'İmam Ali’yi (a.s) neden kabul etmediler?' seslendirme dosyası:
'Beni, Rabbim terbiye etti. Ne güzel terbiye etti' diyen Rahmet-el lil Alemin Hz. Muhammed'in de bizzat terbiye ettiği İmam Ali'nin (a.s) hayatını okuduğumda kendisine karşı bir kıskançlık, çekememezlik olduğunu görüyorum.
Bizzat Yüce Allah (c.c) bir çok ayette O'nu övdü. Son inen ayetten bir önceki ayette ise O'nu, Habibine maddi-manevi vasi kıldı.
Hz. Peygamber (s.a.a.v) O'nu sevmeyi, kendisini sevmekle eş tuttuğu gibi O'na buğz etmeyi de kendisine buğz etmek olarak tariflendirdi.
Ama gerek Peygamberimizin hayatında gerekse Efendimizin rıhletinden sonra İmam Ali'ye karşı bitmeyen bir çekememezlik var.
Oysa Kabe'de dünyaya gelen O idi. İslam'dan önce putlara tapmayan tek kişi yine O idi.
Peygamberimizin evinde büyüyen, Cebrail'i (a.s) gören, vahiy ışıltılarına tanık olan yine O idi.
Peygamberimizle ilk namaz kılan da yine O idi. Kureyş'ten, kendisine yardımcı olmalarını istediğine tek olumlu cevap veren ve hayatı boyunca sözüne sadık olan yine o idi.
Hicret gecesi göz kırpmadan ölüm yatağına yatan yine O idi. Peygamberimizin, Kuba köyünde beklediği de O idi.
Muhacir-Ensar kardeşliğinde kendisine, kardeş olarak da seçtiği O idi.
Bedrin kahramanı da O idi. Uhut'ta herkes bir tarafa kaçışırken Hz. Peygamber ve İslam'ı savunan ve zafere götüren yine O idi.
Hendek'te, Amir'in Müslümanlara, 'yok mu karşıma çıkacak bir delikanlı' mealinde meydan okuduğunda herkes kafasını eğerken ayağı kalkan yine O idi.
Heyber'in fatihi de O idi. Hayber surlarına dayandığında Yahudiler bile O'nu kendi kitaplarından tanıdıklarını itiraf ettiler.
Hayber'de bin savaşçıya bedel denilen Merhab'tan önce kardeşi, Müslümanların karşısına çıkmıştı. Herkes bir tarafa kaçışırken İmam Ali, onu cehenneme göndermişti.
Merhab çıkınca tek hamleyle onu da, kardeşinin yanına göndermişti.
Hülasa Hz. Peygamberin, 'Rabbimin bana öğrettiği her şeyi Ali'ye öğrettim' dediği kişiydi O.
Peygamberlik hariç 'Harun Musa'ya hangi yakınlıkta ise Ali'de, Hz. Peygambere o yakınlıkta olan kişiydi.
Allah (c.c) tarafından sevilmiş, seçilmiş, tertemiz kılınmış, Hz. Fatıma ile evlenmesi emredilmiş, soyu pak kılınmış kişiydi O.
Daha binlerce örnek verebileceğimiz yüce vasıflara sahip İmam Ali'ye hayran olmak, teslim olmak yerine içten içe bir buğz, çekememezlik vardı.
Hz. Peygamber, O'nu Yemen'e gönderdi. Medine'de hatta Peygamberimizin yanında O'nun aleyhine konuşanlar oldu. Hz. Peygamber, 'ne istiyorsunuz Ali'den' diye bir çıkış adeta geleceğe yönelik bir serzenişte bulundu.
Tebük seferine çıkarken İmam Ali'yi şehirde vekil olarak bıraktı. Yine O'nunla alay etmeye kalktılar.
Peygamberimiz son saatlerini yaşarken, 'bana, kardeşimi çağırın' dedi. Ali kimsenin aklına gelmedi. Birileri Ebu Bekir'i, birileri de Ömer'i çağırdı.
Ama Peygamberimiz hepsinden yüz çevirdi. Anladılar ki, Ali'yi çağırıyor ve O'nu çağırdılar.
Hz. Peygamberin (s.a.a.v) dünya gözüyle gördüğü, konuştuğu son kişi de İmam Ali'dir.
Gadir Hum'da hepsi İmam Ali'ye biat etti, tebrik etti. Ama Sakife'de çok azı hariç hiç birisi İmam Ali'nin adını bile anmadılar.
Ama neden?
İmam Ali'nin (a.s) şu sözleri de çok manidardır!
Emirü-l müminin Ali (k.v) şöyle buyurdu; "Kıyamet gününde (düşmanlarını) dava etmek için Allah'ın huzurunda ilk diz çökecek kimse benim." Sh:118
Emirü-l müminin Ali'den şöyle nakledilmiştir; "Eğer, bana düşman olsun diye şu kılıcımla müminin burnunu üzerinden vursam, yine de bana düşman olmaz. Eğer bütün dünyayı (dünya nimetlerini) Beni sevsin diye münafığın önüne döksem yine de beni sevmez. Zira ümmi Peygamberin diline şöyle cari oldu; "Ya Ali! Mümin sana buğz etmez ve münafık olan seni sevmez."
Emirü-l müminin Ali (k.v) şöyle buyurdu; "Benimle ilgili iki kişi helak olacaktır. Aşırı (ölçüsüz) sevenin ve buğzeden düşmanım."
Emirü-l müminin Ali (k.v) şöyle buyurdu; "Bu ümmet yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan yetmiş ikisi ateşte ve bir tanesi de cennette olacaktır. Allah-u Teala onların hakkında şöyle buyurmaktadır; "Yarattıklarımızdan daima hakka ileten ve adaleti hak ile yerine getiren bir topluluk bulunur." (Araf 181) Onlar ise ben ve taraftarlarımdır." Sh:147
Hz. Ali, Resulullah'a şöyle arz etti; "Ya Resulullah! Fırka-i Naciye (kurtuluş ehli olan fırka) kimlerdir? Allah Resulü şöyle cevap verdiler; "Senin ve arkadaşlarının üzerinde oldukları şeye sarılanlardır."
Haliyle merak ediyorum: Neden Ali'yi (a.s) görmek, kabul etmek istemediler?
(devam edecek)
Bizzat Yüce Allah (c.c) bir çok ayette O'nu övdü. Son inen ayetten bir önceki ayette ise O'nu, Habibine maddi-manevi vasi kıldı.
Hz. Peygamber (s.a.a.v) O'nu sevmeyi, kendisini sevmekle eş tuttuğu gibi O'na buğz etmeyi de kendisine buğz etmek olarak tariflendirdi.
Ama gerek Peygamberimizin hayatında gerekse Efendimizin rıhletinden sonra İmam Ali'ye karşı bitmeyen bir çekememezlik var.
Oysa Kabe'de dünyaya gelen O idi. İslam'dan önce putlara tapmayan tek kişi yine O idi.
Peygamberimizin evinde büyüyen, Cebrail'i (a.s) gören, vahiy ışıltılarına tanık olan yine O idi.
Peygamberimizle ilk namaz kılan da yine O idi. Kureyş'ten, kendisine yardımcı olmalarını istediğine tek olumlu cevap veren ve hayatı boyunca sözüne sadık olan yine o idi.
Hicret gecesi göz kırpmadan ölüm yatağına yatan yine O idi. Peygamberimizin, Kuba köyünde beklediği de O idi.
Muhacir-Ensar kardeşliğinde kendisine, kardeş olarak da seçtiği O idi.
Bedrin kahramanı da O idi. Uhut'ta herkes bir tarafa kaçışırken Hz. Peygamber ve İslam'ı savunan ve zafere götüren yine O idi.
Hendek'te, Amir'in Müslümanlara, 'yok mu karşıma çıkacak bir delikanlı' mealinde meydan okuduğunda herkes kafasını eğerken ayağı kalkan yine O idi.
Heyber'in fatihi de O idi. Hayber surlarına dayandığında Yahudiler bile O'nu kendi kitaplarından tanıdıklarını itiraf ettiler.
Hayber'de bin savaşçıya bedel denilen Merhab'tan önce kardeşi, Müslümanların karşısına çıkmıştı. Herkes bir tarafa kaçışırken İmam Ali, onu cehenneme göndermişti.
Merhab çıkınca tek hamleyle onu da, kardeşinin yanına göndermişti.
Hülasa Hz. Peygamberin, 'Rabbimin bana öğrettiği her şeyi Ali'ye öğrettim' dediği kişiydi O.
Peygamberlik hariç 'Harun Musa'ya hangi yakınlıkta ise Ali'de, Hz. Peygambere o yakınlıkta olan kişiydi.
Allah (c.c) tarafından sevilmiş, seçilmiş, tertemiz kılınmış, Hz. Fatıma ile evlenmesi emredilmiş, soyu pak kılınmış kişiydi O.
Daha binlerce örnek verebileceğimiz yüce vasıflara sahip İmam Ali'ye hayran olmak, teslim olmak yerine içten içe bir buğz, çekememezlik vardı.
Hz. Peygamber, O'nu Yemen'e gönderdi. Medine'de hatta Peygamberimizin yanında O'nun aleyhine konuşanlar oldu. Hz. Peygamber, 'ne istiyorsunuz Ali'den' diye bir çıkış adeta geleceğe yönelik bir serzenişte bulundu.
Tebük seferine çıkarken İmam Ali'yi şehirde vekil olarak bıraktı. Yine O'nunla alay etmeye kalktılar.
Peygamberimiz son saatlerini yaşarken, 'bana, kardeşimi çağırın' dedi. Ali kimsenin aklına gelmedi. Birileri Ebu Bekir'i, birileri de Ömer'i çağırdı.
Ama Peygamberimiz hepsinden yüz çevirdi. Anladılar ki, Ali'yi çağırıyor ve O'nu çağırdılar.
Hz. Peygamberin (s.a.a.v) dünya gözüyle gördüğü, konuştuğu son kişi de İmam Ali'dir.
Gadir Hum'da hepsi İmam Ali'ye biat etti, tebrik etti. Ama Sakife'de çok azı hariç hiç birisi İmam Ali'nin adını bile anmadılar.
Ama neden?
İmam Ali'nin (a.s) şu sözleri de çok manidardır!
Emirü-l müminin Ali (k.v) şöyle buyurdu; "Kıyamet gününde (düşmanlarını) dava etmek için Allah'ın huzurunda ilk diz çökecek kimse benim." Sh:118
Emirü-l müminin Ali'den şöyle nakledilmiştir; "Eğer, bana düşman olsun diye şu kılıcımla müminin burnunu üzerinden vursam, yine de bana düşman olmaz. Eğer bütün dünyayı (dünya nimetlerini) Beni sevsin diye münafığın önüne döksem yine de beni sevmez. Zira ümmi Peygamberin diline şöyle cari oldu; "Ya Ali! Mümin sana buğz etmez ve münafık olan seni sevmez."
Emirü-l müminin Ali (k.v) şöyle buyurdu; "Benimle ilgili iki kişi helak olacaktır. Aşırı (ölçüsüz) sevenin ve buğzeden düşmanım."
Emirü-l müminin Ali (k.v) şöyle buyurdu; "Bu ümmet yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan yetmiş ikisi ateşte ve bir tanesi de cennette olacaktır. Allah-u Teala onların hakkında şöyle buyurmaktadır; "Yarattıklarımızdan daima hakka ileten ve adaleti hak ile yerine getiren bir topluluk bulunur." (Araf 181) Onlar ise ben ve taraftarlarımdır." Sh:147
Hz. Ali, Resulullah'a şöyle arz etti; "Ya Resulullah! Fırka-i Naciye (kurtuluş ehli olan fırka) kimlerdir? Allah Resulü şöyle cevap verdiler; "Senin ve arkadaşlarının üzerinde oldukları şeye sarılanlardır."
Haliyle merak ediyorum: Neden Ali'yi (a.s) görmek, kabul etmek istemediler?
(devam edecek)
Akın Aydın / diğer yazıları
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024