Sirkte yapılan bir gösteride ince bir ipe ve direğe bağlı, hiç kıpırdamadan duran 15 tonluk fili görenler bakıcısına sorarlar:
"Nasıl oluyor da bu 15 tonluk fili şu incecik iple bu direkte tutabiliyorsunuz. Hiç mi kaçacağından korkmuyorsunuz?"
Bakıcı ise emin bir tavırla, "Kaçmaz." der.
Çünkü fil daha çok küçükken kaçmamayı şöyle öğrenir: En başta kalın bir iple bağlanır. Küçük haliyle tüm çabalarına rağmen kaçamaz. Deneye deneye bu durumu kabullenmeyi öğrenir. Büyüdüğünde de ince bir ipe bağlı olmasına rağmen gücünü fark edemez ve ipten kurtulmayı hiç denemez.
Bu hikaye, literatürde öğrenilmiş çaresizliğe örnek olarak gösterilir.
Ancak bu hikayenin başrolünde muhakeme yeteneği olmayan bir fil olduğu zaman her şey normalken şu zamanda yurdum insanının bu hikayede başrolü oynaması hiç de normal değil.
Normal demişken...
Bildiğiniz gibi ülkemizde "normalleşme" adı altında atılan adımlar akıl sahibi insanlara normal kelimesinin anlamını bir kez daha sorgulattı.
Sözlükteki anlamlarından biri de "alışılagelmiş, olası" olan normal kelimesini, kendi öğrenilmiş çaresizlikleri ile bağdaştıran insanların; bu normalleşmeye alkış tutuyor olması pek de şaşırtıcı değil.
Sonuçta yıllardır hazine üstündeki dilenci rolüne alıştılar.
Şimdi daha ceplerine girmeden uçan paranın katbekat fazlasını reddedip makarna ve kömürle avutuldular.
Birinin attığı tweetle zaten olmayan dengesi iyice şaşan ülke ekonomisini hala savunmaya çalışanların bu normalleşmeye alkış tutabiliyor olması ile filin içindeki güce rağmen hala direğe bağlı kalması ne yazık ki aynı kapıya çıkıyor.
İçimizdeki en değerli hazineden, Haydar Baş güneşinden yansıyan ışınların bazı gözlerin kör noktalarına denk geliyor oluşu o güneşin ışıltısından zerre bir şey kaybettirmezken; bu körlük, o ışıltının her zerresine muhtaç olan Türk milletini yıllardır bu çaresizliğe alışmaya itiyor.
Türk milletini, aslında yaptıkları tek şey "çaresizliği normalleştirmek" olan insanların peşinden değil de kurtuluş meşalesini devralmış genel başkanımız Av. Hüseyin Baş'ın izinden gitmeye davet ediyorum.
Zaten asıl 'normal' olan da bu.
- Nurcan Karakaya: Sene 2040 / 19.12.2024
- İlyas Güneştekin: İsrail’in önündeki bir engel daha kalktı / 13.12.2024
- MELEK KERESTECİ : Vatan sevgisi imandandır / 11.03.2024
- R.Sümeyye Aydın: Hüseyin Baş’ın mücadelesi / 27.05.2023
- FATİH KIVIK: Son çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş hocamız / 18.04.2023
- ALİ HAMZA AYDIN: Millete rağmen o koltukta oturulmaz / 28.03.2023
- FATIMA ZEHRA AYDIN: Milletimiz Ata’sını arıyor-1 / 16.02.2023
- Şener KONUKSEVEN: Canım vatanım / 01.11.2022
- Ali Hamza Aydın: Kim bu Hasan Yeşildağ? / 25.08.2022