Doğu Bloku ve SSCB'nin dağılmasıyla tek süper güç olarak kalan ABD'nin üstünlüğü ve bunun devamının gerekliliği için her türlü hesabı ve planı yapmıştı.
Edindiğim bilgilere göre ABD'de 1997'de açıklanan "Yeni Bir Yüzyıl İçin Ulusal Güvenlik Stratejisi'nde, Washington'un "kritik bölgelerin düşman bir gücün hakimiyetinde olmadığı bir dünyayı hedeflediği vurgulanıyordu (NSS, 1997).
Yine 1997'de açıklanan Dört Yıllık Gözden Geçirme Raporu'nda "2015 sonrası dönemde bölgesel bir büyük gücün veya küresel bir rakibin oluşma olasılığından bahsedilerek, "Rusya ve Çin'in, gelecekleri belirsiz olsa da, bu türden rakipler olma potansiyeline sahip güçler olarak görüldüklerine" değiniliyordu.
Bu saptamanın ardından ABD'nin üstünlüğünü kaybetmesinin "dünyayı tehlikeli hale getireceği" belirtilerek, "düşman bir bölgesel koalisyonun ya da hegemonun ortaya çıkmasının engellenmesi" ABD'nin "yaşamsal ulusal çıkarları" arasındaki yerini bir kez daha alıyordu. (Quadrennial Defense Review (QDR), 1997).
Bölgemize gelirsek! 5 Haziran 1998'de Karadeniz'e kıyısı olan devletler tarafından imzalanan ve Mayıs 1999'da yürürlüğe giren anlaşma ile ki, daha sonra Sırbistan'ın da katılımıyla 12 devletli Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü oluştu.
Tabi böyle bir yapılanma ABD için açık tehditti. Aracıları devreye koydu ve Kasım 2002'de gerçekleştirilen NATO'nun, Prag Zirvesi'nin ardından dönemin Romanya Dışişleri Bakanı Mircea Geoana tarafından, "Genişletilmiş Karadeniz Projesi" ortaya atıldı. Bu projeyi Amerika Birleşik Devletleri (ABD) kuruluşu olan Alman Marshall Fonu destekleyecekti.
11 Eylül 2001 komplosundan bir yıl sonra Eylül 2002'de açıklanan Ulusal Güvenlik Stratejisi'yle de ABD, kendisine rakip istemediğini bir kez daha ilan ederek, dünyanın enerji kaynaklarının çoğunluğunun olduğu Ortadoğu, bu kaynakların ve devletlerin kontrolü için stratejik öneme sahip Kafkaslar, Balkanlar, Akdeniz ve Karadeniz'i içine alan Büyük Ortadoğu Projesini açıklamıştı.
Bu proje kapsamında Ortadoğu'da yaşanan vahşet, soykırım hala devam etmekle birlikte henüz bu proje hedeflerine tam ulaşamamıştır.
Büyük Ortadoğu Projesi üzerine çok derin araştırmaları olan Meltem TV ekranlarında onlarca programa konuk olan ve 2013 yılında Rahmetli olan Aytunç Altındal, Kanal İstanbul planının açıklandığı günlerde (2011) 2006 yılında Türkiye'yi ziyarete gelen ABD eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın, dönemin Başbakanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile görüşerek, ABD'nin, Karadeniz'e çıkma planından bahsettiğini ifade etmiş ve o günlerde yayınlanan bir videoya dikkat çekmişti.
ABD o dönemde Karadeniz'e çıkamadı ama amacından da vazgeçmedi. Çünkü ta 90'larda ihtimal dahilinde tuttuğu yani 'bölgesel bir büyük gücün veya küresel bir rakibin oluşma olasılığı' gerçeğe dönüşmüş, Çin ve Rusya, ABD'nin önüne geçmişti.
Bu gerçeği ve yaşanan son gelişmeleri bir TV kanalında değerlendiren Emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu, 'ABD'nin, Türkiye ile Yunanistan arasındaki denge politikasından vazgeçtiğini ve tercihini Yunanistan'dan yana kullandığını ifade ederek, Dedeağaç'a yerleşen ABD'nin hedefinin Boğazlar ile Rusya'yı kontrol edip, Karadeniz'e sıçramak ve Çin'in, Kuşak Yol Girişimi'ni engellemeyi amaçlamak, olduğunu vurguluyordu.
Bu hedefi gerçekleştirmenin tek yolu ise Karadeniz'e çıkmaktı ki, yine Rahmetli Aytunç Altındal; "ABD, Karadeniz'e donanmayı da çıkardığı zaman Büyük Orta Doğu Projesi'nin çatısı da kapatılmış olacak" diyordu.
Tabi ABD'nin, Karadeniz'e çıkmasının önünde iki engel var. Birisi Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü ki, ABD örgüte üye olan ülkelerin birçoğunu kendi safına çekmiş durumda. Yani zayıf engel.
İkincisi ve ABD için asıl engel olan ise Montrö Boğazlar sözleşmesi.
Peki, Montrö nasıl aşılır? Şuan görebildiğim iki şık var. Birincisi Türkiye'nin, Rusya ve Çin'i karşısına almak pahasına anlaşmadan çekilmek.
İkincisi ise Boğaza, paralel boğaz yapmak. Siz olsanız hangisini seçerdiniz?
Diğer taraftan Sayın Erdoğan'ın; "Montrö'nün ülkemize sağladığı kazanımları önemli görüyor, daha iyisi için imkan bulana kadar Montrö'ye bağlılığımızı sürdürüyoruz" ifadelerinde geçen 'daha iyisi' ifadesinden kasıt ne olabilir?
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025