"Allahu Teala bir kimseyi İslâmiyete hidayet eder, suretini güzel yapar, nesebinde de bir yüz karalığı bırakmaz, bununla beraber tevazu da ona nasib ederse; işte bunlar Allahu Teala'nın sevdiği ve seçtiği kimselerdir."
"Dört şey var ki, Allahu Teala bunları ancak sevdiği kimselere verir: Sükût etmek; bu ibadetin başlangıcıdır. Allah'a tevekkül, tevazu ve dünyadan meylini kesmektir."
"Kul tevazu edince Allahu Teala onu yedi kat göklere kadar yükseltir."
Bir gün Efendimiz (sav), "Ne oluyor, sizin üzerinizde ibadet zevkini görmüyorum" buyurdu. Ashab-ı Kiram: "O nedir?" diye sorduklarında Resul-i Ekrem: "Tevazu, alçakgönüllülüktür." dedi.
"Ümmetimden alçakgönüllü olanları gördüğünüz zaman, siz de onlara tevazu gösterin; fakat kibirlileri gördüğünüz zaman, siz de onlara karşı kibredin. Zira mütekebbire karşı kibriniz, onları hakir ve küçük düşürmektir." Fert ve toplum eğitiminde tevazunun önemi büyüktür. Tevazu, hakikati yüce bilmek ve ona değer vermekten, kendini Hakk'ın hizmetkarı olarak varsaymaktan kaynaklanır. Resul-i Ekrem (sav) bu mânâ ve şuuru ashabına aşılayıp örnek insan yetiştirmiştir; O'nun toplumu bütün insanlığın medar-ı iftiharı örnek bir toplum olmuştur. Zaten tevazu sahibi olmayanın, dâvâsını tebliğ etmesi ve irşad görevini yürütmesi mümkün olmaz. Zira kul, Hak için tevazu sahibi olursa, Hak adına ayağına gidemeyeceği insan kalmaz. Bu da Hakk'ın hem nefis dünyasına hem de cemiyete huzur bahşetmesi için şarttır. Aksi halde Hak için olmayan tevazu, gizli bir riya olmaktan kurtulamaz.
Hilm (yumuşaklık)
Ahlâk-ı hamidenin önemli unsurlarından biri de hilm (yumuşaklık)tır. Aslında hilm nefsin mutmainliğinden kaynaklanır. Sevgili Peygamberimiz (sav), müslümanı, "elinden ve dilinden kimsenin zarar görmediği kimsedir" [71] diye tarif etmektedir. Barışın (sulhun) temeli hilm ve sukûnettir. Sukûnet ve hilm ise nefis terbiyesinin sonucudur. Dolayısıyla barışın teminatı irşat, terbiye ve İslâmdır.
Prof. Dr. Haydar Baş