İşsizlik bir ülkenin en önemli problemlerinden biridir. Devletin görevi vatandaşlarının sağlıklı bir hayat yaşabilmesi için gerekli olan asgari şartları sağlamak ve atılım yapmak isteyenlerin de ayırım yapmadan önünü açmaktır.Dolayısıyla bir vatandaşın dahi iş bulamaması devletin ekonomideki başarısızlığıdır. Devlet işlerinin icrasından sorumlu olan hükümet, "Ama ben şunu yaptım, bunu yaptım" şeklinde mazeret üretmesi da onu bu başarısızlıktan asla kurtaramaz.Ülkemizde işsizlik her geçen gün artmaktadır. İnsanlar iş ihtiyacı olmasına rağmen iş bulamamaktadır. Diğer taraftan iş sahibi olanlar, çalışanlar da ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde bir gelir elde edememektedir.Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK), geçtiğimiz günlerde işsizlik rakamlarını açıkladı. TÜİK verilerine göre Türkiye'de işsizlik oranı yüzde 10.3, işsiz sayısı ise 2 milyon 520 bin kişi olarak belirtildi.Öncelikle bu rakamların gerçekleri yansıtmadığını ifade etmeliyiz. Çünkü TÜİK'in rakamları resmi olarak iş başvurusu yapanları kapsıyor, ama resmi müracaatta bulunmayan, bu rakamdan daha fazla kişiyi kapsamıyor. Mevsimlik çalışanlar, zamanlarının sadece bir bölümü çalıştıkları ve geçinecek parayı kazanamadıkları halde iş sahibi kabul ediliyor. Ya ücretsiz aile işçilerine ne demeli, sayıları 4.5 milyonu buluyor ve iş sahibi kabul ediliyor. Bunları da hesaba kattığımızda işsizlik rakamları 10 milyonun üzerine fırlıyor.Çalışamayanın hali bu. Ya çalışanın?İşçilere layık görülen asgari ücret açlık sınırının altında, yani temel gıda ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor.Memurlara layık görülen ortalama maaşın ise yüzde 90'ı gıda ve barınmaya gidiyor, sağlık, eğitim gibi diğer önemli kalemlere bir şey kalmıyor, yani yoksulluk sınırının altıda.Tarım köylüsü, çalıştı, çabaladı, ekti. Ekerken maliyeti yüzde 33 arttı, satarken maliyetinin altında satabildi. Şimdi kara kara düşünüyor, çalışarak mı zarar edeyim, çalışmayarak mı?Yine TÜİK'in verilerine göre, "çalışmayarak zarar edeyim" diyerek, arsasını satarak tarımdan vazgeçen 1 milyon 281 bin çiftçi işsizler ordusuna dahil oldu. Ama sizce her yıl çoğunluğu durmadan zarar eden 20-25 milyon tarım köylüsüne iş sahibidir denilebilir mi?Dış ticaret açığındaki rekor artışlar, Türkiye'deki ihracat daralmasını ve ithalat patlamasını açıkça gözler önüne sermektedir. Ülkemizde başta lokomotif sektör olan tekstil olmak üzere, üretim koşullarının zorlaşması sebebiyle üretimden ithalata doğru hızlı bir akış vardır. Bu da işsizliğin -hem de nitelikli işsizliğin- daha da artacağının göstergesidir. Ekonomi yönetimi masa başında hazırlanmış, gerçeklerden uzak büyüme rakamlarının havasını atadursun, işsizlikte yaşanan çözümsüzlük gizlenemeyecek düzeydedir.İş bulunamayan, çalışılsa da sağlıklı bir gelir elde edilemeyen bir ortamda, rakamları ne kadar gizlerseniz gizleyin sosyal patlamaların önünü alamazsanız.Bu kadar ciddi bir sorunla karşı karşıya olmamıza rağmen, siyasilerimizin işsizlik fonundaki biriken parayla övünmeleri de ilginçtir. İşsizlik Sigortası Fonu'nda tam 18.8 milyar YTL birikmiş.Bu para niçin toplanıyor? İşsizlere faydası olsun diye. Başbakan Erdoğan "Türkiye'nin en büyük problemi işsizlik" demesine rağmen, bu para niçin bu sahada bir çözüm için harcanmıyor? Mesela bu para atıl vaziyette duracağına fabrikalar açılsa yüzbinlerce gencimize istihdam kapısı olabilir.Bu durum aynen 430 milyar sürekli faiz işleyen iç ve dış borcumuz olmasına rağmen Merkez bankası rezervlerinde 60 milyar dolar gibi bir parayı tutmamıza benziyor. Ya da Merkez Bankası'nın geçenlerde yaptığı gibi piyasadan faizle 5 milyar dolar çekip kasasına koymasına benziyor.İşte ekonomimizin ipi, ülkemiz üzerinde farklı hesapları olanların sözcülüğünü yapan IMF gibi kuruluşların elinde olursa bu tür çarpık durumları her sahada görürüz.Geçenlerde bir TV programında Sanayi Bakanı Ali Coşkun'u seyrediyorum. "Ekonomimizin çözümü üretmek ve ihracat" diyor. Diyor ama, bağlı olduğu AKP hükümetinin 3.5 yıllık iktidarı döneminde hem üreticiler, hem de ihracatçılar küstürüldü, önleri tıkandı. Dış ticaret açığındaki rakam, Sayın Coşkun'un ve partisinin söylediklerinin farklı, yaptıklarının farklı olduğunu zaten gösteriyor. Peki, işsizliğin çözümü yok mu? Var, ama IMF ve onun taşeronluğunu yapanlarla asla mümkün değil.Her sahada olduğu gibi işsizliğin çözümü de milli bir modelle mümkündür. Esasen IMF'nin bağlı olduğu Kapitalizm anlayışının işsizliği çözme gibi bir derdi zaten yoktur. Hatta "işsizlik olmalı ki, çalışanları asgari ücrete ikna edebilelim" gibi garip bir mantıkları vardır. Yani işsizlik Kapitalist anlayışa göre aba altında sopa gibidir.İşsizlik probleminin çözümü, çağın bilge insanı Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Milli Ekonomi Modeli'nde mevcuttur. Hatta tek çözüm de diyebiliriz.Üreticilerin üretimden vazgeçmelerinin ve işçi arttırmamalarının temel sebepleri maliyetlerin fazlalığı, pazarın daralmasıdır. Maliyetler düşer, pazar da genişlerse, yani tüketim artarsa üretim de direkt olarak artacaktır. Bunun neticesinde yeni işçiler alınacak, yeni istihdam sahaları açılacaktır. İşte Milli Ekonomi Modeli bunu sağlamaktadır. Bir yandan gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında sosyal devlet projeleriyle tüketim canlandırılırken, yerli kaynaklar ve kendi paramız kullanılarak üretim maliyetleri asgari seviyeye çekilecektir.Böylece üretici bir taraftan rahat üretim yapabilecek, diğer taraftan pazar problemini düşünmeyecektir. Devlet bu imkanı üreticiye sunmaktadır.İşsizliğin çözülmesi üretimin artmasına, üretimin artması da tüketim ve pazara bağlıdır. Yani kilit nokta tüketim ve pazardır. Milli Ekonomi Modeli bu temel tespitten hareketle, tüketim yanlı bir tavır sergileyerek, ekonomiye çok önemli bir çözüm metodu getirmiştir.Zaten bu gerçeği 26-27 Kasım tarihlerinde yapılan "Uluslararası Milli Ekonomi Modeli Kongresi"nde 100'ü aşkın bilim adamı bütün dünyaya deklare etmiştir.Bu sebeple çözüm yanımızda, lütfen uzaklarda arama gafletine düşmeyelim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025