Cuma gecesi saat 01.00 gibi sosyal medya erişimim kesildi.
Önce geçici zannederek biraz bekledim, sonra erişimin engellendiğini anlayınca olağanüstü bir şeyler olduğunu anladım ama bu sefer de ne olduğunu merakım başladı...
O saatte çalışan ve sosyal medyadan gündem takip eden tanıdıkların tamamıyla anında bir telefon trafiğimiz başladı.
Saat 01.30 sularında; HDP Eş-Genel başkanları Selahattin Demirtaş'ın Diyarbakır'da, Figen Yüksekdağ'ın Ankara'da evlerinde gözaltına alındıklarını, ayrıca gözaltına alınan toplam 11 HDP'li milletvekili olduğunu, iki milletvekilinin yurt dışında oluşu nedeniyle gözaltı kararı olmasına rağmen yakalanamadıklarını öğrendim...
Şaşırdım mı? Vallahi hayır!
Israrla söylüyorum ya, şaşırırsam şaşırın!
Gözaltına alınanların başında; "Biz sırtımızı YPJ'ye, YPG'ye ve PYD'ye yaslıyoruz bunu söylemekte ve savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz" diyerek Devlete, Hükümete ve Türk milletine kafa tutan Figen Yüksekdağ'ın da olmasına, tek kelimeyle şaşırmadım!
Demirtaş'ın Diyarbakır'da evinin kapısını yaklaşık bir saat açmayarak twittwer'dan; polisin zorla evine girmek istediğini ve kendisini gözaltına almak istediklerini paylaşmasından sonra meselenin ne olduğu anlaşıldı.
Anadolu Ajansı'nın geçtiği habere göre operasyonu Diyarbakır, Hakkari, Van, Şırnak ve Bingöl Cumhuriyet Başsavcılıkları ortak yürütüyor. TBMM'de dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin anayasa değişikliğinin kabul edilmesinden sonra haklarındaki fezlekelerle ilgili ifadeye gitmeyen ve gitmeyeceklerini açıklayan HDP'li milletvekillerine yönelik soruşturmayı yöneten Başsavcılıklar tarafından gözaltı kararı verilmiş.
Aslında yaşamamamız gereken olaylar yaşıyoruz ve müsebbibi de AKP Hükümeti! Defalarca adı değiştirilen ve sonunda "Açılım"da karar kılınan uygulama ile PKK, beklediğinin çok çok üstünde tavizler alınca şımarıklığın haddini aştı!
PKK aslında Haçlı taşeronluğunu yani üstlendiği görevini yapıyordu, HDP'liler dokunulmazlık ve AKP'nin verdiği tavizlerle Kandil'de alınan PKK kararlarını, Meclis'te siyasallaştırıp meşrulaştırıyorlardı!
Alınan her Şehit haberinde canı yanan Türk milleti, HDP'li dokunulmazlar, PKK'lıların cenazelerine katılınca tahammül edilemez bir şekilde öfkeleniyordu!
Biz, bağımsızlık karakterli Atatürk'le fikir birlikteliğinde olan II. Kuvay-ı Milliyeciler olarak defalarca hem AKP Hükumetini, hem de HDP'li dokunulmazları uyarmıştık...
Bir kıssamız vardı hatırlarsanız:
Leylek; düz bir ovanın ortasında minare gibi bir ağacın tepesine yuva yapar. Görüş alanı açık ve uçan yırtıcılara karşı çok emin bir yuvadadır...
Birkaç mevsim bu huzurun keyfini yaşayan Leylek bir tilkinin dikkatini çeker...
Tilki, kocaman ve yüksek ağacın altına gelir. Ağacın tepesindeki yavruları düşündükçe ağzı sulanmaktadır ama ağaca tırmanma şansı da yoktur. Gücü yettiğince, öfkeyle ağacı sallamaya başlar. Sarsıntıyla aşağı bakan Leylek, tilkiyi görür.
- Heyyy! Ne yapıyorsun? diye sorar.
Tilki kurnazca diş göstererek;
- Ağacını keseceğim! der...
- Neden?
- Yavrularını yakalayıp yemek için!...
Leylek korkar, panikler! Uçan yırtıcılardan korunmak için mükemmel bir yer olan yuvası ve yavruları, tehlikededir...
- Yapma tilki kardeş... diye yalvarır.
Tilki;
- Eğer yavrularından birini atarsan kesmem!.. diye homurdanarak ağacı sallamaya devam eder.
Leylek düşünür.
Zaten her sene yavrulardan birini zayıf olduğu için kardeşleri yuvadan atmaktadır. Bu sefer yavruyu kendi atmaya karar verir ve yüreği kan ağlayarak diğer yavrularını ve yuvasını kurtarmak uğruna en zayıf yavrusundan vaz geçer;
- Al senin olsun!... diye hıçkırarak cılız yavruyu aşağı atar...
Tilki yuvada iki yavrunun daha olduğunu bilmektedir. Aşağı atılan yavruyu iştahla yedikten sonra ağacın gölgesinde uykuya dalar...
Leylek aşağı bakar ve Tilkinin gitmediğini görünce, Tilki uyanıp öbür yavrularını da isteyince ne yapacağını düşünüp panikler...
Kara kara düşünürken kuşların bilgesi Baykuş gelir. Leyleğin sıkıntısını sorar ve öğrenir.
Baykuşun hem canı sıkılır hem de öfkelenir;
- Sen hiç tilkilerin ağaç kestiğini duydun mu? diye sorar..
- Hayır!... der Leylek te hayretle hatırlayarak...
- O zaman niye korktun? Yarın aynı şeyi söyleyip ağacı salladığında "Kes Köpeyoğlu!"de ve rahatla... Der, uçar gider...
Ertesi gün tilki, ağacı sallayarak;
-Heey Leylek! Ya yavrulardan birini at ya da ağacını keseceğim.. diye bağırmaya başlar.
Öğüdü Baykuştan almış olan Leylek; tilkinin baltası ve testeresinin olmadığını ve ağacı kesemeyeceğini, bilmektedir
- Kes köpeyoğlu!.. diyerek yavrularını sevmeye devam eder.
Artık tilkiye ağacın altında açlıktan ölmektense çekip gitmekten başka yol kalmamıştır...
"BU VATAN BİZİMDİR, BİZİM KALACAK" Vesselâm..
Selâm, sevgi, duâ...
Önce geçici zannederek biraz bekledim, sonra erişimin engellendiğini anlayınca olağanüstü bir şeyler olduğunu anladım ama bu sefer de ne olduğunu merakım başladı...
O saatte çalışan ve sosyal medyadan gündem takip eden tanıdıkların tamamıyla anında bir telefon trafiğimiz başladı.
Saat 01.30 sularında; HDP Eş-Genel başkanları Selahattin Demirtaş'ın Diyarbakır'da, Figen Yüksekdağ'ın Ankara'da evlerinde gözaltına alındıklarını, ayrıca gözaltına alınan toplam 11 HDP'li milletvekili olduğunu, iki milletvekilinin yurt dışında oluşu nedeniyle gözaltı kararı olmasına rağmen yakalanamadıklarını öğrendim...
Şaşırdım mı? Vallahi hayır!
Israrla söylüyorum ya, şaşırırsam şaşırın!
Gözaltına alınanların başında; "Biz sırtımızı YPJ'ye, YPG'ye ve PYD'ye yaslıyoruz bunu söylemekte ve savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz" diyerek Devlete, Hükümete ve Türk milletine kafa tutan Figen Yüksekdağ'ın da olmasına, tek kelimeyle şaşırmadım!
Demirtaş'ın Diyarbakır'da evinin kapısını yaklaşık bir saat açmayarak twittwer'dan; polisin zorla evine girmek istediğini ve kendisini gözaltına almak istediklerini paylaşmasından sonra meselenin ne olduğu anlaşıldı.
Anadolu Ajansı'nın geçtiği habere göre operasyonu Diyarbakır, Hakkari, Van, Şırnak ve Bingöl Cumhuriyet Başsavcılıkları ortak yürütüyor. TBMM'de dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin anayasa değişikliğinin kabul edilmesinden sonra haklarındaki fezlekelerle ilgili ifadeye gitmeyen ve gitmeyeceklerini açıklayan HDP'li milletvekillerine yönelik soruşturmayı yöneten Başsavcılıklar tarafından gözaltı kararı verilmiş.
Aslında yaşamamamız gereken olaylar yaşıyoruz ve müsebbibi de AKP Hükümeti! Defalarca adı değiştirilen ve sonunda "Açılım"da karar kılınan uygulama ile PKK, beklediğinin çok çok üstünde tavizler alınca şımarıklığın haddini aştı!
PKK aslında Haçlı taşeronluğunu yani üstlendiği görevini yapıyordu, HDP'liler dokunulmazlık ve AKP'nin verdiği tavizlerle Kandil'de alınan PKK kararlarını, Meclis'te siyasallaştırıp meşrulaştırıyorlardı!
Alınan her Şehit haberinde canı yanan Türk milleti, HDP'li dokunulmazlar, PKK'lıların cenazelerine katılınca tahammül edilemez bir şekilde öfkeleniyordu!
Biz, bağımsızlık karakterli Atatürk'le fikir birlikteliğinde olan II. Kuvay-ı Milliyeciler olarak defalarca hem AKP Hükumetini, hem de HDP'li dokunulmazları uyarmıştık...
Bir kıssamız vardı hatırlarsanız:
Leylek; düz bir ovanın ortasında minare gibi bir ağacın tepesine yuva yapar. Görüş alanı açık ve uçan yırtıcılara karşı çok emin bir yuvadadır...
Birkaç mevsim bu huzurun keyfini yaşayan Leylek bir tilkinin dikkatini çeker...
Tilki, kocaman ve yüksek ağacın altına gelir. Ağacın tepesindeki yavruları düşündükçe ağzı sulanmaktadır ama ağaca tırmanma şansı da yoktur. Gücü yettiğince, öfkeyle ağacı sallamaya başlar. Sarsıntıyla aşağı bakan Leylek, tilkiyi görür.
- Heyyy! Ne yapıyorsun? diye sorar.
Tilki kurnazca diş göstererek;
- Ağacını keseceğim! der...
- Neden?
- Yavrularını yakalayıp yemek için!...
Leylek korkar, panikler! Uçan yırtıcılardan korunmak için mükemmel bir yer olan yuvası ve yavruları, tehlikededir...
- Yapma tilki kardeş... diye yalvarır.
Tilki;
- Eğer yavrularından birini atarsan kesmem!.. diye homurdanarak ağacı sallamaya devam eder.
Leylek düşünür.
Zaten her sene yavrulardan birini zayıf olduğu için kardeşleri yuvadan atmaktadır. Bu sefer yavruyu kendi atmaya karar verir ve yüreği kan ağlayarak diğer yavrularını ve yuvasını kurtarmak uğruna en zayıf yavrusundan vaz geçer;
- Al senin olsun!... diye hıçkırarak cılız yavruyu aşağı atar...
Tilki yuvada iki yavrunun daha olduğunu bilmektedir. Aşağı atılan yavruyu iştahla yedikten sonra ağacın gölgesinde uykuya dalar...
Leylek aşağı bakar ve Tilkinin gitmediğini görünce, Tilki uyanıp öbür yavrularını da isteyince ne yapacağını düşünüp panikler...
Kara kara düşünürken kuşların bilgesi Baykuş gelir. Leyleğin sıkıntısını sorar ve öğrenir.
Baykuşun hem canı sıkılır hem de öfkelenir;
- Sen hiç tilkilerin ağaç kestiğini duydun mu? diye sorar..
- Hayır!... der Leylek te hayretle hatırlayarak...
- O zaman niye korktun? Yarın aynı şeyi söyleyip ağacı salladığında "Kes Köpeyoğlu!"de ve rahatla... Der, uçar gider...
Ertesi gün tilki, ağacı sallayarak;
-Heey Leylek! Ya yavrulardan birini at ya da ağacını keseceğim.. diye bağırmaya başlar.
Öğüdü Baykuştan almış olan Leylek; tilkinin baltası ve testeresinin olmadığını ve ağacı kesemeyeceğini, bilmektedir
- Kes köpeyoğlu!.. diyerek yavrularını sevmeye devam eder.
Artık tilkiye ağacın altında açlıktan ölmektense çekip gitmekten başka yol kalmamıştır...
"BU VATAN BİZİMDİR, BİZİM KALACAK" Vesselâm..
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017