Hendek Savaşı öncesi ve sonrası ile her daim Müslümanlar için örnek olacak, ölçü olacak hikmetler taşır.
Peygamberimiz (sav) Medine'ye hicreti ve İslam Devletini kurması burada yaşayan Yahudileri derinden yaralamıştı. O dönemde Medine'de 3 büyük Yahudi kabilesi vardı; Ben-i Nadir, Ben-i Kaynuka ve Kurayzaoğulları.
Bu Yahudiler her fırsatta münafıklarla işbirliği yaparak İslam, Peygamberimiz ve Müslümanlar aleyhine fitne, fesat çıkarıyor, icraatlara girişiyorlardı.
Ben-i Nadir ve Ben-i Kaynuka işledikleri cürümler sebebiyle Medine'den sürüldüler. Kurayzaoğulları kaldı. Ben-i Nadir ve Ben-i Kaynuka Yahudileri intikam için Mekkeli müşrikleri, Bedir ve Uhud'un intikamı için tahrik ettiler. Diğer taraftan da Medine'de kalan Kurayzaoğullarını, Hz. Peygamber ve Müslümanları savaş esnasında arkadan vurmak için ikna ettiler. Ve müşrikler büyük bir ordu hazırlayıp, yola çıktılar.
Peygamberimiz (sav) ashabını toplayarak nasıl bir strateji izleyecekleri konusunda istişare yaptı. Hz. Selman'ın (Allah şefaatine nail eylesin) görüşü beğenildi. Medine'nin etrafına hendekler kazılacak ve müşriklerle savunma savaşı yapılacaktı.
Peygamberimiz (sav) Medine'den sürülen Yahudilerin icraatlarını, müşrik ordusunun harekete geçtiğini önceden haber almıştı. Müşrikleri Medine dışında karşılayacak olan İslam Ordusu da harekete geçti. Peygamber Efendimizde (sav) Medine'deki, Yahudilerle bir anlaşma yaptı. Savaş esnasında Medine'deki can ve mal güvenliğini sağlamak istiyordu.
"Peygamberimizin (sav) Ben-i Kurayza Yahudilerine karşı tedbirli ve uyanık davranması, bunun için halkı muhkem yerlere yerleştirmesi, durumlarını tahkik ve kontrol ettirmesi ve hatta ihtiyat-tedbir olarak 500 kişinin arkada bekletilmesi; gerçek müminin tedbirli, teennili ve uyanık olması gerektiğine en güzel örnektir." (Prof. Dr. Haydar Baş)
Benî Kurayza Yahudilerinin, anlaşma hükümlerini hiçe sayarak, savaşın en zor döneminde müşriklerle iş birliğine giriştiler. Medine üzerine baskınlar düzenleyerek, Müslüman aile ve çocukları kılıçtan geçirme teşebbüsüne kalkıştılar. Bu hareketleriyle, Müslümanları, harp endişesinden daha büyük bir telâş ve endişeye düşürdüler.
Müslümanları arkadan vurdular. Can, mal, namus, inanç güvenliğini sağlayan devlete ihanet ettiler. Tabi bu noktada Peygamber Efendimizin (sav) aldığı istihbarat bilgileri ve bu bilgileri iyi organize ederek müşriklerle, Yahudileri birbirlerine düşürdü. Neticede müşrikler geldikleri gibi gittiler. Kurayzaoğulları ise hayal kırıklığı içinde, Medine'ye iki saatlik mesafede bulunan kalelerine çekildiler.
Peygamberimiz, Hendek zaferinin akabinde Medine'ye döner dönmez, Allah'ın emri gereği miğferini bile çıkarmadan Kurayza üzerine hareket etti. Hz. Bilal'e (r.a) emir buyurarak Müslümanlara, Allah'ın bu emrini duyurmasını istedi. Müslümanlar hemen toplandı.
Sancağı, Hendek Savaşında olduğu gibi sancaktarı İmam Ali'ye verdi. Ordudan önce yola çıkan İmam Ali, Kurayzaoğulları kalelerine yaklaşarak, sancağı kalenin dibine bıraktı. Kurayzaoğulları, Peygamber Efendimize hakaretler ediyor, ileri geri konuşuyorlardı.
İmam Ali bu sözleri Hz. Peygamberin duymasını istemiyordu. Oradan ayrılarak Peygamberimiz karşıladı ve "Ya Resulallah! Şu şirret adamların yakınına kadar varmasan olmaz mı?" dedi.
Resul-i Ekrem, "Neden?" diye sordu. Hz. Ali, Yahudilerden işittiği nahoş sözleri tekrarlamaktan utanıp sustu.
Peygamber Efendimiz, "Herhalde sen onlardan, beni üzecek birtakım sözler işitmişsindir" deyince, Hz. Ali, "Evet ya Resulallah" diye karşılık verdi.
Peygamber Efendimiz; "Musa Peygamber, bundan daha ağırıyla karşılaşmış daha çok üzülmüştü! Git! O Allah düşmanları, beni görecek olurlarsa, söylemiş oldukları çirkin sözlerden hiçbirini söyleyemeyeceklerdir!" dedi.
Peygamberimiz (sav) Yahudilerin kalelerinin dibine kadar vardı; oradan Yahudi ileri gelenlerinin isimlerini birer birer zikrederek onlara, "Ey Allah'ın gazabına uğrayarak maymuna çevrilmiş olanların kardeşleri! Allah, sizi hor, hakir kıldı mı? Belâsını, cezasını üzerinize indirdi mi? Demek ki siz, bana kötü söz söylediniz! Öyle mi?" diye sordu.
Yahudi ileri gelenleri, "Yâ Eba'l-Kasım! Sen, sözünü bilmezlerden değildin! Musa'ya indirilmiş olan Tevrat'a yemin ederiz ki biz, Sana hiçbir kötü laf söylemedik" diyerek yeni bir inkar ve ihanete kalktılar. (yarın devam)
Not; Geniş bilgi ve hikmetler için Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmet-el Lil Alemin eserine bakınız.
Peygamberimiz (sav) Medine'ye hicreti ve İslam Devletini kurması burada yaşayan Yahudileri derinden yaralamıştı. O dönemde Medine'de 3 büyük Yahudi kabilesi vardı; Ben-i Nadir, Ben-i Kaynuka ve Kurayzaoğulları.
Bu Yahudiler her fırsatta münafıklarla işbirliği yaparak İslam, Peygamberimiz ve Müslümanlar aleyhine fitne, fesat çıkarıyor, icraatlara girişiyorlardı.
Ben-i Nadir ve Ben-i Kaynuka işledikleri cürümler sebebiyle Medine'den sürüldüler. Kurayzaoğulları kaldı. Ben-i Nadir ve Ben-i Kaynuka Yahudileri intikam için Mekkeli müşrikleri, Bedir ve Uhud'un intikamı için tahrik ettiler. Diğer taraftan da Medine'de kalan Kurayzaoğullarını, Hz. Peygamber ve Müslümanları savaş esnasında arkadan vurmak için ikna ettiler. Ve müşrikler büyük bir ordu hazırlayıp, yola çıktılar.
Peygamberimiz (sav) ashabını toplayarak nasıl bir strateji izleyecekleri konusunda istişare yaptı. Hz. Selman'ın (Allah şefaatine nail eylesin) görüşü beğenildi. Medine'nin etrafına hendekler kazılacak ve müşriklerle savunma savaşı yapılacaktı.
Peygamberimiz (sav) Medine'den sürülen Yahudilerin icraatlarını, müşrik ordusunun harekete geçtiğini önceden haber almıştı. Müşrikleri Medine dışında karşılayacak olan İslam Ordusu da harekete geçti. Peygamber Efendimizde (sav) Medine'deki, Yahudilerle bir anlaşma yaptı. Savaş esnasında Medine'deki can ve mal güvenliğini sağlamak istiyordu.
"Peygamberimizin (sav) Ben-i Kurayza Yahudilerine karşı tedbirli ve uyanık davranması, bunun için halkı muhkem yerlere yerleştirmesi, durumlarını tahkik ve kontrol ettirmesi ve hatta ihtiyat-tedbir olarak 500 kişinin arkada bekletilmesi; gerçek müminin tedbirli, teennili ve uyanık olması gerektiğine en güzel örnektir." (Prof. Dr. Haydar Baş)
Benî Kurayza Yahudilerinin, anlaşma hükümlerini hiçe sayarak, savaşın en zor döneminde müşriklerle iş birliğine giriştiler. Medine üzerine baskınlar düzenleyerek, Müslüman aile ve çocukları kılıçtan geçirme teşebbüsüne kalkıştılar. Bu hareketleriyle, Müslümanları, harp endişesinden daha büyük bir telâş ve endişeye düşürdüler.
Müslümanları arkadan vurdular. Can, mal, namus, inanç güvenliğini sağlayan devlete ihanet ettiler. Tabi bu noktada Peygamber Efendimizin (sav) aldığı istihbarat bilgileri ve bu bilgileri iyi organize ederek müşriklerle, Yahudileri birbirlerine düşürdü. Neticede müşrikler geldikleri gibi gittiler. Kurayzaoğulları ise hayal kırıklığı içinde, Medine'ye iki saatlik mesafede bulunan kalelerine çekildiler.
Peygamberimiz, Hendek zaferinin akabinde Medine'ye döner dönmez, Allah'ın emri gereği miğferini bile çıkarmadan Kurayza üzerine hareket etti. Hz. Bilal'e (r.a) emir buyurarak Müslümanlara, Allah'ın bu emrini duyurmasını istedi. Müslümanlar hemen toplandı.
Sancağı, Hendek Savaşında olduğu gibi sancaktarı İmam Ali'ye verdi. Ordudan önce yola çıkan İmam Ali, Kurayzaoğulları kalelerine yaklaşarak, sancağı kalenin dibine bıraktı. Kurayzaoğulları, Peygamber Efendimize hakaretler ediyor, ileri geri konuşuyorlardı.
İmam Ali bu sözleri Hz. Peygamberin duymasını istemiyordu. Oradan ayrılarak Peygamberimiz karşıladı ve "Ya Resulallah! Şu şirret adamların yakınına kadar varmasan olmaz mı?" dedi.
Resul-i Ekrem, "Neden?" diye sordu. Hz. Ali, Yahudilerden işittiği nahoş sözleri tekrarlamaktan utanıp sustu.
Peygamber Efendimiz, "Herhalde sen onlardan, beni üzecek birtakım sözler işitmişsindir" deyince, Hz. Ali, "Evet ya Resulallah" diye karşılık verdi.
Peygamber Efendimiz; "Musa Peygamber, bundan daha ağırıyla karşılaşmış daha çok üzülmüştü! Git! O Allah düşmanları, beni görecek olurlarsa, söylemiş oldukları çirkin sözlerden hiçbirini söyleyemeyeceklerdir!" dedi.
Peygamberimiz (sav) Yahudilerin kalelerinin dibine kadar vardı; oradan Yahudi ileri gelenlerinin isimlerini birer birer zikrederek onlara, "Ey Allah'ın gazabına uğrayarak maymuna çevrilmiş olanların kardeşleri! Allah, sizi hor, hakir kıldı mı? Belâsını, cezasını üzerinize indirdi mi? Demek ki siz, bana kötü söz söylediniz! Öyle mi?" diye sordu.
Yahudi ileri gelenleri, "Yâ Eba'l-Kasım! Sen, sözünü bilmezlerden değildin! Musa'ya indirilmiş olan Tevrat'a yemin ederiz ki biz, Sana hiçbir kötü laf söylemedik" diyerek yeni bir inkar ve ihanete kalktılar. (yarın devam)
Not; Geniş bilgi ve hikmetler için Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmet-el Lil Alemin eserine bakınız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Sözde ‘Terörsüz Türkiye’ye’ feda edilen değerlerimiz / 28.06.2025
- NATO toplantısı öncesi ve sonrası / 27.06.2025
- İsrail, ABD-İran savaşından 15 ders / 26.06.2025
- Türkiye, BOP’un neresinde? / 24.06.2025
- TBMM’deki rezalet BOP’un parçasıdır / 23.06.2025
- Çay, buğday derken sıra zeytinde / 22.06.2025
- 10 kez fullemek için önce bir araba lazım / 21.06.2025
- Allah'ın dininde renkten renge girip kaypaklık etmeyin / 20.06.2025
- Bizim ünlülerin vicdanı yok mu? / 19.06.2025
- MOSSAD’ın Afganlı ajanları ve Türkiye / 18.06.2025
- NATO toplantısı öncesi ve sonrası / 27.06.2025
- İsrail, ABD-İran savaşından 15 ders / 26.06.2025
- Türkiye, BOP’un neresinde? / 24.06.2025
- TBMM’deki rezalet BOP’un parçasıdır / 23.06.2025
- Çay, buğday derken sıra zeytinde / 22.06.2025
- 10 kez fullemek için önce bir araba lazım / 21.06.2025
- Allah'ın dininde renkten renge girip kaypaklık etmeyin / 20.06.2025
- Bizim ünlülerin vicdanı yok mu? / 19.06.2025
- MOSSAD’ın Afganlı ajanları ve Türkiye / 18.06.2025