Osmanlı İmparatorluğu'nun fetihlerini bilmeyenimiz yoktur. Ecdadımız Selçuklular'ın Ehl-i Beyt nefesiyle Anadolu'daki yapmış oldukları fetihlerle coğrafyamızı İslam ile buluşturmuşlardır. Sonrasında, Osmanlılar zamanında, Balkanlar'daki fetihler, Ehl-i Beyt yolundan ve gönlünden olan Allah dostlarının himmet ve gayretleri ile olmuştur.
Bizler Balkanlar'da yapılan bu gerçek fetihlerden sonra İslam beldelerine hükmetmek için yapılan savaşların sonunda elde edilen zaferlere yanlış olarak fethetmek tabirini kullanmışız.
Bu gerçeği üniversite tahsilimin ilk başlarında, doksanlı yıllarda acı bir dersle öğrendim. Derste hocamız ilk olarak Türk olup olmadığımı sordu. Türk olduğumu söylediğimde bana sorduğu soru, biz Türklerin hangi tarihte Mısır'ı işgal ettiğimiz oldu.
İşgal bizim tarih boyunca kullanmadığımız ve kullanmayı sevmediğimiz bir kelime olduğundan, ben hocamıza bizim kesinlikle Mısır'ı işgal etmediğimizi, bilakis bizim Mısır'ı fethettiğimizi söyledim.
Zaten ne olduysa tabir yerindeyse, fincancı katırlarının ürküp sermayeyi helak ettikleri zaman, o an oldu. Hocamız hiddetle ey oğlum dedi, sen fetih kelimesinin manasını biliyor musun? Ben de fetih kelimesinin açmak fiilinden geldiğini, bir ülkeyi açmak ele geçirmek manasına kullanıldığını söyledim.
Hocamızın hiddeti daha da bir artarak, yanlış biliyorsun; Fethetmek bir beldeyi ülkeyi İslam'a açmak, İslam hükmüne sokmak, o beldeyi İslamlaştırmak olduğunu söyledi.
Hocamız fethetmek kelimesine o kadar takılmıştı ki, başladı saymaya; "Biz Mısırlılar, Peygamber Efendimizin (s.a.a.) ashabının, Hz. Ömer'in hilafeti devrinde Müslüman olup, hem dilimizi, hem dinimizi, hem de milliyetimizi, İslam için değiştiren bir milletiz" dedi.
Siz dedi; Türkler o tarihte Müslüman bile değildiniz. Sizi küçük görmüyorum ama dedi, zaten biz Müslümandık ve siz bizi İşgal ettiğinizde ülkemizde bir İslam devleti vardı, Müslümanların Halifesi bizim ülkemizde yaşıyordu. Aslında sizin savaştığınız ve yendiğiniz ordu, İslam Halifesinin ordusuydu. Şimdi nasıl oluyor da siz Mısır'ı fethetmiş oluyorsunuz?
Ama biz anlı şanlı yazarlarımızdan, çizerlerimizden, tarihimizden hep Yavuz'un Mısır'ı Fethini okumamış mıydık? Biz gerçekten Anadolu'yu ve Balkanları fethettiğimiz gibi Mısır'ı fethetmemiş miydik?
Gerçek hocamızın dediği gibiydi. Biz Mısır'ı fethedemezdik, çünkü Mısır bizim hükmümüzden, yaklaşık sekiz yüz yıl önce İslamlaşmış ve fethedilmişti.
Hemen hocamıza işgal kelimesinin ağır bir kelime olduğunu, buna Osmanlı hükmü diyebileceğimizi söylediğimde, hocamızın verdiği cevap daha bir ruhumu şaşırtmış özümden sevdiğim parçamı söküp almıştı.
Osmanlı'nın hükmüne ne kadar İslam diyebiliriz ki? Gerçekten Osmanlı'nın uyguladığı hükümlerde had cezaları var mıydı? Osmanlı İslam şeriatının nerelerini uyguluyordu? Babadan oğla geçen bir sistem ne kadar İslamî'dir? Hocamızın bu sorularına ben cevap veremedim.
Ama sevelim sevmeyelim, hak etmiş veya hak etmemiş olsun, ecdadımız Ehl-i Beyt gönlü ve mantığıyla birçok hayırlı işler fetihler yapmış, yüzünü ve yönünü Ehl-i Beyt'in gönlünden ve mantığından döndüğünde, kendi sonunu kendi hazırlamıştır. Milletimizin daha nice fetihlere vesile olması dua ve temennisi ile?
Bizler Balkanlar'da yapılan bu gerçek fetihlerden sonra İslam beldelerine hükmetmek için yapılan savaşların sonunda elde edilen zaferlere yanlış olarak fethetmek tabirini kullanmışız.
Bu gerçeği üniversite tahsilimin ilk başlarında, doksanlı yıllarda acı bir dersle öğrendim. Derste hocamız ilk olarak Türk olup olmadığımı sordu. Türk olduğumu söylediğimde bana sorduğu soru, biz Türklerin hangi tarihte Mısır'ı işgal ettiğimiz oldu.
İşgal bizim tarih boyunca kullanmadığımız ve kullanmayı sevmediğimiz bir kelime olduğundan, ben hocamıza bizim kesinlikle Mısır'ı işgal etmediğimizi, bilakis bizim Mısır'ı fethettiğimizi söyledim.
Zaten ne olduysa tabir yerindeyse, fincancı katırlarının ürküp sermayeyi helak ettikleri zaman, o an oldu. Hocamız hiddetle ey oğlum dedi, sen fetih kelimesinin manasını biliyor musun? Ben de fetih kelimesinin açmak fiilinden geldiğini, bir ülkeyi açmak ele geçirmek manasına kullanıldığını söyledim.
Hocamızın hiddeti daha da bir artarak, yanlış biliyorsun; Fethetmek bir beldeyi ülkeyi İslam'a açmak, İslam hükmüne sokmak, o beldeyi İslamlaştırmak olduğunu söyledi.
Hocamız fethetmek kelimesine o kadar takılmıştı ki, başladı saymaya; "Biz Mısırlılar, Peygamber Efendimizin (s.a.a.) ashabının, Hz. Ömer'in hilafeti devrinde Müslüman olup, hem dilimizi, hem dinimizi, hem de milliyetimizi, İslam için değiştiren bir milletiz" dedi.
Siz dedi; Türkler o tarihte Müslüman bile değildiniz. Sizi küçük görmüyorum ama dedi, zaten biz Müslümandık ve siz bizi İşgal ettiğinizde ülkemizde bir İslam devleti vardı, Müslümanların Halifesi bizim ülkemizde yaşıyordu. Aslında sizin savaştığınız ve yendiğiniz ordu, İslam Halifesinin ordusuydu. Şimdi nasıl oluyor da siz Mısır'ı fethetmiş oluyorsunuz?
Ama biz anlı şanlı yazarlarımızdan, çizerlerimizden, tarihimizden hep Yavuz'un Mısır'ı Fethini okumamış mıydık? Biz gerçekten Anadolu'yu ve Balkanları fethettiğimiz gibi Mısır'ı fethetmemiş miydik?
Gerçek hocamızın dediği gibiydi. Biz Mısır'ı fethedemezdik, çünkü Mısır bizim hükmümüzden, yaklaşık sekiz yüz yıl önce İslamlaşmış ve fethedilmişti.
Hemen hocamıza işgal kelimesinin ağır bir kelime olduğunu, buna Osmanlı hükmü diyebileceğimizi söylediğimde, hocamızın verdiği cevap daha bir ruhumu şaşırtmış özümden sevdiğim parçamı söküp almıştı.
Osmanlı'nın hükmüne ne kadar İslam diyebiliriz ki? Gerçekten Osmanlı'nın uyguladığı hükümlerde had cezaları var mıydı? Osmanlı İslam şeriatının nerelerini uyguluyordu? Babadan oğla geçen bir sistem ne kadar İslamî'dir? Hocamızın bu sorularına ben cevap veremedim.
Ama sevelim sevmeyelim, hak etmiş veya hak etmemiş olsun, ecdadımız Ehl-i Beyt gönlü ve mantığıyla birçok hayırlı işler fetihler yapmış, yüzünü ve yönünü Ehl-i Beyt'in gönlünden ve mantığından döndüğünde, kendi sonunu kendi hazırlamıştır. Milletimizin daha nice fetihlere vesile olması dua ve temennisi ile?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Nezir / diğer yazıları
- Maarif yüzyılı! / 13.01.2025
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024