İslâm, asli hüviyetini koruduğu ve Müslümanlar ona bağlı kaldığı sürece, hiçbir yabancı gücün, coğrafyamızda egemen olamayacağı ve kaynaklarımızı sömüremeyeceği tecrübelerle sabit olmuştur. Bu sebepten dolayı yabancı güçler, ana hedefe İslâm'ı bozma ve tahrif etmeyi koymuşlardır.
Bunu başarmak için her yola başvuruyorlar. Öyle ki mezhep, tarikat ve adında İslâm geçen terör örgütleri dahi kuruyor, var olanları da ajanlar vasıtasıyla yönlendirmeye çalışıyorlar.
Bu, İngilizlerin yıllarca uğraşması sonucu bulduğu fitne-fesat yöntemidir. Günümüzde aynı yöntemi ABD ve İsrail, birlikte kullanmaktadır. Söz konusu yöntem, Irak'ın işgalinde etkili bir biçimde devreye sokulmuştur.
ABD ve İngiliz güçlerinin Irak'a saldırısını hatırlayalım. İşgal güçleri, Irak'ın güneyinde müthiş bir direnişle karşılaştılar. Küçük bir kasabayı geçmek için haftalarca savaştılar. Askeri uzmanlar, büyük direnişin Bağdat ve çevresinde yaşanacağını, direnişin asla kırılamayacağını söylüyorlardı.
Ne var ki, söylenen ve beklenen olmadı. Tam aksine ABD ve İngiliz güçleri adeta ellerini ve kollarını sallayarak, hiçbir direnişle karşılaşmadan Bağdat'a girdiler. Bağdat'ta halk, işgal güçlerini sevgi gösterileriyle karşıladı. Bunun sebebi üzerinde hiç durulmadı, düşünülmedi ve yorum yapılmadı. Çünkü işgal güçleri, böyle olmasını istedi.
İşgal güçlerine karşı direniş gösterilmemesini sağlayan ve Bağdat'ı elleriyle teslim eden, devlet içerisinde ve hatta orduda yuvalanan Kesnizani tarikatı idi. Kesnizani, Kürtçe "hiçbir şey bilmiyorum" anlamında bir kelimedir. Bu tarikatın şeyhi Abdulkerim Kesnizani ölünce, yerine oğlu Muhammed geçti.
Şeyh Muhammed'in etrafını MOSSAD ajanları sardılar. Ona 'İslâm Mistisizmi' adında, Kabala öğretilerini içeren bir kitap yazdırdılar. Daha doğrusu kitabı, MOSSAD ajanları yazdı, onun adıyla piyasaya sürdüler. MOSSAD ajanı olan hahamlar, hidayete erdik, Müslüman olduk (!) diyerek, Kesnizani müritlerine, o kitabı esas alan dersler vermeye başladılar. Tarikatın tüm finansmanını MOSSAD karşıladı. Özellikle Irak ordusundaki subayları, generaller dâhil, para ve çeşitli vaatlerle, Kesnizani tarikatına mürit yaptılar.
Kesnizani tarikatının müritleri, Saddam'ın en yakınına kadar sokulmayı başardılar Saddam'ın bütün gizli sırlarına vakıf oldular. Ne yapıp ettiğini anında MOSSAD'a bildirdiler. Saddam, Irak işgali sırasında Kesnizani tarikatının ihanetini öğrendi, ama iş işten çoktan geçmişti.
Hâsılı şeyh Muhammed'in müritleri vatanlarını savunmaları gerekirken, tam zıddını yaptılar. Askerlere ve halka, direniş göstermemeleri yönünde telkinlerde bulundular. "Şeyh böyle demişse, bunda mutlaka bir keramet vardır" anlayışıyla, Bağdat işgal güçlerine teslim edildi. Vatana ihanetten yargılanması gereken Kesnizani tarikatının müritleri şimdi ne durumdalar? Maalesef, bugün de Irak'ta başrol oynamaktadırlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Kesnizani tarikatından çıkaracağı çok dersler olduğu düşüncesindeyiz. Zira aynı oyuna, o da kurban gitmek ve ülkeyi de götürmek üzeriydi. Resmi ve gayri resmi uyarılara rağmen, paralel yapıyı, tehlike kapıya dayanıncaya kadar anlayamadı.
AKP'liler, Cumhurbaşkanı Erdoğan için, "geç de olsa uyandı" diyorlar. Ancak millet aynı kanaatte değil. Millet diyor ki: "Bu kadar gaflette bulunan bir kişinin, başka bir tuzağa düşmesi ve aldanması, her zaman mümkündür."
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP'liler, artık şunu görmelidirler: İslâm ülkelerine karşı mücadele, din kisvesi altında yapılmaktadır. Onun içindir ki, İslâm ülkelerinin yöneticileri, gerçek Müslüman ile İslâm etiketli ihanet çetelerini, tanıyacak kadar basiret sahibi olmalıdırlar. Olmazlarsa, aldanmaları, oyuna gelmeleri her zaman mukadderdir.
Bunu başarmak için her yola başvuruyorlar. Öyle ki mezhep, tarikat ve adında İslâm geçen terör örgütleri dahi kuruyor, var olanları da ajanlar vasıtasıyla yönlendirmeye çalışıyorlar.
Bu, İngilizlerin yıllarca uğraşması sonucu bulduğu fitne-fesat yöntemidir. Günümüzde aynı yöntemi ABD ve İsrail, birlikte kullanmaktadır. Söz konusu yöntem, Irak'ın işgalinde etkili bir biçimde devreye sokulmuştur.
ABD ve İngiliz güçlerinin Irak'a saldırısını hatırlayalım. İşgal güçleri, Irak'ın güneyinde müthiş bir direnişle karşılaştılar. Küçük bir kasabayı geçmek için haftalarca savaştılar. Askeri uzmanlar, büyük direnişin Bağdat ve çevresinde yaşanacağını, direnişin asla kırılamayacağını söylüyorlardı.
Ne var ki, söylenen ve beklenen olmadı. Tam aksine ABD ve İngiliz güçleri adeta ellerini ve kollarını sallayarak, hiçbir direnişle karşılaşmadan Bağdat'a girdiler. Bağdat'ta halk, işgal güçlerini sevgi gösterileriyle karşıladı. Bunun sebebi üzerinde hiç durulmadı, düşünülmedi ve yorum yapılmadı. Çünkü işgal güçleri, böyle olmasını istedi.
İşgal güçlerine karşı direniş gösterilmemesini sağlayan ve Bağdat'ı elleriyle teslim eden, devlet içerisinde ve hatta orduda yuvalanan Kesnizani tarikatı idi. Kesnizani, Kürtçe "hiçbir şey bilmiyorum" anlamında bir kelimedir. Bu tarikatın şeyhi Abdulkerim Kesnizani ölünce, yerine oğlu Muhammed geçti.
Şeyh Muhammed'in etrafını MOSSAD ajanları sardılar. Ona 'İslâm Mistisizmi' adında, Kabala öğretilerini içeren bir kitap yazdırdılar. Daha doğrusu kitabı, MOSSAD ajanları yazdı, onun adıyla piyasaya sürdüler. MOSSAD ajanı olan hahamlar, hidayete erdik, Müslüman olduk (!) diyerek, Kesnizani müritlerine, o kitabı esas alan dersler vermeye başladılar. Tarikatın tüm finansmanını MOSSAD karşıladı. Özellikle Irak ordusundaki subayları, generaller dâhil, para ve çeşitli vaatlerle, Kesnizani tarikatına mürit yaptılar.
Kesnizani tarikatının müritleri, Saddam'ın en yakınına kadar sokulmayı başardılar Saddam'ın bütün gizli sırlarına vakıf oldular. Ne yapıp ettiğini anında MOSSAD'a bildirdiler. Saddam, Irak işgali sırasında Kesnizani tarikatının ihanetini öğrendi, ama iş işten çoktan geçmişti.
Hâsılı şeyh Muhammed'in müritleri vatanlarını savunmaları gerekirken, tam zıddını yaptılar. Askerlere ve halka, direniş göstermemeleri yönünde telkinlerde bulundular. "Şeyh böyle demişse, bunda mutlaka bir keramet vardır" anlayışıyla, Bağdat işgal güçlerine teslim edildi. Vatana ihanetten yargılanması gereken Kesnizani tarikatının müritleri şimdi ne durumdalar? Maalesef, bugün de Irak'ta başrol oynamaktadırlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Kesnizani tarikatından çıkaracağı çok dersler olduğu düşüncesindeyiz. Zira aynı oyuna, o da kurban gitmek ve ülkeyi de götürmek üzeriydi. Resmi ve gayri resmi uyarılara rağmen, paralel yapıyı, tehlike kapıya dayanıncaya kadar anlayamadı.
AKP'liler, Cumhurbaşkanı Erdoğan için, "geç de olsa uyandı" diyorlar. Ancak millet aynı kanaatte değil. Millet diyor ki: "Bu kadar gaflette bulunan bir kişinin, başka bir tuzağa düşmesi ve aldanması, her zaman mümkündür."
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP'liler, artık şunu görmelidirler: İslâm ülkelerine karşı mücadele, din kisvesi altında yapılmaktadır. Onun içindir ki, İslâm ülkelerinin yöneticileri, gerçek Müslüman ile İslâm etiketli ihanet çetelerini, tanıyacak kadar basiret sahibi olmalıdırlar. Olmazlarsa, aldanmaları, oyuna gelmeleri her zaman mukadderdir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018