Eskiden Hükümetlerin hazırladığı bütçe tasarılarının görüşüldüğü Meclis toplantıları siyasi liderlerin vizyonunu sergiledikleri arenaya dönüşürdü.
İktidar bütçesinin faziletlerini savunur muhalefet ise eleştirileri yanında çözüm önerilerini de ortaya koyardı.
Bütçe tartışmaları, seçim propagandalarından sonraki en önemli gündemiydi siyasetin.
Renkli tartışmalar, gergin dakikalar, farklı fikirlerin resmi geçidi olurdu bu tartışmalar.
Basın liderlere puanlar verir, hiç beklenmedik siyasi aktörler vizyon ve hitabetleri sayesinde adlarını geleceğinin lideri olarak yazdırırlardı.
Ancak son yıllarda ve özellikle bu günlerde iktidarın elini kolunu IMF'ye kaptırmış olması, muhalefetin eskisiyle yenisiyle ekonomiye aynı IMF gözlüğü ile bakması bütçe tartışmalarını anlamsız kılıyor.
IMF heyetinin satır satır dikte ettirdiği ve Hükümetin virgülüne dokunmadan Meclis'e sunduğu 2002 yılı bütçesi, sadece Hükümetin iflasının değil aynı zamanda Meclis'teki muhalefetin de iflasının belgesi olmuştur.
Hükümet için iflastır çünkü, 2002 yılının hedeflenen bütçesi 98.1 katrilyondur. 2001 yılında 80.6 katrilyon olan bütçenin % 70 enflasyon ilave edildiğinde en az 150 katrilyon olması gerekir. Tam aksine müthiş bir daralma sözkonusu.
98.1 katrilyonluk bütçenin 43 katrilyonu, yani yüzde 44'ü yalnızca iç ve dış borçların faiz ödemeleri için harcanacaktır. Vergi gelirlerinin ise yaklaşık yüzde 75'i borçlanma faizlerine gidecektir.
Buna rağmen bütçede 27 katrilyonluk açığı kapatmak için yeniden borçlanılacak. Böylece iki bin üç yılı bütçesinde bu yıl 21.9 katrilyon ayrılan personele bir kuruş ayrılamayacaktır.
Yatırımlara ayrılan 5.7 katrilyon ise bir dahaki sene sıfırlanacak yatırımlar askıya alınacaktır.
Devletin IMF politikaları sayesinde nasıl bir borç tuzağına itildiğini görüyoruz.
1990 yılında Türkiye'nin borcunun milli gelire oranı yüzde 28'di. Şimdilerde yüksek faizli borçlanma sayesinde yüzde 70'lere dayandı.
Kemal Derviş'e ihale edilen Türkiye'nin iflas manzarasının hesabını soracak muhalefet ise Meclis sıralarında görülmemektedir. Çünkü onlar da "biz IMF politikalarını kamçısız uygularız" diyen Abdullah Gül'ler, "devlette devamlılık gereği IMF politikalarına uyarız" diyerek politika yaptığını zanneden Tayip Erdoğan'lar aynı IMF'ye Derviş olma yarışına girmiş bulunuyor. Çiller ise ülkeyi batırmakta uzman bir isim olarak duruyor.
Onun için iflas eden sadece iktidar değil, millete rağmen IMF politikalarını uygulama yarışına giren muhalefettir.
Farklı bir tek ses çıkmaktadır. Her konuda olduğu gibi ekonomide de tam bağımsızlığı esas alan Bağımsız Türkiye Partisi başından beri IMF politikalarının çıkmaz olduğunu anlatmakta, özgün projeler önermektedir. Nasıl mı?
İktidar bütçesinin faziletlerini savunur muhalefet ise eleştirileri yanında çözüm önerilerini de ortaya koyardı.
Bütçe tartışmaları, seçim propagandalarından sonraki en önemli gündemiydi siyasetin.
Renkli tartışmalar, gergin dakikalar, farklı fikirlerin resmi geçidi olurdu bu tartışmalar.
Basın liderlere puanlar verir, hiç beklenmedik siyasi aktörler vizyon ve hitabetleri sayesinde adlarını geleceğinin lideri olarak yazdırırlardı.
Ancak son yıllarda ve özellikle bu günlerde iktidarın elini kolunu IMF'ye kaptırmış olması, muhalefetin eskisiyle yenisiyle ekonomiye aynı IMF gözlüğü ile bakması bütçe tartışmalarını anlamsız kılıyor.
IMF heyetinin satır satır dikte ettirdiği ve Hükümetin virgülüne dokunmadan Meclis'e sunduğu 2002 yılı bütçesi, sadece Hükümetin iflasının değil aynı zamanda Meclis'teki muhalefetin de iflasının belgesi olmuştur.
Hükümet için iflastır çünkü, 2002 yılının hedeflenen bütçesi 98.1 katrilyondur. 2001 yılında 80.6 katrilyon olan bütçenin % 70 enflasyon ilave edildiğinde en az 150 katrilyon olması gerekir. Tam aksine müthiş bir daralma sözkonusu.
98.1 katrilyonluk bütçenin 43 katrilyonu, yani yüzde 44'ü yalnızca iç ve dış borçların faiz ödemeleri için harcanacaktır. Vergi gelirlerinin ise yaklaşık yüzde 75'i borçlanma faizlerine gidecektir.
Buna rağmen bütçede 27 katrilyonluk açığı kapatmak için yeniden borçlanılacak. Böylece iki bin üç yılı bütçesinde bu yıl 21.9 katrilyon ayrılan personele bir kuruş ayrılamayacaktır.
Yatırımlara ayrılan 5.7 katrilyon ise bir dahaki sene sıfırlanacak yatırımlar askıya alınacaktır.
Devletin IMF politikaları sayesinde nasıl bir borç tuzağına itildiğini görüyoruz.
1990 yılında Türkiye'nin borcunun milli gelire oranı yüzde 28'di. Şimdilerde yüksek faizli borçlanma sayesinde yüzde 70'lere dayandı.
Kemal Derviş'e ihale edilen Türkiye'nin iflas manzarasının hesabını soracak muhalefet ise Meclis sıralarında görülmemektedir. Çünkü onlar da "biz IMF politikalarını kamçısız uygularız" diyen Abdullah Gül'ler, "devlette devamlılık gereği IMF politikalarına uyarız" diyerek politika yaptığını zanneden Tayip Erdoğan'lar aynı IMF'ye Derviş olma yarışına girmiş bulunuyor. Çiller ise ülkeyi batırmakta uzman bir isim olarak duruyor.
Onun için iflas eden sadece iktidar değil, millete rağmen IMF politikalarını uygulama yarışına giren muhalefettir.
Farklı bir tek ses çıkmaktadır. Her konuda olduğu gibi ekonomide de tam bağımsızlığı esas alan Bağımsız Türkiye Partisi başından beri IMF politikalarının çıkmaz olduğunu anlatmakta, özgün projeler önermektedir. Nasıl mı?
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014