Toplumun önündekilere hayret ediyorum. Neden mi? Özellikle son 20 yılın ilk onunda başka, son onunda başka söylem ve icraatlara girenlere hayret ediyorum. İzzet ve şerifi haçlının yanında arayanlara hayret ediyorum. Güç ve kudret sahibi olarak ABD’yi görenlere hayret ediyorum…
Geldiğimiz noktada bu bahsettiğim zümrenin de çok iyi bildikleri, Enbiya Suresi 87. Ayetini (Senden başka ibadete layık ilâh yoktur; senin şanın yücedir; ben zalimlerden oldum) günlük, saatlik vird olarak, gözyaşları ile derin düşüncelere, muhasebelere dalarak, okuyup; Ya Rabbi! Biz hata ettik. İzzet ve şerefi kâfirlerin yanında aradık. Onların sanal güçlerine kandık. Muhakkak ki, güç ve kudret sahibi Sensin. İzzet ve şeref ancak Senin yanında ve Senin yolunda olanlardadır. Bizi affet. Biz nefislerine zulmedenlerden olduk, demelerini, iyi niyetli bir Müslüman olarak beklerken, kalktılar Müslümanlara karşı haçlıyı (kafirleri) göreve çağırdılar. Onlardan Müslümanlara karşı yardım istediler vs. İşte apaçık delillere rağmen girdikleri bataklıkta hala sefa arayanlara hayret ediyorum.
Sonra yine hayret ediyorum. Bir insan profili düşünün! Bu kişi kendi camiasında etkin. Diğer insanlar tarafından da saygı gören bir tip. Yıllarca evlerine TV sokmamakla, şalvarla, cübbeyle imanlarını ispata kalkan bu zümre ve önde gidenleri bir anda medyanın, televizyonların en renkli (!) simalarından oldular. Hatta fuhşun bile sokaklara indiği, kadınların çıplak giyinmede yarıştığı bir zaman diliminde bu şahıs kalktı şehvetle, damacanayı bir araya getirdi. Tabi Kemal Sunal kadar olmasa da milleti gülümsetti.
Aynı zevat canlı yayınlara çıktı İtalyan cübbesine takılı Fransız düğmeli elbiseleri ile. F. Gülen’i sordular. İyi, dedi. Sonra bir daha sordular. Kem, küm ve diyalog İslam’a aykırıdır. Böyle fikirler insanı dinden çıkarır anlamında bir duruş gösterdi. Sonra bir daha sordular. Hizmet ehli, samimi bir Müslüman dedi. Bir kişi, üç bakış. Neye göre? Kime göre?
Sonra malum Suriye ve Şia dünyasına (ki o dünya hepimizin dünyası) bir fetva verdi. Şöhreti okyanusun ötesine kadar ulaşmıştı. Bu yolda eş ve şöhret arkadaşını da bulmuştu.
Malum zevatta Şia dünyasını kendilerince İslam dışı göstermeye çalışıyor STV’de. Hatta bu tablo bir başka gerçeği ortaya çıkardı. Bu malum zevat, bir aralar; STV izleyeceğinize “DANSÖZ” izleyin, daha iyidir” demişti.
Bu şahıs içeri alındı. Hem de adi suçlardan; İnsan kaçakçılığı, çetelerle işbirliği vs. 45 yıla kadar hapsi isteniyor. Ama şöhret gerilemesi sendromuna mı girdi? Yoksa bir yerlerden emir mi aldı? Veya dışarı çıkmak için bir yerlere şifre mi gönderiyor? Yoksa Deniz Feneri sanıkları gibi itibarlı (!) suçlanma ve sonucu belli bir yargılanma mı istiyor? Bakıp göreceğiz. Ama bence bu şıkların hepsi doğru.
Bu zevat ne mi yaptı? Zahirde İslam üzerine oynanan oyunları milletimize ve tüm İslam halklarına deşifre eden, birlik ve bütünlük çağrısı yapan ve bu birliğin adresini de açıklayan ki; O adres, iman ehli olan hiç kimsenin itiraz edemeyeceği bir adresti. O adres Ehl-i Beyt’ti. O adres Hz. Peygamberin kıyamete kadar sürecek şanlı, tertemiz ve seçilmiş soyuydu. İşte bu ilahi gerçeği ve gerekliliği açıklayan Prof. Dr. Haydar Baş’ı hedef almıştı. Adi suçlarla yargılanan bir şahıs kalkmış; Ben Haydar hocaya iyi bir insan derdim ama bu sözümü geri aldım, diyor.
Bu kadar mı nasipsiz olunur? Olunur tabi. Sen Müslümanların katline fetva vereceksin. Hem de bu fetvaya haçlı mührü vuracaksın, Ehl-i Beyt’i sevdiğini iddia edenleri hor, hakir hatta din dışı göreceksin, Peygamberimin güzünün nurlarını şehit edenlere ısrarla “Hazret” diyeceksin, sonra Haydar Baş’a iyi diyordum ama geri aldım diyeceksin…
Hayret ettiğim ise kendisine yılardır hem siyasi hem ilmi hem dini sahalarda olmadık baskılara, iftiralara, karalamalara rağmen Prof. Dr. Haydar Baş’ın bu zevatlar için Allah’tan ayıkma dilemesidir. Aslında benim hayret dediğim bir hayranlıktır. Çünkü benim gibi sıradan insanlar en küçük bir hakarette bile muhatabını yok etmek isterken onlarca yıldır kendisini hedef seçenlere hala rahmet nazarı ile bakan Sayın Baş’ın büyüklüğünün, rahmet adamı oluşunun, Rahman’ın has kullarından olduğunun bir belgesidir, bir ispatıdır.
Bu zevatın zahirde Sayın Baş’ı hedef aldığını söyledik ya, batında kime dil uzattı biliyor musunuz? Belki birçoğumuzun gözden kaçırdığı bu gerçeği Sayın Hasan Demir, gazetemizde ki, 15 Nisan tarihli yazısında ortaya koydu.
“…Demişler ki; ‘Hz. Ali’ye hakkını vermediler. Hak onlarınken kendinden önce üç kişiye verdiler, diyenin durumu imanla bağdaşır mı?’
Bunu söyleyen kişi kimi “imansızlıkla” yaftaladığının farkında bile değil. Sayın Baş’ın İcmal’de dile getirdiği o söz bahsedilen Külliyatta tırnak içinde verilmiştir ve temizliği ve imanı ayet ve hadislerle tescilli İmam Hüseyin’e aittir. Yani bu sözü söyleyen şahsın “imansızlıkla” suçladığı kişi aslında Hz. Hüseyin’dir. Artık ahirette… Hz. Muhammed’le (sav) ve bizzat Hz. Hüseyin Efendimizle nasıl helalleşecek; kendileri bilir…”
Geldiğimiz noktada bu bahsettiğim zümrenin de çok iyi bildikleri, Enbiya Suresi 87. Ayetini (Senden başka ibadete layık ilâh yoktur; senin şanın yücedir; ben zalimlerden oldum) günlük, saatlik vird olarak, gözyaşları ile derin düşüncelere, muhasebelere dalarak, okuyup; Ya Rabbi! Biz hata ettik. İzzet ve şerefi kâfirlerin yanında aradık. Onların sanal güçlerine kandık. Muhakkak ki, güç ve kudret sahibi Sensin. İzzet ve şeref ancak Senin yanında ve Senin yolunda olanlardadır. Bizi affet. Biz nefislerine zulmedenlerden olduk, demelerini, iyi niyetli bir Müslüman olarak beklerken, kalktılar Müslümanlara karşı haçlıyı (kafirleri) göreve çağırdılar. Onlardan Müslümanlara karşı yardım istediler vs. İşte apaçık delillere rağmen girdikleri bataklıkta hala sefa arayanlara hayret ediyorum.
Sonra yine hayret ediyorum. Bir insan profili düşünün! Bu kişi kendi camiasında etkin. Diğer insanlar tarafından da saygı gören bir tip. Yıllarca evlerine TV sokmamakla, şalvarla, cübbeyle imanlarını ispata kalkan bu zümre ve önde gidenleri bir anda medyanın, televizyonların en renkli (!) simalarından oldular. Hatta fuhşun bile sokaklara indiği, kadınların çıplak giyinmede yarıştığı bir zaman diliminde bu şahıs kalktı şehvetle, damacanayı bir araya getirdi. Tabi Kemal Sunal kadar olmasa da milleti gülümsetti.
Aynı zevat canlı yayınlara çıktı İtalyan cübbesine takılı Fransız düğmeli elbiseleri ile. F. Gülen’i sordular. İyi, dedi. Sonra bir daha sordular. Kem, küm ve diyalog İslam’a aykırıdır. Böyle fikirler insanı dinden çıkarır anlamında bir duruş gösterdi. Sonra bir daha sordular. Hizmet ehli, samimi bir Müslüman dedi. Bir kişi, üç bakış. Neye göre? Kime göre?
Sonra malum Suriye ve Şia dünyasına (ki o dünya hepimizin dünyası) bir fetva verdi. Şöhreti okyanusun ötesine kadar ulaşmıştı. Bu yolda eş ve şöhret arkadaşını da bulmuştu.
Malum zevatta Şia dünyasını kendilerince İslam dışı göstermeye çalışıyor STV’de. Hatta bu tablo bir başka gerçeği ortaya çıkardı. Bu malum zevat, bir aralar; STV izleyeceğinize “DANSÖZ” izleyin, daha iyidir” demişti.
Bu şahıs içeri alındı. Hem de adi suçlardan; İnsan kaçakçılığı, çetelerle işbirliği vs. 45 yıla kadar hapsi isteniyor. Ama şöhret gerilemesi sendromuna mı girdi? Yoksa bir yerlerden emir mi aldı? Veya dışarı çıkmak için bir yerlere şifre mi gönderiyor? Yoksa Deniz Feneri sanıkları gibi itibarlı (!) suçlanma ve sonucu belli bir yargılanma mı istiyor? Bakıp göreceğiz. Ama bence bu şıkların hepsi doğru.
Bu zevat ne mi yaptı? Zahirde İslam üzerine oynanan oyunları milletimize ve tüm İslam halklarına deşifre eden, birlik ve bütünlük çağrısı yapan ve bu birliğin adresini de açıklayan ki; O adres, iman ehli olan hiç kimsenin itiraz edemeyeceği bir adresti. O adres Ehl-i Beyt’ti. O adres Hz. Peygamberin kıyamete kadar sürecek şanlı, tertemiz ve seçilmiş soyuydu. İşte bu ilahi gerçeği ve gerekliliği açıklayan Prof. Dr. Haydar Baş’ı hedef almıştı. Adi suçlarla yargılanan bir şahıs kalkmış; Ben Haydar hocaya iyi bir insan derdim ama bu sözümü geri aldım, diyor.
Bu kadar mı nasipsiz olunur? Olunur tabi. Sen Müslümanların katline fetva vereceksin. Hem de bu fetvaya haçlı mührü vuracaksın, Ehl-i Beyt’i sevdiğini iddia edenleri hor, hakir hatta din dışı göreceksin, Peygamberimin güzünün nurlarını şehit edenlere ısrarla “Hazret” diyeceksin, sonra Haydar Baş’a iyi diyordum ama geri aldım diyeceksin…
Hayret ettiğim ise kendisine yılardır hem siyasi hem ilmi hem dini sahalarda olmadık baskılara, iftiralara, karalamalara rağmen Prof. Dr. Haydar Baş’ın bu zevatlar için Allah’tan ayıkma dilemesidir. Aslında benim hayret dediğim bir hayranlıktır. Çünkü benim gibi sıradan insanlar en küçük bir hakarette bile muhatabını yok etmek isterken onlarca yıldır kendisini hedef seçenlere hala rahmet nazarı ile bakan Sayın Baş’ın büyüklüğünün, rahmet adamı oluşunun, Rahman’ın has kullarından olduğunun bir belgesidir, bir ispatıdır.
Bu zevatın zahirde Sayın Baş’ı hedef aldığını söyledik ya, batında kime dil uzattı biliyor musunuz? Belki birçoğumuzun gözden kaçırdığı bu gerçeği Sayın Hasan Demir, gazetemizde ki, 15 Nisan tarihli yazısında ortaya koydu.
“…Demişler ki; ‘Hz. Ali’ye hakkını vermediler. Hak onlarınken kendinden önce üç kişiye verdiler, diyenin durumu imanla bağdaşır mı?’
Bunu söyleyen kişi kimi “imansızlıkla” yaftaladığının farkında bile değil. Sayın Baş’ın İcmal’de dile getirdiği o söz bahsedilen Külliyatta tırnak içinde verilmiştir ve temizliği ve imanı ayet ve hadislerle tescilli İmam Hüseyin’e aittir. Yani bu sözü söyleyen şahsın “imansızlıkla” suçladığı kişi aslında Hz. Hüseyin’dir. Artık ahirette… Hz. Muhammed’le (sav) ve bizzat Hz. Hüseyin Efendimizle nasıl helalleşecek; kendileri bilir…”
Akın Aydın / diğer yazıları
- AKP’nin ‘muktedir’ olma başlığı: Yeni Anayasa / 08.05.2024
- AB’ye giriyorduk, AB bize girdi / 06.05.2024
- Erdoğan tasarrufun neresinde? / 05.05.2024
- Dost düşman tanımı yapamayan bir iktidar / 04.05.2024
- Ali’yi halife seçen Hz. Peygamber değil Yüce Allah’tır / 03.05.2024
- Hamas terör örgütü mü? / 02.05.2024
- Sloganlarla avutulan kalabalıklar / 01.05.2024
- İlkelerine sahip çıkmayanlar bu millete sahip çıkamaz / 29.04.2024
- Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirinde İsrail / 28.04.2024
- İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu? / 26.04.2024
- AB’ye giriyorduk, AB bize girdi / 06.05.2024
- Erdoğan tasarrufun neresinde? / 05.05.2024
- Dost düşman tanımı yapamayan bir iktidar / 04.05.2024
- Ali’yi halife seçen Hz. Peygamber değil Yüce Allah’tır / 03.05.2024
- Hamas terör örgütü mü? / 02.05.2024
- Sloganlarla avutulan kalabalıklar / 01.05.2024
- İlkelerine sahip çıkmayanlar bu millete sahip çıkamaz / 29.04.2024
- Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirinde İsrail / 28.04.2024
- İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu? / 26.04.2024