Aslında başka bir konuda yazmaya niyetliydim ancak İdlib'den yüreğimizi dağlayan şehit haberleri geldi.
İdlib'deki gözlem noktalarımıza yönelik saldırıda 5 askerimiz şehit düştü, 5 askerimiz de yaralandı. Şehitlerimize Allah'tan (c.c.) rahmet, yaralılarımıza da acil şifa diliyorum.
Ateş çemberi İdlib'de 2 Şubat'ta da 8 şehit vermiştik.
10 gün içinde toplam 13 şehit verdik İdlib'de. Bu da bildiğimiz…
Suriye krizinde verdiğimiz kayıplar rakamsal olarak dahi korkunç boyutta.
Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı Harekatlarında 200'den fazla şehit verdik.
İdlib'deki dünkü saldırıyı gerçekleştiren hedefler belirlendikten sonra Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları tarafından ateş altına alınarak yok edildiği, şehitlerimizin kanının yerde bırakılmadığı Milli Savunma Bakanlığı'nın açıklamasında yer alıyordu.
Ancak bize saldıran bataryaları yok etmemiz ne yerdeki kanı temizliyor ne de şehitlerimizi geri getiriyor, açılan yara da kapanmış olmuyor.
Bu bağlamda sormak zorundayız, İdlib'de daha kaç şehit vereceğiz ve neden?
Sahadaki gerçek
Artık Suriye'deki yeni konjonktürü görüp ona göre bir karar vermek zorunda Ankara.
Başımızı adeta kuma gömüp ısrarla görmek istemediğimiz bu yeni konjonktür, karşımıza asla almak istemeyeceğimiz Rusya'yı arkasında alan Suriye hükümetinin, ülkede muhaliflerin elinde bir kent bırakmak istemediği ve bu çerçevede İdlib'i almaya kesin kararlı olduğu gerçeğidir.
Bu noktaya gelindiğinde Türkiye'nin önünde iki seçecek var.
Birincisi; savaş…
İkincisi; barış…
Birinci seçeneği seçtiğimizde bugüne kadar Rusya'nın tampon olmasıyla sıcak savaşa girmediğimiz Suriye ordusuyla artık açık ve çetin bir savaşa gireceğiz demektir.
Böyle bir sıcak çatışmanın İdlib'le sınırlı kalmayacağını ve iki devletin topyekun bir savaşa sürükleneceğini şimdiden söylemek hiç zor değil. İdlib'de kıvılcımlarını gördüğümüz ve şiddetlenmeye hazır savaş ateşi, Türkiye'nin çok yönlü zarar görmesine yol açabilecektir.
Türkiye ile Suriye arasındaki sıcak çatışmada ülkemize dağılmış durumdaki Suriyeli sığınmacılar da ayrı bir tehlike oluşturacaktır. Savaş hali olmadan kontrolünde güçlük çektiğimiz bu sığınmacıların savaş durumunda ne yapacağını kestirmek dahi mümkün değildir.
Aklıselim sahibi hiç kimse İdlib'deki krizin böyle bir noktaya evrilmesini istemeyecektir.
Zor olduğunu kabul ediyorum ancak ikinci seçenek olan barış, hem Türkiye için hem de Suriye için en akılcı seçenektir.
Bu zor seçenek için diplomasi kapıları sonuna kadar açılmalıdır.
Devletler gerektiğinde terör örgütleriyle bile müzakere masasına oturabilmektedir. Bizim karşımızda ise Birleşmiş Milletler'de temsil edilen meşru bir hükümet bulunuyor. Ankara ile Şam masaya otursa kimse niye oturdun diye sormayacaktır. Şehitler gelmeyecekse bir saniye bile beklemeden bu diplomatik adım atılmalıdır.
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Oylar AKP’ye zoraki gitmiş! / 12.08.2023
- Ya o rüzgâr hiç esmezse… / 11.08.2023