 yılı vadeli kredilerin toplam kredilere oranı diğer sektörlere kıyasla daha yüksektir." (Yani borçlar kısa vadeli.)
Ve sonuç olarak MB uzmanları, bu firmaların yeniden desteklenmesi gerektiğini vurguluyorlar. Ama nasıl, hangi parayla? Devletin Maliyesi, 2020 yılında 172,7 milyar lira bütçe açığı verdi ve 2021 yılı içinde 245 milyar liralık bir bütçe açığı hedefledi.
Her türlü vergi artışına rağmen, tek gelir kalemi olarak kalan vergiler, bütçedeki devasa deliği kapatmaya muktedir değil, açığın her yıl katlanarak artmasına mani değil.
Vergi gelirlerinin yüzde 70'e yakınını adaletsiz vergiler olarak tanımlanan dolaylı vergilerden elde eden ülkemiz, vergi oranlarına da açıkladığı enflasyon ya da yeniden değerleme oranından kat kat fazla zam yapıyor.
Örneğin, elektrikli otomobillerdeki Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) miktarı.
Resmi Gazete'de yayımlanan elektrikli otomobillerin özel tüketim vergilerinde ( ÖTV) değişikliği öngören Cumhurbaşkanı kararına göre;
Motor gücü 85 kW olan elektrikli araçların ÖTV oranı yüzde 3'ten yüzde 10'a; motor gücü 85 kW ile 120 kW arasında kalan elektrikli araçların ÖTV oranı yüzde 7'den 25'e; motor gücü 120 kW'ı geçen elektrikli araçlarda ise ÖTV oranı yüzde 15'ten 60'a çıkartıldı. 4 kat artış.
Bu sadece bir örnek. Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllar önce ifade ettiği gibi, karlı kamu kuruluşlarımız 2-3 yıllık karına yabancılara devredilince gelir olarak geriye sadece vergiler, cezalar ve zamlar kaldı.
Elektrikli araçlarda ÖTV zammına ilişkin Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın yayımladığı mesaj da çok dikkat çekiciydi.
BTP Lideri mesajında, "Almanya bir yandan bizi kıskanırken öte yandan elektrikli araç satışına teşvikte bulunuyor. Biz de gün itibariyle yüzde 15 olan elektrikli araçlar ÖTV bedelini yüzde 60'a çıkardık. Almanya'nın ürettiği arabadan Almanya'dan daha fazla para kazanırsan adam kıskanır tabi..." ifadelerini kullandı.
Bir taraftan MB'nin, sonucunda, "vatandaşın para desteğine ihtiyaç var" tavsiyesi ile biten raporuna bakın, diğer taraftan da Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle vatandaşından aldığı vergiyi 4 kat arttıran bir maliye tablosuna bakın.
Prof. Dr. Haydar Baş, "Bunlar mevcut kapitalist anlayışla kaşıkla veriyorlarsa, kepçeyle almak zorundalar" diye uyarmıştı, ama milletimiz dinlemedi ve geldiğimiz nokta bu.
MB uzmanlarının ifadesine göre, şimdi de likidite sorunu sebebiyle 1,2 milyon işsizimiz olacak. TÜİK'in rakamlarına göre, gençlerimizin yüzde 26'sı ne eğitimde, ne de istihdamda.
Çalışma çağındaki boş gençlerine dahi iş bulamayan mevcut siyasilerimiz, söyler misiniz çalıştığı halde işsiz kalan bu milyonları ne yapacak? Her zaman yaptığı gibi nüfustaki artışa rağmen iş gücü rakamlarını aşağıya çekerek sorunu halının altına mı süpürecek? Tamam da nereye kadar? Sahadaki gerçekler ne zamana kadar örtülebilir?
Üretici üretmek için para bekliyor, tüketici de en asli ihtiaçlarını temin edebilmek için.
Mevcut kapitalist sistemin ve bu sistemde ısrar eden siyasilerimizin bu beklentiye çözüm oluşturması asla mümkün değil. Çünkü uyguladıkları sistem bu sonucu doğurdu.
Sadece Türkiye'de değil, dünyada bu sorunun tek çözümü var: Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli. Modelin bilimsel gerçeklerle, formül ve grafiklerine varıncaya kadar ifade ettiği gibi, emek ve üretim karşılığı senyorajla Milli Para basılmalıdır ve bu para sosyal devlet projeleriyle vatandaşın cebine, sıfır faizli kredilerle de üreticinin eline verilmelidir.
Bu şekilde, yukarıda saydığımız, ya da sayamadığımız bütün problemler kendiliğinden çözülür. Ve bugün bunu doğru olarak uygulayabilecek tek kadro BTP kadrosu, tek lider de bu işin şifrelerini bilen BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'tır.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024