6 Ekimde sunulan ilerleme(!) raporu 40 yıldan beri milletimizi "AB bize iş bulacak, aş bulacak, hayat standartlarımızı yükseltecek" hayaliyle yaşayan AB hayranlarını hayal kırıklığına uğrattı.
Tabii ilk gün "başardık, AB'ye üye olduk, bu büyük bir zaferdir" edasıyla havaya girdiler, ama sonra gerçekleri, ama sadece gerçekleri ortaya koyan gücünü okyanus ötelerinden değil, Türk milletinin asırlardır sahip olduğu milli ve manevi değerlerinden alan bazı medya kuruluşlarımızın ayıktırmasıyla bir anda çark ettiler.
Gerek sosyal, gerek kültürel, gerekse dini ve milli konularda Türkiye'yi paramparça etmeyi hedefleyen bazı maddelerin yanında, ekonomimize de ağır darbeler indirecek olan ifadeler, hükümetimiz ve mütareke basını tarafından gizlenmeye çalışılsa da gerçekler su üstüne çıktı.
Şimdi de basın önüne çıkıp, tükürdüklerini yalayarak, şu maddeden de rahatsızız, bu maddeden de rahatsızız gibi beyanatlar yapıyorlar.
AB, tam bir tasfiye projesi olan ilerleme raporunda, Türk işçilerinin serbest dolaşımını sınırlandıran, hatta yasaklayan ifadeler mevcut:
"AB'nin iş piyasasına yönelik ciddi olumsuzluklardan kaçınmak ve Türk işçilerinin dolaşımını engellemek için kalıcı koruyucu hükümler konulabilir".
Buna ilaveten AB, Türk tarım ürünlerinin serbestçe Avrupa'ya satışı dahil, önemli bulduğu her konuda sınırlama getirecek.
Gümrük duvarlarını tümüyle kaldıracak.
Ekonomide IMF düzeni devam edecek. Kamu bankaları ve KİT'ler satılacak.
Fırat ve Dicle suları ile bölgedeki barajlar AB yönetimine devredilecek.
Bütün bu ekonomik talepler, ekonomimizi düzeltecek diye hayal kurduğumuz AB'nin Türk ekonomisinin altına koyduğu mayınlardır.
Senin işçinin serbest dolaşım hakkını yasaklayarak, AB'nin hiçbir vatandaşına uygulamadığı bir davranışı sana layık görüyor. Çünkü sen onun için bir ırgatsın,bir kölesin.
Tarıma kotaları artırarak ve bütün tarım ürünlerine uygulayarak, seni tarım noktasında tamamen bitiriyor ve kendisine bağımlı hale getirmeyi hedefliyor.
Gümrük duvarlarını kaldırarak seni tamamen pazar haline getiriyor. Bunun Türkçe'si senin üretimini tamamen bitireceğim demektir.
Yıllarca ekonomimizi tırpanlayan ve iç ve dış borçlarımızın toplamını 350 milyar dolarlar seviyesine gelmesine neden olan global tefeci IMF'nin düzeninin devam etmesini talep ediyor. Yani ekonominin daha da çökmesini istiyor. IMF politikaları yüzünden şu sıralarda neredeyse Türkiye "iflas" damgasını yemek üzere.
Diğer taraftan da, ülke ekonomisinin tekrar toparlanabilmesini engellemek için, stratejik ve kar eden devlet kurumlarımızın satışını talep ediyor ve kamu bankalarını da özelleştir diyor.
Fırat ve Dicle sularını talep ederek bu bölgenin ekonomik hakimiyetini elinde tutmak istiyor. Çünkü bu bölgenin ekonomisi Fırat ve Dicle'den geçer.
AB, bize kısaca şunu demek istiyor " Biz Türkiye'yi Afrikalaştıracağız, Türk insanını da azınlık haline getirip köleleştireceğiz". Yani diğer ifadeyle "asırlara varan kinimizi kusacağız ve intikamımızı alacağız".
Bir diğer önemli husus ise "insan hakları" adı altında Türkiye'yi tazminat ödemeye zorluyorlar.
Burada dikkat edilmesi gereken mevzu, insan hakları denince bizim anladığımız manada değil. Bakın Sayın Başbakanımıza, 6 Eylülde Strasbourg'a yaptığı ziyarette, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı Luzius Wildhaber ne diyor:
"Türkiye'nin başını ağrıtacak şu davalar dikkat edin:
* Kıbrıs'tan yapılan başvuruların akıbeti henüz belli değil. Bu davaların sayısı 2 bini aşmış durumda. (Sadece bir davada -Louzidu Davası- Türkiye, 1 milyon Euro tazminata mahkum edildi)
* Terörden zarar gören vatandaşlarınızın başvuruları çuval çuval geliyor. Şu anda dava sayısı bini aşmış durumda; bunu içeride çözmeniz büyük yarar sağlar. (Kastettiği Türk şehit aileleri değil, PKK yanlılarından bahsediyor. Dikkatinizi çekerim)
* Azınlık vatandaşlarınızın gayrı menkulleriyle ilgili davalar da sizin için sorun olur. (Şu anki azınlıkların böyle bir derdi zaten yok demeyin. Çünkü burada planlanan ilerleme raporunda bahsedilen yeni azınlık statüsüne alınacak olanlar.)"
Wildhaber, Sayın Erdoğan'ı yakın bir gelecekte maruz kalabileceğimiz milyarlarca dolarlık tazminat konusunda uyarıyor, bir de bu uyarı, "kendi içinizde çözerseniz iyi olur" şeklinde gizli bir tehdidi de barındırıyor.
Dikkat ederseniz, AB, rapora "insan hakları ihlal edilirse müzakereler askıya alınır" ifadesini de ekliyor.
AB bu raporda bir taraftan ekonomik olarak seni çökertirken, diğer taraftan ağır tazminatlara da mahkum ederek tamamen bitirmeyi hedefliyor
Yani sana yüzme öğreteceğim derken bir taraftan seni derine çekiyor, diğer taraftan da ayağının altındaki kumu eşeliyor.
Lütfen, bu oyunlara gelmeyelim. Emanete böyle sahip çıkılmaz. Emanete hıyanet olmaz. Atalarımız, birilerine peşkeş çekelim diye mi bize bu aziz vatanı emanet etti.
Eğer sahip çıkmasını beceremiyorsanız, bari kenara çekilip emaneti ehline bırakma erdemini gösterin.
Tabii ilk gün "başardık, AB'ye üye olduk, bu büyük bir zaferdir" edasıyla havaya girdiler, ama sonra gerçekleri, ama sadece gerçekleri ortaya koyan gücünü okyanus ötelerinden değil, Türk milletinin asırlardır sahip olduğu milli ve manevi değerlerinden alan bazı medya kuruluşlarımızın ayıktırmasıyla bir anda çark ettiler.
Gerek sosyal, gerek kültürel, gerekse dini ve milli konularda Türkiye'yi paramparça etmeyi hedefleyen bazı maddelerin yanında, ekonomimize de ağır darbeler indirecek olan ifadeler, hükümetimiz ve mütareke basını tarafından gizlenmeye çalışılsa da gerçekler su üstüne çıktı.
Şimdi de basın önüne çıkıp, tükürdüklerini yalayarak, şu maddeden de rahatsızız, bu maddeden de rahatsızız gibi beyanatlar yapıyorlar.
AB, tam bir tasfiye projesi olan ilerleme raporunda, Türk işçilerinin serbest dolaşımını sınırlandıran, hatta yasaklayan ifadeler mevcut:
"AB'nin iş piyasasına yönelik ciddi olumsuzluklardan kaçınmak ve Türk işçilerinin dolaşımını engellemek için kalıcı koruyucu hükümler konulabilir".
Buna ilaveten AB, Türk tarım ürünlerinin serbestçe Avrupa'ya satışı dahil, önemli bulduğu her konuda sınırlama getirecek.
Gümrük duvarlarını tümüyle kaldıracak.
Ekonomide IMF düzeni devam edecek. Kamu bankaları ve KİT'ler satılacak.
Fırat ve Dicle suları ile bölgedeki barajlar AB yönetimine devredilecek.
Bütün bu ekonomik talepler, ekonomimizi düzeltecek diye hayal kurduğumuz AB'nin Türk ekonomisinin altına koyduğu mayınlardır.
Senin işçinin serbest dolaşım hakkını yasaklayarak, AB'nin hiçbir vatandaşına uygulamadığı bir davranışı sana layık görüyor. Çünkü sen onun için bir ırgatsın,bir kölesin.
Tarıma kotaları artırarak ve bütün tarım ürünlerine uygulayarak, seni tarım noktasında tamamen bitiriyor ve kendisine bağımlı hale getirmeyi hedefliyor.
Gümrük duvarlarını kaldırarak seni tamamen pazar haline getiriyor. Bunun Türkçe'si senin üretimini tamamen bitireceğim demektir.
Yıllarca ekonomimizi tırpanlayan ve iç ve dış borçlarımızın toplamını 350 milyar dolarlar seviyesine gelmesine neden olan global tefeci IMF'nin düzeninin devam etmesini talep ediyor. Yani ekonominin daha da çökmesini istiyor. IMF politikaları yüzünden şu sıralarda neredeyse Türkiye "iflas" damgasını yemek üzere.
Diğer taraftan da, ülke ekonomisinin tekrar toparlanabilmesini engellemek için, stratejik ve kar eden devlet kurumlarımızın satışını talep ediyor ve kamu bankalarını da özelleştir diyor.
Fırat ve Dicle sularını talep ederek bu bölgenin ekonomik hakimiyetini elinde tutmak istiyor. Çünkü bu bölgenin ekonomisi Fırat ve Dicle'den geçer.
AB, bize kısaca şunu demek istiyor " Biz Türkiye'yi Afrikalaştıracağız, Türk insanını da azınlık haline getirip köleleştireceğiz". Yani diğer ifadeyle "asırlara varan kinimizi kusacağız ve intikamımızı alacağız".
Bir diğer önemli husus ise "insan hakları" adı altında Türkiye'yi tazminat ödemeye zorluyorlar.
Burada dikkat edilmesi gereken mevzu, insan hakları denince bizim anladığımız manada değil. Bakın Sayın Başbakanımıza, 6 Eylülde Strasbourg'a yaptığı ziyarette, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı Luzius Wildhaber ne diyor:
"Türkiye'nin başını ağrıtacak şu davalar dikkat edin:
* Kıbrıs'tan yapılan başvuruların akıbeti henüz belli değil. Bu davaların sayısı 2 bini aşmış durumda. (Sadece bir davada -Louzidu Davası- Türkiye, 1 milyon Euro tazminata mahkum edildi)
* Terörden zarar gören vatandaşlarınızın başvuruları çuval çuval geliyor. Şu anda dava sayısı bini aşmış durumda; bunu içeride çözmeniz büyük yarar sağlar. (Kastettiği Türk şehit aileleri değil, PKK yanlılarından bahsediyor. Dikkatinizi çekerim)
* Azınlık vatandaşlarınızın gayrı menkulleriyle ilgili davalar da sizin için sorun olur. (Şu anki azınlıkların böyle bir derdi zaten yok demeyin. Çünkü burada planlanan ilerleme raporunda bahsedilen yeni azınlık statüsüne alınacak olanlar.)"
Wildhaber, Sayın Erdoğan'ı yakın bir gelecekte maruz kalabileceğimiz milyarlarca dolarlık tazminat konusunda uyarıyor, bir de bu uyarı, "kendi içinizde çözerseniz iyi olur" şeklinde gizli bir tehdidi de barındırıyor.
Dikkat ederseniz, AB, rapora "insan hakları ihlal edilirse müzakereler askıya alınır" ifadesini de ekliyor.
AB bu raporda bir taraftan ekonomik olarak seni çökertirken, diğer taraftan ağır tazminatlara da mahkum ederek tamamen bitirmeyi hedefliyor
Yani sana yüzme öğreteceğim derken bir taraftan seni derine çekiyor, diğer taraftan da ayağının altındaki kumu eşeliyor.
Lütfen, bu oyunlara gelmeyelim. Emanete böyle sahip çıkılmaz. Emanete hıyanet olmaz. Atalarımız, birilerine peşkeş çekelim diye mi bize bu aziz vatanı emanet etti.
Eğer sahip çıkmasını beceremiyorsanız, bari kenara çekilip emaneti ehline bırakma erdemini gösterin.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024