Galatasaray için bir maç daha kayıpsız geçildi.
Fakat o kadar etkisiz Bodrumspor seyrettik ki Galatasaray Muslera olmadan da oynayabilirdi.
Şimdi dendiğine göre bu Bodrumspor son dokuz maçın sadece birinde mağlup olmuş. Çıkışta bir takım.
Fakat dakikalar 35'i gösterdiğinde ilk Bodrum hücumu gerçekleşiyordu. Maçtan önce Bodrum için savunmada duracak dendi.
Hakikaten hiçbir şekilde ileri açılma niyeti görmediğimiz Bodrumspor'un bir kontratak girişimi geldiğinde dakikalar 37'yi gösteriyordu.
Bu iki çabanın dışında ise herhangi bir girişim dahi olmadı çıkışta olan yeşil beyazlı takım için.
Bodrumspor misafir takım ya. Gerçekten de misafirliğe gelmiş bir görüntü verdi koskoca maç boyunca.
Aslında maç için anlatılacak çok şey yok. 90 dakika boyunca sağlı sollu Galatasaray hücumları izledik.
Oyunu kilitlemeye çalışan Bodrum bir bakıma hedefine ulaştı. Zira Galatasaray'ın maç boyunca bulduğu 2 gol var.
İlk yarıda ise Galatasaray bir gol atabildi. İşin açıkçası bunca baskı ve hücum girişimi olduğu için insanın aklına şu soru geliyor.
Ya da ilk yarıda maç oynanırken ben şunu düşündüm. Galatasaray neden daha çok gol atamadı.
Hiç şüphesiz bunun en önemli sebebi Bodrumspor'un stratejisi.
Bodrumlular savunma yapmak adına kendi 18'leri içine yığılınca dar alanda Galatasaray pozisyon üretmekte yetersiz kaldı.
Paslaşıp oyun kuracak alan hemen hemen yoktu. Her ne kadar ilk yarının temposu yüksek olsa da ve bu boş alan yaratmak için iyi imkanlar sunsa da Galatasaray bu konuda maharetli değildi.
Haliyle geriye şut seçeneği kaldı ve Galatasaray bu imkanı da sonuna kadar kullandı.
Yine de Galatasaray taraftarı bu yüksek tempoda heycanlanmıştır muhakkak.
İkinci yarı çok mu farklıydı? Hayır değil. Bu yarı tempo düştü ve de Bodrumspor açık oynamaya çalıştı.
Fakat Bodrum'dan ne üst üste iki pas izledik ne de kuvvetli bir oyuna ortak olma iradesi gördük.
Maç kolaylıkla Galatasaray hakimiyetine geri döndü. Öyle de tamamlandı.
Galatasaray'da kötü ya da kaypak mücadele eden yoktu. Torreira ile Lemina orta sahada çok çalıştılar.
Kanatlara geldiler şutlar attılar ve ortalar yaptılar.
Galatasaray'ın ikinci golü tamamen Yunus Akgün'ün eseri.
Topu rakibi Fredy'nin önünden adeta söktü aldı ve 18 içinde bir yarım daire çizerek 6 pasa kesti.
Geriye golü atan Davinson Sanchez'in kafayla dokunması kaldı ve böylece gol gerçekleşti.
Galatasaray Bodrumspor maçı şunu net şekilde gösterdi ki futbol bir yetenek oyunudur iddiası bu sporun doğası ile pek bağdaşmıyor.
Şu gerçeği görüyoruz ki yetenek diye bir şey futbolda yok. Yani bu spor yetenek ile oynanmıyor. Eğer öyle olsaydı bu maç 10-0 biterdi.
Futbolda yetenek iddiası bu sporu ticari olarak pazarlayanların oluşturmaya çalıştığı bir algı ve gerçeği yansıtmıyor.
Peş peşe iki çalım atan ve bunu sıklıkla tekrarlayan kaç futbolcu sayabilirsiniz. Kolay kolay sayamazsınız.
Takım oyunu ve organize futbolu geliştirmeden bu maçta izlediğimizi izleriz.
Yani mücadele, baskı ama iyi olmayan futbol. Evet burada önemli olan Galatasaray'ın istediğini alması idi.
Galatasaray şampiyonluğa giderken güçlü bir irade ve mücadele sergiledi. Bu hâliyle de rakiplerine gözdağı verdi.
Mayısa az kaldı. Bir kez daha Mayıs ayı Galatasaray'ın olacak gibi duruyor.
Fakat o kadar etkisiz Bodrumspor seyrettik ki Galatasaray Muslera olmadan da oynayabilirdi.
Şimdi dendiğine göre bu Bodrumspor son dokuz maçın sadece birinde mağlup olmuş. Çıkışta bir takım.
Fakat dakikalar 35'i gösterdiğinde ilk Bodrum hücumu gerçekleşiyordu. Maçtan önce Bodrum için savunmada duracak dendi.
Hakikaten hiçbir şekilde ileri açılma niyeti görmediğimiz Bodrumspor'un bir kontratak girişimi geldiğinde dakikalar 37'yi gösteriyordu.
Bu iki çabanın dışında ise herhangi bir girişim dahi olmadı çıkışta olan yeşil beyazlı takım için.
Bodrumspor misafir takım ya. Gerçekten de misafirliğe gelmiş bir görüntü verdi koskoca maç boyunca.
Aslında maç için anlatılacak çok şey yok. 90 dakika boyunca sağlı sollu Galatasaray hücumları izledik.
Oyunu kilitlemeye çalışan Bodrum bir bakıma hedefine ulaştı. Zira Galatasaray'ın maç boyunca bulduğu 2 gol var.
İlk yarıda ise Galatasaray bir gol atabildi. İşin açıkçası bunca baskı ve hücum girişimi olduğu için insanın aklına şu soru geliyor.
Ya da ilk yarıda maç oynanırken ben şunu düşündüm. Galatasaray neden daha çok gol atamadı.
Hiç şüphesiz bunun en önemli sebebi Bodrumspor'un stratejisi.
Bodrumlular savunma yapmak adına kendi 18'leri içine yığılınca dar alanda Galatasaray pozisyon üretmekte yetersiz kaldı.
Paslaşıp oyun kuracak alan hemen hemen yoktu. Her ne kadar ilk yarının temposu yüksek olsa da ve bu boş alan yaratmak için iyi imkanlar sunsa da Galatasaray bu konuda maharetli değildi.
Haliyle geriye şut seçeneği kaldı ve Galatasaray bu imkanı da sonuna kadar kullandı.
Yine de Galatasaray taraftarı bu yüksek tempoda heycanlanmıştır muhakkak.
İkinci yarı çok mu farklıydı? Hayır değil. Bu yarı tempo düştü ve de Bodrumspor açık oynamaya çalıştı.
Fakat Bodrum'dan ne üst üste iki pas izledik ne de kuvvetli bir oyuna ortak olma iradesi gördük.
Maç kolaylıkla Galatasaray hakimiyetine geri döndü. Öyle de tamamlandı.
Galatasaray'da kötü ya da kaypak mücadele eden yoktu. Torreira ile Lemina orta sahada çok çalıştılar.
Kanatlara geldiler şutlar attılar ve ortalar yaptılar.
Galatasaray'ın ikinci golü tamamen Yunus Akgün'ün eseri.
Topu rakibi Fredy'nin önünden adeta söktü aldı ve 18 içinde bir yarım daire çizerek 6 pasa kesti.
Geriye golü atan Davinson Sanchez'in kafayla dokunması kaldı ve böylece gol gerçekleşti.
Galatasaray Bodrumspor maçı şunu net şekilde gösterdi ki futbol bir yetenek oyunudur iddiası bu sporun doğası ile pek bağdaşmıyor.
Şu gerçeği görüyoruz ki yetenek diye bir şey futbolda yok. Yani bu spor yetenek ile oynanmıyor. Eğer öyle olsaydı bu maç 10-0 biterdi.
Futbolda yetenek iddiası bu sporu ticari olarak pazarlayanların oluşturmaya çalıştığı bir algı ve gerçeği yansıtmıyor.
Peş peşe iki çalım atan ve bunu sıklıkla tekrarlayan kaç futbolcu sayabilirsiniz. Kolay kolay sayamazsınız.
Takım oyunu ve organize futbolu geliştirmeden bu maçta izlediğimizi izleriz.
Yani mücadele, baskı ama iyi olmayan futbol. Evet burada önemli olan Galatasaray'ın istediğini alması idi.
Galatasaray şampiyonluğa giderken güçlü bir irade ve mücadele sergiledi. Bu hâliyle de rakiplerine gözdağı verdi.
Mayısa az kaldı. Bir kez daha Mayıs ayı Galatasaray'ın olacak gibi duruyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Göksu / diğer yazıları
- Hepsi iki kişilik oynadı / 28.04.2025
- Bir ihtimal daha var / 27.04.2025
- Bir varmış bir yokmuş / 21.04.2025
- Galatasaray Muslera'sız oynayabilirdi / 19.04.2025
- Günün adamı Livakoviç / 14.04.2025
- Bu nasıl üçüncü, bu nasıl lider? / 12.04.2025
- Mustafa'dan Fener'e hayat öpücüğü / 07.04.2025
- Fenerbahçe için hazin son / 03.04.2025
- Artık namağlup değil / 30.03.2025
- Bodrumspor beklendiği gibi çıkmadı / 29.03.2025
- Bir ihtimal daha var / 27.04.2025
- Bir varmış bir yokmuş / 21.04.2025
- Galatasaray Muslera'sız oynayabilirdi / 19.04.2025
- Günün adamı Livakoviç / 14.04.2025
- Bu nasıl üçüncü, bu nasıl lider? / 12.04.2025
- Mustafa'dan Fener'e hayat öpücüğü / 07.04.2025
- Fenerbahçe için hazin son / 03.04.2025
- Artık namağlup değil / 30.03.2025
- Bodrumspor beklendiği gibi çıkmadı / 29.03.2025