Siyasetin en zoru dışarıdan icazetle ve toplama bir kadroyla yapılandır.
Doğru, Türkiye'de iktidara gelmenin en kolay yolu budur ama devamı zordur. Ve bu tür iktidarların sonu hep hüsran olmuştur.
İcazet verenlerin talepleri asla bitmez, çünkü onların asıl hedefleri seni bu coğrafyada yaşatmamaktır.
Türk milletini Anadolu'dan kovma projesi olan Şark Projesi böyledir.
Coğrafyamızda Büyük İsrail Devleti'ni kurma projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi böyledir.
İcazeti, bu projelerin sahiplerinden alan siyasi irade, iktidar koltuğunda kalabilmesi için bunların taleplerini yerine getirebildiği kadar getirir ama bir noktaya kadar?
Çünkü iktidara gelmek için sandığa da ihtiyaç vardır.
İcazet verenler sandıktan çıkma ihtimali olana meyleder, ona odaklanır.
İcazetle gelen ise sürekli dozajı artan taviz taleplerini yerine getirmede bir noktada tıkanır.
Yabancılara, yandaşlara hizmet ettiği gerçeği gün gelir yavaş yavaş açığa çıkar, millet artık kandırılamayacak noktaya gelir, toplama kadro arasında rant ve yetki savaşları ayyuka çıkmaya başlar ve sihir bozulur.
Siyasi tarihimize baktığınızda bunun örnekleri çoktur ve günümüzde de bu yaşanmaktadır.
Pelikan Dosyası ile başlayan tartışmalar Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu arasındaki gizlenen gerilimi açığa çıkardı.
Şu anda bu açığa çıkan gerilim sebebiyle yandaş basın ve medya organlarında karşılıklı atışmalar yaşanıyor.
Dosya'da geçtiği şekliyle Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanlığına meylettiği sırada üç adayın gündeme geldiği ifade ediliyor.
Bunlar Abdullah Gül, Binali Yıldırım ve Ahmet Davutoğlu?
Gül'ün Başbakan olması durumunda Erdoğan'ın parti üzerinde bir etkisinin kalmayacağı, Binali Yıldırım'ın ise Erdoğan'a bağlı ama vizyon sahibi olmadığı ifade edilerek Davutoğlu'nun seçildiği belirtiliyor.
Yandaş bir köşe yazarının yazısında Cumhurbaşkanı-Başbakan ilişkisinde dört kırılma noktasından söz ediliyor:
7 Haziran seçimleri öncesinde milletvekili listeleri konusunda yaşanan kırgınlık?
12 Eylül kongresi öncesinde MKYK listesine öfkeli bir şekilde müdahale?
Bakanlar Kurulu listesinde yaşanan gerilim?
MKYK'da yetki devri?
Ve yazar bu gerilimin çözümünün çok zor olduğunu da ifade ediyor.
Anlaşılan o ki, AKP'nin siyasi tarihine bir kırılma daha ekleniyor.
Erdoğan, başkanlık hayalleri kurarken, Cumhurbaşkanlığına çıkarken kendi belirlediği Davutoğlu'nu bugün ekarte etmenin telaşını yaşıyor.
AKP'de bu revizyonlar nereye kadar?
AKP her ne kadar bir parti olarak gözükse de, kendi içinde, icazetin gereği değişik gruplardan oluşan toplama bir parti, diğer bir ifadeyle bir koalisyon partisi?
Aynen ANAP gibi? ANAP'ın sonu belli, şu anda esamesi okunmuyor.
Onu ekarte et, bunu dışla, onun ayağını kaydır nereye kadar?
Taviz vermenin de bir sınırı var, gün gelir bir de bakmışsın, seni bugün ağa, paşa, dünya lideri olarak göklere çıkartanlar, bir anda dağılıvermiş, yapayalnız kalmışsın.
Kabirdeki yalnızlıktan bahsetmiyorum, dünyanın kabir olmasından bahsediyorum.
Bir de milli bir akılla, milli bir gönülle, milli projelerle, sadece milletinden icazet alma derdinde olan, tam bağımsız bir çizgide, milletine hizmete odaklı, baba devlet duruşlu bir siyaset anlayışı vardır.
Diğer bütün partilerin okyanus ötesinin kapısını aşındırmasına bakılırsa, bir tek Bağımsız Türkiye Partisi ve Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş böyle bir duruşa sahiptir.
Bu şekilde iktidara gelmek belki zordur ama bir kere gelindiğinde de bir daha iktidardan da düşmezsin, milletin gönlünden de?
İçinizde Damat Ferit'i hayırla yad eden var mı? Milletin iradesiyle gelen Atatürk ise hem 78 milyonluk Türkiye'nin gönlünde, hem de tüm dünya ona hayranlığını ifade ediyor; ülkemizi bölmek isteyenler ve de onların yerli ajanları hariç?
Milletimiz derin uykusundan uyanıp, gerçek lideriyle, Prof. Dr. Baş'la buluştuğu gün, Türkiye için yepyeni bir doğuş olacaktır, bir kainat devleti olmaya kapı açılacaktır.
Doğru, Türkiye'de iktidara gelmenin en kolay yolu budur ama devamı zordur. Ve bu tür iktidarların sonu hep hüsran olmuştur.
İcazet verenlerin talepleri asla bitmez, çünkü onların asıl hedefleri seni bu coğrafyada yaşatmamaktır.
Türk milletini Anadolu'dan kovma projesi olan Şark Projesi böyledir.
Coğrafyamızda Büyük İsrail Devleti'ni kurma projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi böyledir.
İcazeti, bu projelerin sahiplerinden alan siyasi irade, iktidar koltuğunda kalabilmesi için bunların taleplerini yerine getirebildiği kadar getirir ama bir noktaya kadar?
Çünkü iktidara gelmek için sandığa da ihtiyaç vardır.
İcazet verenler sandıktan çıkma ihtimali olana meyleder, ona odaklanır.
İcazetle gelen ise sürekli dozajı artan taviz taleplerini yerine getirmede bir noktada tıkanır.
Yabancılara, yandaşlara hizmet ettiği gerçeği gün gelir yavaş yavaş açığa çıkar, millet artık kandırılamayacak noktaya gelir, toplama kadro arasında rant ve yetki savaşları ayyuka çıkmaya başlar ve sihir bozulur.
Siyasi tarihimize baktığınızda bunun örnekleri çoktur ve günümüzde de bu yaşanmaktadır.
Pelikan Dosyası ile başlayan tartışmalar Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu arasındaki gizlenen gerilimi açığa çıkardı.
Şu anda bu açığa çıkan gerilim sebebiyle yandaş basın ve medya organlarında karşılıklı atışmalar yaşanıyor.
Dosya'da geçtiği şekliyle Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanlığına meylettiği sırada üç adayın gündeme geldiği ifade ediliyor.
Bunlar Abdullah Gül, Binali Yıldırım ve Ahmet Davutoğlu?
Gül'ün Başbakan olması durumunda Erdoğan'ın parti üzerinde bir etkisinin kalmayacağı, Binali Yıldırım'ın ise Erdoğan'a bağlı ama vizyon sahibi olmadığı ifade edilerek Davutoğlu'nun seçildiği belirtiliyor.
Yandaş bir köşe yazarının yazısında Cumhurbaşkanı-Başbakan ilişkisinde dört kırılma noktasından söz ediliyor:
7 Haziran seçimleri öncesinde milletvekili listeleri konusunda yaşanan kırgınlık?
12 Eylül kongresi öncesinde MKYK listesine öfkeli bir şekilde müdahale?
Bakanlar Kurulu listesinde yaşanan gerilim?
MKYK'da yetki devri?
Ve yazar bu gerilimin çözümünün çok zor olduğunu da ifade ediyor.
Anlaşılan o ki, AKP'nin siyasi tarihine bir kırılma daha ekleniyor.
Erdoğan, başkanlık hayalleri kurarken, Cumhurbaşkanlığına çıkarken kendi belirlediği Davutoğlu'nu bugün ekarte etmenin telaşını yaşıyor.
AKP'de bu revizyonlar nereye kadar?
AKP her ne kadar bir parti olarak gözükse de, kendi içinde, icazetin gereği değişik gruplardan oluşan toplama bir parti, diğer bir ifadeyle bir koalisyon partisi?
Aynen ANAP gibi? ANAP'ın sonu belli, şu anda esamesi okunmuyor.
Onu ekarte et, bunu dışla, onun ayağını kaydır nereye kadar?
Taviz vermenin de bir sınırı var, gün gelir bir de bakmışsın, seni bugün ağa, paşa, dünya lideri olarak göklere çıkartanlar, bir anda dağılıvermiş, yapayalnız kalmışsın.
Kabirdeki yalnızlıktan bahsetmiyorum, dünyanın kabir olmasından bahsediyorum.
Bir de milli bir akılla, milli bir gönülle, milli projelerle, sadece milletinden icazet alma derdinde olan, tam bağımsız bir çizgide, milletine hizmete odaklı, baba devlet duruşlu bir siyaset anlayışı vardır.
Diğer bütün partilerin okyanus ötesinin kapısını aşındırmasına bakılırsa, bir tek Bağımsız Türkiye Partisi ve Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş böyle bir duruşa sahiptir.
Bu şekilde iktidara gelmek belki zordur ama bir kere gelindiğinde de bir daha iktidardan da düşmezsin, milletin gönlünden de?
İçinizde Damat Ferit'i hayırla yad eden var mı? Milletin iradesiyle gelen Atatürk ise hem 78 milyonluk Türkiye'nin gönlünde, hem de tüm dünya ona hayranlığını ifade ediyor; ülkemizi bölmek isteyenler ve de onların yerli ajanları hariç?
Milletimiz derin uykusundan uyanıp, gerçek lideriyle, Prof. Dr. Baş'la buluştuğu gün, Türkiye için yepyeni bir doğuş olacaktır, bir kainat devleti olmaya kapı açılacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025