Zikre has bazı özellikler* Prof. Dr Haydar Baş
Âyet-i kerimede "Allah'ı zikir her şeyden büyüktür." buyurulduğu veçhile Allah'ı zikir elbetteki büyük bir iştir. Zikrullah, bir takım hususiyetleri sebebiyle diğer bütün ibadetlerden üstündür:
Zikir herhangi bir vakte bağlı değildir. Zira kul her zaman Allah'ı zikretmekle emrolunmuştur. Namaz bile, ibadetlerin en şereflisi olduğu halde, bazı vakitlerde kılınamaz, kılınması uygun değildir. Halbuki kalp ile olan zikir her halukârda devam eder.
Zikir hem vasıta hem de gayedir. Zira kul Allah'a vasıl olmak için zikre devam eder. Neticede varacağı nokta zikr-i daimdir.
Zikir için belli mekanlar tahsis edilmiş olmakla birlikte, öz itibariyle zikir belli bir mekana bağlı olmayan bir ibadettir. Kişinin nerede ve ne zaman öleceği belli olmadığından, tuvalette bile zikir halinde olmak, kerahetle birlikte caiz görülmüştür. İbrahim E'n-Nehai Hazretleri şöyle buyurmaktadır: "Helada zikretmekte bir beis yoktur. Çünkü zikir orada kalmaz, yükselir gider."
Allah'a ulaşmada en kestirme yoldur. Uygulanışı kolaydır. Toplumun her tabakasındaki insanları kuşatır.
Yanlış bir düşünce olarak; dînî ilimler tahsil eden, ya da oruç, namaz, kıraat gibi ibadetleri, vakti müsait olup da çokça yapabilen kimselerin Allah'a yakınlık yönünden daha avantajlı olduğu zannedilir. Ancak bu zan doğru değildir. 'Günde oniki saat ağır işlerde çalışmak zorunda olan insanlar vardır. Bunlar nasıl kitap okusun? Nasıl nafile ibadette bulunsun? Öyleyse bu insanlar hayatlarını mânevî mahrumiyetler içerisinde mi geçireceklerdir?' Bunların cevabı hep zikrullahta gizlidir. İnsan işinin başındayken zikrullaha devam ederse, hem işi kolaylaşır, hem de mânevî bir haz duyar, her anı ibadet olur.
Zikrin adabı
Resul-i Ekrem Efendimiz, "Din edebten ibarettir." buyurmuştur. Ümmetine her zaman, her halde, en önemlisi bütün ibadetlerin ifasında edebi emir buyurmuşlardır. Muhakkak ki, en büyük bir ibadet olması sebebiyle zikrullahın da kendine has bir takım edebleri mevcuttur. Bu edeblere riayet etmek, zikirden azami derecede istifade etmeyi sağlar.
Zahiri Edebler
Ferden ve cemaat halinde, hangi şekilde olursa olsun, zikreden kimselerin abdestli bulunmaları gerekir. Abdestsiz zikir de makbuldür, ama hem feyiz ve muhabbetin inkıtaına sebep olur, hem de edebe riayet edilmemiş olur.
Zikredilen elbiselerin ve oturulan mekânın temiz olması gerekir.
Her yöne doğru zikir yapılabilirse de zikir esnasında kıbleye yönelmek edebdendir.
Âyet-i kerimede "Allah'ı zikir her şeyden büyüktür." buyurulduğu veçhile Allah'ı zikir elbetteki büyük bir iştir. Zikrullah, bir takım hususiyetleri sebebiyle diğer bütün ibadetlerden üstündür:
Zikir herhangi bir vakte bağlı değildir. Zira kul her zaman Allah'ı zikretmekle emrolunmuştur. Namaz bile, ibadetlerin en şereflisi olduğu halde, bazı vakitlerde kılınamaz, kılınması uygun değildir. Halbuki kalp ile olan zikir her halukârda devam eder.
Zikir hem vasıta hem de gayedir. Zira kul Allah'a vasıl olmak için zikre devam eder. Neticede varacağı nokta zikr-i daimdir.
Zikir için belli mekanlar tahsis edilmiş olmakla birlikte, öz itibariyle zikir belli bir mekana bağlı olmayan bir ibadettir. Kişinin nerede ve ne zaman öleceği belli olmadığından, tuvalette bile zikir halinde olmak, kerahetle birlikte caiz görülmüştür. İbrahim E'n-Nehai Hazretleri şöyle buyurmaktadır: "Helada zikretmekte bir beis yoktur. Çünkü zikir orada kalmaz, yükselir gider."
Allah'a ulaşmada en kestirme yoldur. Uygulanışı kolaydır. Toplumun her tabakasındaki insanları kuşatır.
Yanlış bir düşünce olarak; dînî ilimler tahsil eden, ya da oruç, namaz, kıraat gibi ibadetleri, vakti müsait olup da çokça yapabilen kimselerin Allah'a yakınlık yönünden daha avantajlı olduğu zannedilir. Ancak bu zan doğru değildir. 'Günde oniki saat ağır işlerde çalışmak zorunda olan insanlar vardır. Bunlar nasıl kitap okusun? Nasıl nafile ibadette bulunsun? Öyleyse bu insanlar hayatlarını mânevî mahrumiyetler içerisinde mi geçireceklerdir?' Bunların cevabı hep zikrullahta gizlidir. İnsan işinin başındayken zikrullaha devam ederse, hem işi kolaylaşır, hem de mânevî bir haz duyar, her anı ibadet olur.
Zikrin adabı
Resul-i Ekrem Efendimiz, "Din edebten ibarettir." buyurmuştur. Ümmetine her zaman, her halde, en önemlisi bütün ibadetlerin ifasında edebi emir buyurmuşlardır. Muhakkak ki, en büyük bir ibadet olması sebebiyle zikrullahın da kendine has bir takım edebleri mevcuttur. Bu edeblere riayet etmek, zikirden azami derecede istifade etmeyi sağlar.
Zahiri Edebler
Ferden ve cemaat halinde, hangi şekilde olursa olsun, zikreden kimselerin abdestli bulunmaları gerekir. Abdestsiz zikir de makbuldür, ama hem feyiz ve muhabbetin inkıtaına sebep olur, hem de edebe riayet edilmemiş olur.
Zikredilen elbiselerin ve oturulan mekânın temiz olması gerekir.
Her yöne doğru zikir yapılabilirse de zikir esnasında kıbleye yönelmek edebdendir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.