Birilerini yıllardır etrafında oluşan bir güruh sanki bugünlere hazırladılar. Etrafındaki danışmanlarından tutun da basın yayın organları, yandaş iş adamları, yandaş medya, O'nu sürekli başka dünyalara doğru yol aldırdılar. Sürekli adına methiyeler yazdılar. Kralların etrafında oluşan yağdanlıkların oluşturduğu korolar gibi korolar kurdular. Hep bir ağızdan: "Padişahım çok yaşa" şarkıları söylediler. "Beraber yürüdük bu yollarda" şarkılarıyla safları sıklaştırdılar. Hele bir de dini argümanlarla süsleyince balından yenmez kaymak oldular(!) Etrafında oluşan bu tablo karşısında nefsi okşanan O kişiye, Allah için birileri çıkıp da "Sen yanlış yapıyorsun bu kadarı da fazla" demediler. Gerçekleri söyleyip, makamından mevkiinden olmak yerine, yanında kalmak için her türlü tavrı sergilediler. Haksızlık karşısında dik durup Hüseyni olmaktansa, susup dilsiz şeytan olmayı tercih ettiler.Kazara ağzından O'na muhalif bir söz sarf eden biri olduysa da aradan geçen kısa bir zaman sonra bin defa Tövbeyi-i Nasuh yaptılar. "Aman efendim ben çok yanlış düşünmüşüm. Beni affet" diye el etek öptüler. Velhasıl etrafını çevreleyen etten duvar arasından çıkıp da bir türlü birileri gerçekleri söyleyemedi. Netice olarak gelinen noktada O'nun başına buyruk, astığım astık, kestiğim kestik tavırlarıyla savaşın eşiğine geldik. Suriye'ye müdahale konusunda kendisinden iştahlı, kendisinden cesaretli kimse kalmadı. "Esad gidecek" demekten başka derdi de kalmadı sanki. Allah için birileri O'na "kral çıplak" desin, yoksa ülkeyi ve dünyayı 3. Dünya Savaşının eşiğine doğru sürükleyecek. Hikâye edilir: "Ülkenin birinde bir padişah varmış. Bu padişahın etrafını o kadar yalaka ve yandaş kaplamış ki, her yaptığına alkış tutmuşlar. İster yanlış ister doğru olsun. Hep takdir edilmiş. Asla yanlışı hatası yüzüne vurulmamış. Bir gün, meşhur bir terzi padişaha bir kaftan diker. Özenli bir dikimden sonra kıyafetini giyinen padişah halkın huzuruna çıkar. Herkes alkışlarla karşılar, ancak içlerinden bir çocuk çıkar ve "kral çıplak" diye bağırır. Meğer terzi, sanal olarak bir elbise dikmiş, padişahı da etki altına alarak elbise diktiğine inandırmış. Vatandaş gerek korkusundan gerekse şahsi menfaatlerinden dolayı suskun kalmayı tercih ederken, doğrudan başka sermayesi olmayan bir çocuk "kral çıplak" diye bağırınca milletin ezberi bozulmuş." Ey Milletim, daha ne zamana kadar yanlışlara alkış tutacaksınız? Gerçekleri söylemek bu kadar zor mu? "Kral çıplak" demekte geciktiğiniz her an, daha büyük tehlikelere sürükleneceğiz. Bizden hatırlatması.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Vatandaşın derdi geçimdir / 09.09.2025
- Hüseyin’i yalnız bırakanlar / 08.09.2025
- Allah’ı seviyorsanız Muhammed’e tabi olacaksınız / 07.09.2025
- Hüseyin Baş’ın hukuk davası, bir ifade hürriyeti davasıdır / 06.09.2025
- Hariçten gazel okuyanlar bilsin ki Muhammed’siz din olmaz / 05.09.2025
- Muhammed-i Aşk sırrına erenlere selam olsun / 04.09.2025
- Hüseyin Baş Lozan’da oynanmak istenen İngiliz oyununu anlattı / 03.09.2025
- Zafer sadece savaşla değil, ekonomi ile de kazanıldı / 02.09.2025
- Ölüme hazırlık nasıl olur? / 01.09.2025
- Atatürksüz Zafer Bayramı kutlamanın anlamı olmaz / 30.08.2025
- Hüseyin’i yalnız bırakanlar / 08.09.2025
- Allah’ı seviyorsanız Muhammed’e tabi olacaksınız / 07.09.2025
- Hüseyin Baş’ın hukuk davası, bir ifade hürriyeti davasıdır / 06.09.2025
- Hariçten gazel okuyanlar bilsin ki Muhammed’siz din olmaz / 05.09.2025
- Muhammed-i Aşk sırrına erenlere selam olsun / 04.09.2025
- Hüseyin Baş Lozan’da oynanmak istenen İngiliz oyununu anlattı / 03.09.2025
- Zafer sadece savaşla değil, ekonomi ile de kazanıldı / 02.09.2025
- Ölüme hazırlık nasıl olur? / 01.09.2025
- Atatürksüz Zafer Bayramı kutlamanın anlamı olmaz / 30.08.2025