Acayip bir ülke olduk.
Acayip donkişotlar yetiştiren bir millet olduk çıktık.
Sabah erken kalkan kalemi eline alıyor ve milletin değerlerine saldırdığı için de rahatlıkla bir köşe başı buluyor ve atışa devam...
Neymiş efandim; bayrağı tartışacakmış...
Neymiş efendim; İstiklal marşını tartışacakmış...
Neymiş efendim; andımızı tartışacakmış...
Neymiş efendim; Gençliğe Hitabe’yi tartışacakmış...
Neymiş efendim; Milli Mücadeleyi tartışacakmış...
Neymiş efendim; Ermeni tehcirini tartışacakmış...
Dünyada bir örneği daha var mı bilmiyorum?
Milleti millet yapan, devleti devlet yapan olmazsa olmaz değerlerini uluorta, rastgele tartıştıran bir millet daha var mı, bir devlet daha var mı acaba?
Dilinizi eşek arısı soksun ve kaleminiz tam orta yerinden kırılsın inşaallah.
Bu milletin savdalandığı, bu devletin sembolü ay yıldızlı al bayraktır ve bedeli ödenmiştir ve sonsuza kadar semalarda dalgalanacaktır inşaallah.
“Korkam sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.”
İstiklal Marşımızda, kahraman ecdadımızın vatan sevdası, vatan uğruna, ırz ve namus uğruna katlandığı fedakarlıklar ve çektikleri cefalar, vatan düşmanlarına karşı verdikleri destansı mücadeleler harmanlanmış ve İlk Mecliste hem de iki kez ayakta dinlenerek kabul edilmiş.
Neyi tartışalım, niye tartışalım?
Son günlerde bazı aklı evveller Gençliğe Hitabe’yi dillerine doladılar.
“Efendim tartışılsın” istemiş.
“Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Bu müstevli tetikçilerine sormak lazım; bir milletin İstiklali yoksa neyi vardır?
Bir milletin vatanı tehlikeye düştüğünde onu savunmaktan daha öncelikli işi ne olabilir?
Bir dedenin, hem de bağımsızlığı dişi ilke tırnağı ile elde etmiş bir neslin başındaki bir insanın istikbaldeki torunlarını bu konuda uyarması kadar daha tabii ne olabilir.
Bunlar sorunlu ifadelermiş!..
Oğlum sorun senin kafanda, başak yerde arama.
Acayip donkişotlar yetiştiren bir millet olduk çıktık.
Sabah erken kalkan kalemi eline alıyor ve milletin değerlerine saldırdığı için de rahatlıkla bir köşe başı buluyor ve atışa devam...
Neymiş efandim; bayrağı tartışacakmış...
Neymiş efendim; İstiklal marşını tartışacakmış...
Neymiş efendim; andımızı tartışacakmış...
Neymiş efendim; Gençliğe Hitabe’yi tartışacakmış...
Neymiş efendim; Milli Mücadeleyi tartışacakmış...
Neymiş efendim; Ermeni tehcirini tartışacakmış...
Dünyada bir örneği daha var mı bilmiyorum?
Milleti millet yapan, devleti devlet yapan olmazsa olmaz değerlerini uluorta, rastgele tartıştıran bir millet daha var mı, bir devlet daha var mı acaba?
Dilinizi eşek arısı soksun ve kaleminiz tam orta yerinden kırılsın inşaallah.
Bu milletin savdalandığı, bu devletin sembolü ay yıldızlı al bayraktır ve bedeli ödenmiştir ve sonsuza kadar semalarda dalgalanacaktır inşaallah.
“Korkam sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.”
İstiklal Marşımızda, kahraman ecdadımızın vatan sevdası, vatan uğruna, ırz ve namus uğruna katlandığı fedakarlıklar ve çektikleri cefalar, vatan düşmanlarına karşı verdikleri destansı mücadeleler harmanlanmış ve İlk Mecliste hem de iki kez ayakta dinlenerek kabul edilmiş.
Neyi tartışalım, niye tartışalım?
Son günlerde bazı aklı evveller Gençliğe Hitabe’yi dillerine doladılar.
“Efendim tartışılsın” istemiş.
“Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Bu müstevli tetikçilerine sormak lazım; bir milletin İstiklali yoksa neyi vardır?
Bir milletin vatanı tehlikeye düştüğünde onu savunmaktan daha öncelikli işi ne olabilir?
Bir dedenin, hem de bağımsızlığı dişi ilke tırnağı ile elde etmiş bir neslin başındaki bir insanın istikbaldeki torunlarını bu konuda uyarması kadar daha tabii ne olabilir.
Bunlar sorunlu ifadelermiş!..
Oğlum sorun senin kafanda, başak yerde arama.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Gül vekilim gül / 12.07.2025
- Yalamış yutmuşlar / 09.07.2025
- Dökülüyoruz dökülüyorsunuz dökülüyorlar / 08.07.2025
- Emeklinin payına bir kez daha hüsran düştü / 07.07.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Yalamış yutmuşlar / 09.07.2025
- Dökülüyoruz dökülüyorsunuz dökülüyorlar / 08.07.2025
- Emeklinin payına bir kez daha hüsran düştü / 07.07.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025