İslâm birliği kurulmadan, İslâm coğrafyasının terör, savaş, işgal, sömürü, kan ve gözyaşından kurtulamayacağı konusunda, tüm Müslümanlar hemfikirdir. Ancak iş, birlik için gerekli adımları atmaya gelince, duraklama ve savsaklama başlıyor. Tabiri caizse, söylemler mükemmel, eylemler göstermelik. İslâm ülkelerinin yöneticilerine bunun nedeni sorulunca, bin dereden su getiriyor ve hepsi suçu emperyalist güçlerin üstüne atıyorlar.
İslâm birliğinden söz ederken, bunun zor olduğunun farkındayız. Şunu çok iyi biliyoruz ki, emperyalist güçler, İslâm birliğini dağıtmak için Osmanlı'ya parçalamış, günümüzde de yeni bölme plânları yapmaktadırlar. Ama bütün bunlara rağmen İslâm birliği imkânsız değildir.
Yıllarca birbirlerinin kanlarını dökmüş ve yurtlarını işgal etmiş Avrupalılar, iyi veya kötü Avrupa Birliği'ni kurduğuna göre, bunu herkes, hele Müslümanlar çok rahat yapabilir. Çünkü Müslümanlar, asırlarca birlik içerisinde yaşamış, bundan dolayı da birlik için gerekli tecrübe, birikim, sosyal ve psikolojik altyapıya sahiptirler.
Ne yazık ki, Müslümanlar, çeşitli entrika, hile, desise, fitne ve fesat çalışmalarıyla, devletler için kısa sayılan bir zaman diliminde ayrı düşürülmüşlerdir. Şimdi önce birlik dönemindeki huzur, refah ve ihtişamı hatırlamamız, sonra da hali hazıra bakıp ibret almamız icap etmektedir. Her iki hal, nelerin, nasıl yapılacağını, nereden nereye düştüğümüzü gözler önüne serecektir.
İslâm birliği inancımızın gereğidir. Batılılar gibi çıkarı esas alsak bile, yine birlik kurmak zorundayız. Zira İslâm ülkelerinin ortak çıkarları böyle bir birliği zaruri kılmaktadır. Gerçek olan şudur ki, İslâm ülkeleri ya birlik olup emperyalist emelleri engellerler, ya da tekrar bölünüp zillet altında sürünürler. Önümüzdeki yollar, işte bu şekilde açık ve kesindir.
Bazıları, İslâm İşbirliği Teşkilatı'nın İstanbul'daki toplantısını ve orada konuşulanları örnek göstererek, İslâm birliğinin varlığını gündeme getirebilirler. İslâm ülkelerinin böyle bir teşkilât kurmaları ve Müslümanların sorunlarını müzakere etmeleri, elbette olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Ama şunu da söylemeden geçmemek gerekir: İslam İşbirliği Teşkilâtı, bugüne kadar İslâm coğrafyasında hiçbir soruna çözüm getirememiştir. Meselâ yoksulluk sorunu, Müslümanların çok kolayca çözebileceği bir sorundur. Sefahat denizinde yüzen bir kısım Müslümanlar, bu yaşantılarından azıcık feragat etseler, Müslümanların yoksulluğu tarih olur.
Sözün özü, İslâm İşbirliği Teşkilâtı toplantılarına katılanların kimisi samimi değil, sadece halkına bir mesaj ve görüntü vermenin peşindeler. Daha acı ve yakıcı olan bir diğer gerçek de şudur: İslâm birliğinin önündeki en büyük engellerden biri emperyalistlerle işbirliği yapan iktidarlardır. Maalesef, İslâm dünyasında bunun örnekleri çoktur. İşbirlikçi iktidarlar zannediyor ki, İslâm işbirliğini engellersek, iktidarımızı koruruz. Hâlbuki tarih göstermiştir ki, işbirlikçi iktidarlar, kiminle işbirliği yaptılarsa, onun eliyle alaşağı edilmişlerdir.
Sonuç olarak deriz ki, İslâm toplumları, hiçbir zaman kendiliğinden bölünüp parçalanmamışlardır. Daha doğrusu, aralarında coğrafi sınırlar çizildiği halde, gönülleri sürekli bir ve beraber olmuştur. Bir başka deyişle, İslâm birliği, İslâm toplumlarının gönüllerinde mevcuttur. Emperyalistler, son saldırılarla bu birliği de yıkmayı amaçlamaktadırlar. Bunu önlemeyi başarabilirsek, gönül dünyamızdaki İslâm birliği, dış dünyamızda da hayat bulacaktır.
İslâm birliğinden söz ederken, bunun zor olduğunun farkındayız. Şunu çok iyi biliyoruz ki, emperyalist güçler, İslâm birliğini dağıtmak için Osmanlı'ya parçalamış, günümüzde de yeni bölme plânları yapmaktadırlar. Ama bütün bunlara rağmen İslâm birliği imkânsız değildir.
Yıllarca birbirlerinin kanlarını dökmüş ve yurtlarını işgal etmiş Avrupalılar, iyi veya kötü Avrupa Birliği'ni kurduğuna göre, bunu herkes, hele Müslümanlar çok rahat yapabilir. Çünkü Müslümanlar, asırlarca birlik içerisinde yaşamış, bundan dolayı da birlik için gerekli tecrübe, birikim, sosyal ve psikolojik altyapıya sahiptirler.
Ne yazık ki, Müslümanlar, çeşitli entrika, hile, desise, fitne ve fesat çalışmalarıyla, devletler için kısa sayılan bir zaman diliminde ayrı düşürülmüşlerdir. Şimdi önce birlik dönemindeki huzur, refah ve ihtişamı hatırlamamız, sonra da hali hazıra bakıp ibret almamız icap etmektedir. Her iki hal, nelerin, nasıl yapılacağını, nereden nereye düştüğümüzü gözler önüne serecektir.
İslâm birliği inancımızın gereğidir. Batılılar gibi çıkarı esas alsak bile, yine birlik kurmak zorundayız. Zira İslâm ülkelerinin ortak çıkarları böyle bir birliği zaruri kılmaktadır. Gerçek olan şudur ki, İslâm ülkeleri ya birlik olup emperyalist emelleri engellerler, ya da tekrar bölünüp zillet altında sürünürler. Önümüzdeki yollar, işte bu şekilde açık ve kesindir.
Bazıları, İslâm İşbirliği Teşkilatı'nın İstanbul'daki toplantısını ve orada konuşulanları örnek göstererek, İslâm birliğinin varlığını gündeme getirebilirler. İslâm ülkelerinin böyle bir teşkilât kurmaları ve Müslümanların sorunlarını müzakere etmeleri, elbette olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Ama şunu da söylemeden geçmemek gerekir: İslam İşbirliği Teşkilâtı, bugüne kadar İslâm coğrafyasında hiçbir soruna çözüm getirememiştir. Meselâ yoksulluk sorunu, Müslümanların çok kolayca çözebileceği bir sorundur. Sefahat denizinde yüzen bir kısım Müslümanlar, bu yaşantılarından azıcık feragat etseler, Müslümanların yoksulluğu tarih olur.
Sözün özü, İslâm İşbirliği Teşkilâtı toplantılarına katılanların kimisi samimi değil, sadece halkına bir mesaj ve görüntü vermenin peşindeler. Daha acı ve yakıcı olan bir diğer gerçek de şudur: İslâm birliğinin önündeki en büyük engellerden biri emperyalistlerle işbirliği yapan iktidarlardır. Maalesef, İslâm dünyasında bunun örnekleri çoktur. İşbirlikçi iktidarlar zannediyor ki, İslâm işbirliğini engellersek, iktidarımızı koruruz. Hâlbuki tarih göstermiştir ki, işbirlikçi iktidarlar, kiminle işbirliği yaptılarsa, onun eliyle alaşağı edilmişlerdir.
Sonuç olarak deriz ki, İslâm toplumları, hiçbir zaman kendiliğinden bölünüp parçalanmamışlardır. Daha doğrusu, aralarında coğrafi sınırlar çizildiği halde, gönülleri sürekli bir ve beraber olmuştur. Bir başka deyişle, İslâm birliği, İslâm toplumlarının gönüllerinde mevcuttur. Emperyalistler, son saldırılarla bu birliği de yıkmayı amaçlamaktadırlar. Bunu önlemeyi başarabilirsek, gönül dünyamızdaki İslâm birliği, dış dünyamızda da hayat bulacaktır.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018