(dünden devam…)
Halk, Hz. Osman'a karşı kıyam edince (nihayet Osman'ın öldürülmesiyle sonuçlanan ayaklanmada), Hz. Ali (k.veche) asla şahsen Osman'a karşı ayaklananlar arasında değildi. Osman'ın taraftarları arasında da yer almıyordu. Hatta Hz. Ali, ayaklananlarla Hz. Osman arasında bir aracıydı. Bir taraftan ayaklananların isteklerinin (ki Osman'ın valileri ve onların halka reva gördükleri zulümlerden şikayet mahiyetini içeren adilane isteklerdi) yerine gelmesi ve diğer taraftan da Hz. Osman'ın öldürülmemesi ve olayın bu şekilde son bulmaması için çaba harcıyordu.
Nehcü'l Belaga'da böyle geçer ve tarih de kesin olarak böyle söylemektedir. Nitekim Hz. Osman'a hitaben şöyle buyuruyor: "Ben senin bu ümmetin öldürülen önderi olmandan endişeleniyorum. Sen öldürülecek olursan bu ümmet üzerine öldürme kapısı açılacak, Müslümanlar arasında asla sönmeyecek bir fitne çıkacaktır."
O hâlde Hz. Ali (a.s.), Hz. Osman'ın en kötü dönemlerinde (Osman'ın hayatının son anlarında) bile Osman'la ayaklananlar arasında gerçek bir aracı idi. Hz. Osman'ın hilâfetinin başında da, Abdurrahman b. Avf'ın hilesi sonucu altı kişiden sadece ikisi hilafet adayı olarak kaldı. Biri Ali (as) ve diğeri ise Osman (r.a.)… (Orada da Hz. Ali aynı davranışı sergiledi).
Ömer yerine geçecek halifeyi seçmek için altı kişilik bir şûra tayin etmişti. Bu şûrada önce üç kişi kenara çekildi. Bunlardan biri Hz. Ali'nin (as) lehine hilafet adaylığından kenara çekilen Zübeyr, diğeri Osman'ın lehine çekilen Talha ve üçüncüsü ise Abdurrahman'ın lehine çekilen Sa'd b. Ebi Vakkas'tı. Geriye üç kişi kaldı. Abdurrahman, o da aday değilim dedi. Böylece iki kişi kaldı ve Abdurrahman'ın görüşü belirleyici oldu.
Abdurrahman kime oy verseydi o dört oya sahip olacaktı (Çünkü kendisinin iki oyu vardı; diğer iki kişinin de her birinin bir oyu olmak üzere iki oyu vardı) ve o şûraya göre halife sayılırdı. Önce Ali'ye, "Allah'ın Kitabı, Resûlullah'ın sünneti ve iki şeyhin (Ebubekir ve Ömer'in) sünnetine uygun davranmak şartıyla sana biat etmeye hazırım" dedi.
Ali ise, "Ben Allah'ın Kitabı, Resûlullah'ın sünneti ve kendi teşhisime göre davranmak şartıyla seninle biatleşirim" buyurdu. Bunun üzerine Abdurrahman, Osman'ın yanına giderek, "Ben Allah'ın Kitabı, Resulüllah'ın sünneti ve iki şeyhin (Ebubekir ve Ömer'in) sünnetlerine uygun davranman şartıyla sana biat ediyorum" dedi. Osman, "Pekiyi, kabul ediyorum" dedi. Oysa Osman, Ebubekir ve Ömer'in sünnetlerinden bile uzaklaştı. Her halükârda, orada gelip Hz. Ali'ye neden böyle oldu diye itiraz ettiler. Bu durumda sen ne yapacaksın dediler.
O zaman Hz. Ali buyurdu ki: "Allah'a and olsun ki, ben Müslümanların işleri düzenli yürüdüğü müddetçe ve özellikle benden başkasına zulmedilmedikçe teslim olacağım." (Nehcü'l Belaga, 74. Hutbe) Yani; vallahi Müslümanların işi doğru dürüst yürüdükçe, işler doğru bir şekilde idare edildiği ve zulüm sadece şahsıma yapılıp diğerlerine bir zarar gelmediği sürece; benim yerime oturan kişi haksız yere oturmuş olsa bile, muhalefet etmeyip teslim olacağım.
(devam edecek…)
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020