Haydar Baş imzası

Bu nasıl bir sevgi, aşk ve muhabbettir ki, merhum hocamız Sayın Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in yokluğu her gün hararetini arttıran bir kor halinde yüreğimizi yakıp duruyor. O'nu daha çok anıyor, arıyor ve yad ediyoruz. 

Tasarrufunu, maneviyat ve güzelliğini daha da içten duyup daha bir ihtiramlı olmaya çalışıyoruz manevi huzurunda... O, sevenleriyle yaşıyor ve ilelebet de yaşayacak... O, bizim ezel ve ebed sevdamız ve hamurkarımızdı...

Hayatı, aşkı, sevmeyi, iyiliği, dürüstlüğü, cömertliği, arkadaşlığı, Müslümanlığı; hülasa insanlığı önden öğrenmiştik... Eksik ve noksan hiçbir şey bırakmadan ardından tertemiz bir nesil ve eserler bıraktı...

Muhterem Üstadım Sayın Prof. Dr. Haydar Baş hocam, yıllar evvel özel bir sohbetinde; "Evladım haftada 3 gün Yeni Mesaj gazetesinde yaz. Gittiğin yerlerde, köyler ve beldelerdeki gözlemlerini yazsan yeter" demişti... Biz de o gün bugündür Yeni Mesaj gazetemizdeki köşemde yazmaya çalışıyorum...

Geçtiğimiz gün biraz da kafa dağıtmak adına sevgili pazarlamacı arkadaşım Osman Azbay ile güzel İzmir'imizin Bergama ilçesine gittim. Tarihi dokusu  bozulmamış çok güzel eski bir çarşısı vardır Bergama'nın...

Kameraman arkadaşımla eski bit pazarı urgancılar çarşısını gezerken gözüm bir eskici dükkanına ilişti. Şöyle desem daha doğru olur, sanki birileri çekti aldı beni o eskilerin olduğu tamirci dükkanına... Selamın Aleyküm, Aleyküm selam derken; işyeri sahibinin ilk kelimesi sen nerelisin oldu. Trabzonluyum derken kendisinin de Rize Çayelili olduğunu söyledi İsmail bey...

40 yıl evvelinde Bergama'ya gelip yerleşmişler. Haklılığı daha sonra anlaşılınca boş ve yalan yere 6 yıl yatmış Bergama yarı açık cezaevinde. Dava açıp tazminat alma yoluna dahi tenezzül etmeyen çok babacan ve içten bir insan İsmail bey. Çaylar söylendikten sonra kameralar hazırlandı ve başladık kendisiyle hayat hikayesini anlatan "Milletin Efendisi Özel" programı çekmeye... 

Spontane gelişen, anında görüntü nevinden bir program... Sevgili okurlar şunu diyebilirim ki, şu ana dek Anadolu yaylasında binin üzerinde TV programı çekmişimdir. Hepsi de hemen hemen spontanedir... Bu programı da sosyal medyadan ve Köy TV ekranlarından izlersiniz inşallah...

İsmail Tüysüzoğlu amcamız elinden her iş gelen çok hünerli bir insan. Kendini dünyada iyiliğe vakfetmiş tam bir iyilik adamı... Cezaevine camiyi yaptıran, cemaatini toplayan ve cezaevinde yapmış olduğu ahşap oyma işlerle evinin nafakasını sağlayan İsmail amcada binlerce ders alınacak hayat hikayesi var... İşyerine kendi el yazısı ile yazıp astığı özlü sözlerin her birini okuduğumda, her biri hakkında saatlerce konuşacak bilgi ve birikime sahip...

Kendilerini susturmak ne mümkün. Yaklaşık 1 saat muhabbet ettik ve tadında programı bırakalım dedim. Son sözleriniz nelerdir dediğimde; "Ademciğim bu programda merhum Sayın Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızı anmadan, O'na rahmet okumadan bitirmek olur mu?" dedi...

O ana dek ben kendisine hiç rahmetli Hocamdan bahsetmemiştim. "O yüce insan benim ışığımdı. Ben O'nun sohbetleriyle kendimi yetiştirdim. O'nun mekanı cennettir, Allah O'nun rahmetini ve nurunu bol eylesin. Öyle güzel bir nesil ve eserler bıraktı ki, kaldığı yerden devam etmek namus borcumuzdur." diyerek sarıldık ve mahzun bir şekilde programı nihayete erdirdik...

Evet sevgili okurlar, nereye gitsek her yerde ve mekanda bir HAYDAR BAŞ imzası var... Şunu tüm kalbimle söylüyorum ki, Haydar Baş hocamız herkesin gönlünde yatan Aslan'dı, Haydar'dı... Sağcısı ve solcusu ile tüm milletin gönlünde taht kurmuştu. O, yıllardan beri "insan gönüldür gönül" diyerek tüm gönülleri fethetmişti... 

Aslında herkes O'nun iktidar olmasını istiyordu ama... Gelemez ki, barajı aşamaz ki yalanı ve kandırması ile gönlünü Haydar Baş hocamıza veren Türk milleti tercihini "boş"tan yana yaparak hep kaybedenlerden olmuştu.

Ama önünde fırsat bekliyor ve kaçmış değil... 

Yolda biri var geliyor... 

Hoş geldin Evlat Atatürk.