Din Allah tarafından gönderilen, insanların dünya ve ahiret mutluluğunu hedefleyen ayetlerin toplamıdır. Ayetler Allah'ın sözü ve mutlak hakikattir.Felsefe ise insanların duygu ve düşünce dünyasının ürünüdür. Salt akıl ise duyguların esiridir, akıl ya iyi duyguların, ya da kötü duyguların esiridir. İyi duygular: İman, izan, irfan, merhamet, hayâ, müsamaha, tevazu, hilm, şecaat, cesaret, basiret vb duygular. Kötü duygular: Kin, nefret, riya kibir, haset, ucup, şehvet, şan şöhret dünya sevgisi vb duygulardır.Felsefe ıslah edilmeyen kötü duyguların esiri olan aklın ürünüdür. Felsefe 'nedir' sorusunu sorar karşılığında aklın kabul edeceği somut cevap ister, verilen cevaplar somut değilse reddeder. Aslında akıl beş duyu organlarının algılayarak verdiği cevaplar sonucunda bir şeyin varlığına evet veya hayır der. Yani göz görecek, kulak duyacak, burun koklayacak, dil tadacak, el dokunacak ki evet desin. Eğer göz görmezse, kulak duymazsa, burun koklamazsa, dil tadamazsa, el dokunamazsa hayır der. Ama duyu organlarımızın algılama kapasitesi sınırlıdır. Gözün görebilmesi için ışığın belli bir kırılımı gerekir, kulak frekansı 20 ile 20000 arasıdaki sesleri duyabilir, elin algılaması için maddenin katı sıvı veya gaz halinde olması gerekir, dil ve bururunun da duyu kapasitesi sınırlıdır. Hâlbuki doğada öyle sesler, görüntüler, kokular vardır ki biz onları göremiyor duyamıyor koklayamıyor tadamıyor ve dokunamıyoruz. Biz bunları algılayamadığımız için buların varlığına yok diyemeyiz. Örneğin: Karıncanın ayak sesini duyamayız ama var, çünkü fizik kuralına göre hareket olan her yerde ses olur. O halde akıl hüküm vermede yanılabilir, hata yapabilir.Felsefe ilmiyle uğraşanlara filozof denir. Kur'an, sünnet ve hadis-i şeriften feyiz ve muhabbetini alamayan filozoflar her dönemde vahyin mutlak hakikatleriyle çatışmış Allah'ın ayetlerini inkâr etmişlerdir. Hatta filozoflar fikir tartışmalarında ünlü İslam âlimlerini dahi etkilemişlerdir İbni-Sina, İbni-Haldun, İbni Rüşt, Farabi vb âlimler felsefenin etkisinde kalarak bazı ayetleri inkâr etmişlerdir. Mesela İbni Sina "mantık olarak ölen insanın çürüyen ve yok olan vücudu nasıl olur da dirilir bu mümkün değil" diyerek öldükten sonra dirilmeyi kabul etmemiştir. İmam-ı Gazali İbni-Sina'nın bu görüşünden dolayı kâfir olduğunu söyler. Gerekçe olarak "Allah'ın bir ayetini inkâr eden ayetlerin hepsini inkâr etmiş gibidir" ayetini gösterir.Günümüzde ilahiyat tahsili gören bazı ilahiyatçılar da felsefenin etkisinde kalarak ayetlerin bazılarının tarihsel olduğunu Yahudi ve Hıristiyanlarla ilgili ayetlerin Asr-ı Saadet dönemine ait Yahudi ve Hıristiyanları kapsadığını, günümüz Yahudi ve Hıristiyanlarını bu kapsam dışında olması gerektiğini, dolayısıyla bu ayetlerin yeniden yorumlanması gerektiğini söylemektedirler. Dinlerarası diyalog masalının etkisinde kalan papaya yazdığı mektupta papalık konseyi misyonun parçası olduğunu söyleyen bazıları Yahudi ve Hıristiyanlarla ilgili ayetler çok serttir bunları biraz yumuşatmamız gerekir demektedir. Bir başkası benim dinim haktır demek en büyük kafirliktir demektedir. Halbuki Allah Kur'an'da "Allah katında tek din İslam'dır" der. Diyalogcular biraz daha ileriye giderek akılla vahiy çatışırsa aklı kabul ederiz diyerek akla uymayan ayetleri kabul etmeyiz demektedirler. Yasin suresi 65'inci ayetinde "Biz o suçluların hesap gününde dillerini bağlarız bizimle elleri konuşur ayakları da yaptıklarına şahitlik eder'' der.Dilin konuşabilmesi için ciğerlere hava çekip o havanın çıkarken ses tellerini titretip dili hareket ettirip konuşması gerekir oysa el ve ayakta bu organların hiç biri yok ayet akla uymuyor diye red mi edeceğiz. Diyalogculara göre reddetmemiz lazım hayvanlarda nefes ses teli ve dil olmasına rağmen neden konuşamıyor "akıllı" diyalogcular bunu nasıl izah edersiniz.Gelin şimdi el ayak nasıl konuşurmuş işin ehlinden aktaralım. Asrın bilge insanı Prof. Dr. Haydar Baş insanı şöyle tarif eder: "İnsan Allah'ın zat sıfat ve esma-i ilahilerinin tecellilerinden mülhem bir varlıktır". Bu tariften yola çıkarak insanın konuşması Allah'ın kelam isminin tecelli etmesinden ibarettir. Kelam ismi dile tecelli eder dil konuşur ele tecelli eder el konuşur ayağa tecelli eder ayak konuşur. Nitekim Tur dağında Allah ağaca tecelli ederek "Ya Musa mukaddes vadide Tuva'dasın yaklaş" diyerek ağaç dile gelmiştir. Onun için İslam dini Kur'an'dır, Kur'an kelamullahtır, felsefe ise aklın ürünüdür, dolayısıyla İslam dini felsefe değildir. Bu konuya ileriki yazılarda devam edeceğiz.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012