Halifenin nasıl seçildiği konusunda fikir birliğini Sakife'den beri sağlayamayan İslam Ümmeti, iç karışıklıklardan, kardeş kavgalarından dolayı dökmüş oldukları kanın girdabından boğulmuştur. Her konuda ümmetine çıkış yolu gösteren, Peygamber Efendimiz (s.a.a.) "Yolculuğa üç kişi çıktığınızda birisini emir seçsinler" diye buyuran, O kutlu Resul, Ümmetine bir halife tayin etmeden ahirete rihlet etmiş midir?
Bu sorunun cevabını bu konu ile alakalı ayetlere ve hadislere, Halifelik hakkında konuşan insanların görüşlerini dayandırdıkları eserlere bakmamız ile biraz daha netleşecektir.
Hepimizin bildiği üzere Kur'an-ı Kerim'de Rabbimiz, Nisa Suresi, 59. Ayeti kerimede, halifelikle ilgili olarak, "Ey iman edenler, Allah'a itaat edin Peygamber'e ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin. Eğer bir şey hakkında çekişirseniz onu Allah'a ve Peygamber'e döndürün, eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız (böyle yapın). Bu hem hayırlı hem de netice itibariyle daha güzeldir."
Hadisi Şerifte "Bu iş (devlet başkanlığı) Kureyş'ten olacaktır. Onlar İslâm'ı uyguladıkça kim bu konuda onlara düşmanlık ederse Allah onu yüz üstü süründürür ve rezil eder." (Buhari Kitabu'l Ahkam C. 8 S. 105 Bab 2), "Kureyş'ten iki kişi kaldıkça bu iş (devlet başkanlığı) Kureyş'te devam eder." (Buhari Kitabu'l Ahkam)
Halifeliği bu ve bunun gibi Hadisi Şerife göre uygulamaya çalışan Müslümanların emirleri ve idarecileri, İslam diyarlarını kana bulamış, Hilafeti en güçlü olanın elde etmesi gerektiği zannı ile yanlış algılara kapılmışlardır.
Halifelik, aslına uygun bir şekilde Gadir Hum'daki doğrultusunda, Hz. Ali ve evlatlarına bırakılmış olsa idi bu kadar gözyaşına, bu kadar kan dökülmesine gerek kalmayacaktı. İslam, Allah-ü Teâlâ tarafından 'nasp' edilmiş, en seçkin aile olan, Hanedanı Muhammediye olan, Hz. Fatıma annemizin pak nesli tarafından idare edilmiş olacaktı. Muhakkak ki bu neslin Takvasına, İlmine, İbadet hayatına kısaca İslami fikir ve gönül dünyasına kaç kişi yaklaşabilir ve böyle bir nesle itaat eden, bir İslam Milleti hiç yanlışa düşer miydi?
Şimdi bu kadar önemli bir konu olan halifelik hakkında İslam dünyasında ne zaman bu eserler yazılmıştır ve kimler yazmıştır?
İslam dünyasında halifelik ile ilgili ilk eserler hicri beşinci yüzyılda yazılmaya başlamıştır. Halifelik konusunda bu kadar geç eserlerin yazılması İslam dünyasındaki idarecilerin ne kadar baskıcı olduklarını en iyi ortaya koymaktadır. Bu eserlerin en başında Maverdi'nin Ahkamüs-Sultâniyye isimli kitabı başı çekmekle Bakıllani, ferrâ, cüveyni, gibi bazı belli başlı âlimler, eserler ortaya koymuşlardır. Maverdi kitabını Abbasi halifesi Kadir Billah'ın isteği üzerine yazdığı söylenir. Halifelikle alakalı bir eserin, halifenin bilgisi ve isteği dışında olması düşünülemez.
Siparişle yazılan böyle eserler maalesef akan kanı durduramamış bilakis kanın daha çok akmasına sebebiyet vermiştir. Maverdi'nin kitabını iki defa Fransızcaya çeviren batılılar halifeliğin ve hilafetin ayrım noktalarını çok iyi etüt edip, İslam dünyasını kana bulamışlardır.
İslam Dünyası, Halifelik konusunda, batılılar gibi biraz araştırma yapsa, birbirlerini biraz dinlese ve okusa, birbirinden ayrı olmayan ve ayrı düşünmeyen Müminler, büyük bir ayıbı ortadan kaldırmış ve bu kardeş kavgasına son vermiş olurlar.
Bilgisi ve ilmi ile ufuklarımızı genişleten, çok kıymetli Üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş Bey'e teşekkürü bir borç bilirim.
Bu sorunun cevabını bu konu ile alakalı ayetlere ve hadislere, Halifelik hakkında konuşan insanların görüşlerini dayandırdıkları eserlere bakmamız ile biraz daha netleşecektir.
Hepimizin bildiği üzere Kur'an-ı Kerim'de Rabbimiz, Nisa Suresi, 59. Ayeti kerimede, halifelikle ilgili olarak, "Ey iman edenler, Allah'a itaat edin Peygamber'e ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin. Eğer bir şey hakkında çekişirseniz onu Allah'a ve Peygamber'e döndürün, eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız (böyle yapın). Bu hem hayırlı hem de netice itibariyle daha güzeldir."
Hadisi Şerifte "Bu iş (devlet başkanlığı) Kureyş'ten olacaktır. Onlar İslâm'ı uyguladıkça kim bu konuda onlara düşmanlık ederse Allah onu yüz üstü süründürür ve rezil eder." (Buhari Kitabu'l Ahkam C. 8 S. 105 Bab 2), "Kureyş'ten iki kişi kaldıkça bu iş (devlet başkanlığı) Kureyş'te devam eder." (Buhari Kitabu'l Ahkam)
Halifeliği bu ve bunun gibi Hadisi Şerife göre uygulamaya çalışan Müslümanların emirleri ve idarecileri, İslam diyarlarını kana bulamış, Hilafeti en güçlü olanın elde etmesi gerektiği zannı ile yanlış algılara kapılmışlardır.
Halifelik, aslına uygun bir şekilde Gadir Hum'daki doğrultusunda, Hz. Ali ve evlatlarına bırakılmış olsa idi bu kadar gözyaşına, bu kadar kan dökülmesine gerek kalmayacaktı. İslam, Allah-ü Teâlâ tarafından 'nasp' edilmiş, en seçkin aile olan, Hanedanı Muhammediye olan, Hz. Fatıma annemizin pak nesli tarafından idare edilmiş olacaktı. Muhakkak ki bu neslin Takvasına, İlmine, İbadet hayatına kısaca İslami fikir ve gönül dünyasına kaç kişi yaklaşabilir ve böyle bir nesle itaat eden, bir İslam Milleti hiç yanlışa düşer miydi?
Şimdi bu kadar önemli bir konu olan halifelik hakkında İslam dünyasında ne zaman bu eserler yazılmıştır ve kimler yazmıştır?
İslam dünyasında halifelik ile ilgili ilk eserler hicri beşinci yüzyılda yazılmaya başlamıştır. Halifelik konusunda bu kadar geç eserlerin yazılması İslam dünyasındaki idarecilerin ne kadar baskıcı olduklarını en iyi ortaya koymaktadır. Bu eserlerin en başında Maverdi'nin Ahkamüs-Sultâniyye isimli kitabı başı çekmekle Bakıllani, ferrâ, cüveyni, gibi bazı belli başlı âlimler, eserler ortaya koymuşlardır. Maverdi kitabını Abbasi halifesi Kadir Billah'ın isteği üzerine yazdığı söylenir. Halifelikle alakalı bir eserin, halifenin bilgisi ve isteği dışında olması düşünülemez.
Siparişle yazılan böyle eserler maalesef akan kanı durduramamış bilakis kanın daha çok akmasına sebebiyet vermiştir. Maverdi'nin kitabını iki defa Fransızcaya çeviren batılılar halifeliğin ve hilafetin ayrım noktalarını çok iyi etüt edip, İslam dünyasını kana bulamışlardır.
İslam Dünyası, Halifelik konusunda, batılılar gibi biraz araştırma yapsa, birbirlerini biraz dinlese ve okusa, birbirinden ayrı olmayan ve ayrı düşünmeyen Müminler, büyük bir ayıbı ortadan kaldırmış ve bu kardeş kavgasına son vermiş olurlar.
Bilgisi ve ilmi ile ufuklarımızı genişleten, çok kıymetli Üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş Bey'e teşekkürü bir borç bilirim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Nezir / diğer yazıları
- Maarif yüzyılı! / 13.01.2025
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024