Ülkemiz üzerinde menfur hesapları olanlar, hesaplarını bir bir uygularken, daha rahat hareket edebilmek için Türkiye gündemini başka şeylerle meşgul etmeyi de ihmal etmiyorlar.
Ülkemiz tam bir kuşatma altında.
Hem ülke içi oyuluyor hem de etrafımız kuşatılıyor.
Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda, Kıbrıs'ta ortaya koyduğumuz mücadeleyi gören düşmanlarımız, yerli ve yabancı misyoner ajanlar vesilesiyle milletimizin direncini kırmaya çalışıyor.
Bu ajan misyonerler "Dinlerarası Diyalog" maskesi altında gençlerimize nüfus ederek, ekonomik durumun bozukluğunu da değerlendirerek sosyal yaşamımızda çok ciddi tahribatlar yapmakta.
"Dinlerarası Diyalog" adeta bir turnusol gibi. İpini koparan diyalogcu oluyor. Dün milli değerlere sahip çıktığını söyleyenler de bir anda diyalogcu oluveriyor.
Misyonerlik çalışmalarının köprüsü olan Dinlerarası Diyalog çalışmaları kapsamında siyasetçi, ilahiyatçı, iş adamı, gazeteci ve topluma yön verebilecek kişiler seçilip dış kaynaklı finansmanlarla kafalanıyor.
Böylece peşlerinde onları örnek alanlar da rahatlıkla yönlendiriliyor.
Diğer taraftan bilinçli olarak bir ekonomik tahribat var.
Bir taraftan devletin bel kemiği olan Tüpraş, Telekom, Pektim, Erdemir, kamu bankaları, Seka gibi kamu kuruluşları yok pahasına peşkeş çekilirken, diğer taraftan tarım, tekstil, inşaat gibi lokomotif sektörler başta olmak üzere üretimimiz bitiriliyor, vatandaş bataklığın içine doğru sürükleniyor. Bütün yükler zaten inim inim inleyen vatandaşımızın sırtına yükleniyor.
Topraklarımız, madenlerimiz, medyamız, yabancılara peşkeş çekiliyor.
Güneydoğumuzda Kürtçeyi iyi bilen yabancı ajanlar köy köy dolaşarak Kürt vatandaşlarımızı "etnik kimliğinizi ön plana çıkarın" diyerek devlet aleyhine kışkırtıyorlar.
Kuzey Irak'ta peşmergeler daha düzenli bir askeri yapılanmaya gidiyor. 30 peşmerge İsrail'de savaş uçağı pilotluğu için özel eğitim alıyor, 500 adet peşmerge ABD askerleri tarafından özel yetiştiriliyor ve sayıları 100 bin olan peşmerge ordusu 150 bine çıkarılması planlanıyor.
ABD, AKP'den aldığı izinle Türk gençlerini ABD askeri olarak almaya başladı. 4 bin gencimizin maddi imkansızlıklar sebebiyle müracaat ettiği söyleniyor. ABD için ölecek Türk gençleri.
İncirlik konusunda ABD'nin talepleri yerine getirildi.
Kıbrıs konusunda Rumların istedikleri yapıldı ve yapılıyor, ama milletimize izahatı yapılamadığından oyalama taktikleri uygulanıyor.
Sırada Ermeni meselesi, Güneydoğu, Ege, Patrikhane, Pontus ve daha nice talepler var. Zaten asıl hedef Türk milleti ve tüm Türkiye.
ABD çevremizde olan ülkelerde etkisini artırıyor. Ukrayna, Gürcistan, Kırgızistan, Irak, Lübnan gibi ülkelere istediği yönetimleri yerleştirdi, Romanya ve Bulgaristan'a da üs kurmayı planlıyor.
Bu bahsettiklerimiz ve nice önemli meseleler gündemde tutulması gerekirken suni bir takım olaylarla, provokasyonlarla insanımızın gündemi saptırılmaya çalışılıyor.
Bayrağa yapılan hakarette milletimizin milli değerlere olan hassasiyetini gören düşmanlarımız bundan sonraki dönemlerde de provokasyon mahiyetinde gündem saptırma faaliyetlerine devam edecektir. Trabzon'daki olay bunun bir örneğidir.
4 kişi bölücü örgüt PKK lehine bildiri dağıtıyor, hem de Trabzon gibi, bu ülke için birçok şehit vermiş bir ilde. Ardından halk, ilave bazı kışkırtmalarla provoke ediliyor ve AB taşeronluğu yapan medya tarafından da manşetlere değişik boyutlarda taşınıyor.
Bu olayın milletimizin milli hassasiyeti kullanılarak Türkiye'nin gündemini saptırma amaçlı bir provokasyon olduğu her halinden belli.
O halde yapılması gereken nedir?
Millet olarak ayık olmalıyız ve provokasyonlara gelmemeliyiz.
Yaşanmış veya yaşanacak olan bütün olaylara arkasındaki niyeti görerek ve hissederek hareket etmeliyiz.
Bir örnek vermek gerekirse, 1991 yılında ABD Körfez Savaşı'nı başlatıp Irak'ı vurduğunda Prof. Dr. Haydar Baş Bey "Oyun Türkiye Üzerine oynanıyor" demişti ve Irak'ın kuzeyinde bir peşmerge yapılanmasının yapılacağından bahsetmişti. O gün bu uyarılar dikkate alınsaydı, bugün Musul ve Kerkük bu noktaya gelmezdi.
Burada olduğu gibi bütün olayların arkasını görebilecek ferasete sahip olabilmeliyiz, sahip olamıyorsak, sahip olanların uyarılarını dikkate almalıyız.
Çözüme yönelik adımlar atmadıkça olaylar daha da sarpa saracaktır. İnsanımız zarar görecektir.
Ülkemizin bugün bu sıkıntılı döneme girmesinin sebebi "müttefikimiz" dediğimiz el avuç açtığımız Batılı ülkelerdir.
Milli olmayan çözümler -çözümsüzlükler de diyebiliriz- bizleri daha da kutuplaştıracak ve problemleri daha da derinleştirecektir.
Acilen milli çözümlere geçmeliyiz. Bu noktada daha fazla kayıp vermememiz için Prof. Dr. Haydar Baş Beyin ülkemizin yararına, mantıklı ve çözüme yönelik, her şeyden önce milli, kendi özümüze ait olan "Milli Ekonomi Modeli"ni, siyasi ve kültürel projelerini mutlaka devreye koymalıyız.
Elimizde dünyanın istifade etmek için peşinde koştuğu, ödül verdiği bir hazine var, ama maalesef kadrini ve kıymetini bilmiyoruz.
Ülkemiz tam bir kuşatma altında.
Hem ülke içi oyuluyor hem de etrafımız kuşatılıyor.
Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda, Kıbrıs'ta ortaya koyduğumuz mücadeleyi gören düşmanlarımız, yerli ve yabancı misyoner ajanlar vesilesiyle milletimizin direncini kırmaya çalışıyor.
Bu ajan misyonerler "Dinlerarası Diyalog" maskesi altında gençlerimize nüfus ederek, ekonomik durumun bozukluğunu da değerlendirerek sosyal yaşamımızda çok ciddi tahribatlar yapmakta.
"Dinlerarası Diyalog" adeta bir turnusol gibi. İpini koparan diyalogcu oluyor. Dün milli değerlere sahip çıktığını söyleyenler de bir anda diyalogcu oluveriyor.
Misyonerlik çalışmalarının köprüsü olan Dinlerarası Diyalog çalışmaları kapsamında siyasetçi, ilahiyatçı, iş adamı, gazeteci ve topluma yön verebilecek kişiler seçilip dış kaynaklı finansmanlarla kafalanıyor.
Böylece peşlerinde onları örnek alanlar da rahatlıkla yönlendiriliyor.
Diğer taraftan bilinçli olarak bir ekonomik tahribat var.
Bir taraftan devletin bel kemiği olan Tüpraş, Telekom, Pektim, Erdemir, kamu bankaları, Seka gibi kamu kuruluşları yok pahasına peşkeş çekilirken, diğer taraftan tarım, tekstil, inşaat gibi lokomotif sektörler başta olmak üzere üretimimiz bitiriliyor, vatandaş bataklığın içine doğru sürükleniyor. Bütün yükler zaten inim inim inleyen vatandaşımızın sırtına yükleniyor.
Topraklarımız, madenlerimiz, medyamız, yabancılara peşkeş çekiliyor.
Güneydoğumuzda Kürtçeyi iyi bilen yabancı ajanlar köy köy dolaşarak Kürt vatandaşlarımızı "etnik kimliğinizi ön plana çıkarın" diyerek devlet aleyhine kışkırtıyorlar.
Kuzey Irak'ta peşmergeler daha düzenli bir askeri yapılanmaya gidiyor. 30 peşmerge İsrail'de savaş uçağı pilotluğu için özel eğitim alıyor, 500 adet peşmerge ABD askerleri tarafından özel yetiştiriliyor ve sayıları 100 bin olan peşmerge ordusu 150 bine çıkarılması planlanıyor.
ABD, AKP'den aldığı izinle Türk gençlerini ABD askeri olarak almaya başladı. 4 bin gencimizin maddi imkansızlıklar sebebiyle müracaat ettiği söyleniyor. ABD için ölecek Türk gençleri.
İncirlik konusunda ABD'nin talepleri yerine getirildi.
Kıbrıs konusunda Rumların istedikleri yapıldı ve yapılıyor, ama milletimize izahatı yapılamadığından oyalama taktikleri uygulanıyor.
Sırada Ermeni meselesi, Güneydoğu, Ege, Patrikhane, Pontus ve daha nice talepler var. Zaten asıl hedef Türk milleti ve tüm Türkiye.
ABD çevremizde olan ülkelerde etkisini artırıyor. Ukrayna, Gürcistan, Kırgızistan, Irak, Lübnan gibi ülkelere istediği yönetimleri yerleştirdi, Romanya ve Bulgaristan'a da üs kurmayı planlıyor.
Bu bahsettiklerimiz ve nice önemli meseleler gündemde tutulması gerekirken suni bir takım olaylarla, provokasyonlarla insanımızın gündemi saptırılmaya çalışılıyor.
Bayrağa yapılan hakarette milletimizin milli değerlere olan hassasiyetini gören düşmanlarımız bundan sonraki dönemlerde de provokasyon mahiyetinde gündem saptırma faaliyetlerine devam edecektir. Trabzon'daki olay bunun bir örneğidir.
4 kişi bölücü örgüt PKK lehine bildiri dağıtıyor, hem de Trabzon gibi, bu ülke için birçok şehit vermiş bir ilde. Ardından halk, ilave bazı kışkırtmalarla provoke ediliyor ve AB taşeronluğu yapan medya tarafından da manşetlere değişik boyutlarda taşınıyor.
Bu olayın milletimizin milli hassasiyeti kullanılarak Türkiye'nin gündemini saptırma amaçlı bir provokasyon olduğu her halinden belli.
O halde yapılması gereken nedir?
Millet olarak ayık olmalıyız ve provokasyonlara gelmemeliyiz.
Yaşanmış veya yaşanacak olan bütün olaylara arkasındaki niyeti görerek ve hissederek hareket etmeliyiz.
Bir örnek vermek gerekirse, 1991 yılında ABD Körfez Savaşı'nı başlatıp Irak'ı vurduğunda Prof. Dr. Haydar Baş Bey "Oyun Türkiye Üzerine oynanıyor" demişti ve Irak'ın kuzeyinde bir peşmerge yapılanmasının yapılacağından bahsetmişti. O gün bu uyarılar dikkate alınsaydı, bugün Musul ve Kerkük bu noktaya gelmezdi.
Burada olduğu gibi bütün olayların arkasını görebilecek ferasete sahip olabilmeliyiz, sahip olamıyorsak, sahip olanların uyarılarını dikkate almalıyız.
Çözüme yönelik adımlar atmadıkça olaylar daha da sarpa saracaktır. İnsanımız zarar görecektir.
Ülkemizin bugün bu sıkıntılı döneme girmesinin sebebi "müttefikimiz" dediğimiz el avuç açtığımız Batılı ülkelerdir.
Milli olmayan çözümler -çözümsüzlükler de diyebiliriz- bizleri daha da kutuplaştıracak ve problemleri daha da derinleştirecektir.
Acilen milli çözümlere geçmeliyiz. Bu noktada daha fazla kayıp vermememiz için Prof. Dr. Haydar Baş Beyin ülkemizin yararına, mantıklı ve çözüme yönelik, her şeyden önce milli, kendi özümüze ait olan "Milli Ekonomi Modeli"ni, siyasi ve kültürel projelerini mutlaka devreye koymalıyız.
Elimizde dünyanın istifade etmek için peşinde koştuğu, ödül verdiği bir hazine var, ama maalesef kadrini ve kıymetini bilmiyoruz.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024