Milli politika ve projelerden mahrum bir siyaset, yelpazenin hangi tarafından olursa olsun, ecnebilerin aklıyla iş görmek ve onların rüzgarına göre yelken açmak suretiyle, devlet ve milleti bir anda sürpriz risklerin ve krizlerin içine sürükler.AKP hükümetinin BOP eksenindeki vaziyeti maalesef bu minval üzeredir.Bu bağlamda ABD'nin Gürcistan çomağı, her ne kadar Rusya'ya dokunuyor gibi görünse de, AKP'nin Amerikan yanlısı duruşu sebebiyle, asıl Türkiye'yi Karadeniz'de sürpriz bir batağın içine çekiyor, "BOP fırtınası"nın ortasına bırakıyor.Hatırlarsanız, I. Dünya savaşında kurtlar masasına konulan Osmanlı Devleti, bardağı taşıran bir oldu-bittiyle kendini savaşın içinde buldu. Akdeniz'de İngiliz gemileri ile çarpışan ve İstanbul hükümetinin göz yummasıyla Türk Boğazlarından Karadeniz'e giren iki Alman savaş gemisi, Rus kalelerini bombalamaya başladı. Alman mürettebatlı ve fakat Türk bayraklı bu Yavuz ve Midilli gemilerinin Karadeniz'den Rusya'nın kıyı şeridini bombalamaları, Osmanlı'yı Rusya ile karşı karşıya getirdi.Benzer mizanseni, Gürcistan bahanesiyle yaşıyoruz.ABD, güya Gürcistan'a yardım etmek üzere Karadeniz'e donanma gemilerini göndermek için AKP hükümetinden Boğazlar'dan geçişine göz yummasını istiyor. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon'un sözcüsü Bryan Whitman, Amerikan Dışişleri Bakanlığının, Gürcistan'a insani yardım gönderilmesinde Amerikan donanma gemilerinin Boğazlar'dan geçişi için gereken bir anlaşma üzerinde Türkiye ile çalıştığını açıklıyor.
ABD, AKP hükümetinden, işin, tezkerenin reddine benzememesi için detaylı çalışılıp kotarılmasını talep ediyor. Bu arada NATO anlaşmalarını da önümüze koyuyor.Halbuki ABD'nin, "yardım amaçlı" görüntüsü altında Gürcistan'a göndermek istediği gemiler, Boğazlara ilişkin yüzyıllık Montrö Sözleşmesi'ni ihlal ediyor.Pentogan yetkilileri öyle bir niyetimiz yok deseler de, ABD, Türk Boğazlarının hukuki durumunu ve seyir rejimini düzenleyen Montrö Sözleşmesini kendi kendimize ihlal etmemiz için bastırıyor.
Türk Boğazlarından hem ticaret, hem savaş gemilerinin duraksız geçişi, 20 Temmuz 1936'da İsviçre'nin Montreux (Montrö) kentinde imzalanan ve 29 madde ve 4 ayrı ekten oluşan Montrö Sözleşmesi'nin öngördüğü şartlar çerçevesinde düzenlenmiştir. Konunun ilginç tarafı, ABD, ne 1923 Lozan Sözleşmesi'nin, ne de 1936 Montrö Sözleşmesi'nin tarafıdır. Ankara, Montrö Sözleşmesi'nin sağladığı haklara dayanarak 1994'te ve daha sonra 1998'de "Türk Boğazları Tüzüğü"nü uluslararası alanda kabul ettirmiş; ancak Rusya başta olmak üzere Yunanistan ve Gürcistan, o günden beri bu düzenlemelerden rahatsız olmuşlar, itirazlarda bulunmuşlardır.
Son günlerde Türkiye'nin ABD rüzgarına göre yelken açması, Boğazlar ve Karadeniz eksenli yeniden başının ağrıtmaya başlamıştır. Yakında Avrupa Birliği, Yunanistan'ın Montrö Sözleşmesi ve ardından Türkiye'nin düzenlemeleri eksenli şikayet dosyasını önümüze koyarsa şaşırmayın. Montrö Sözleşmesi ister ticari olsun, ister savaş olsun, yabancı bayraklı gemilerin, hem Türk Boğazlarından geçişlerine hem de Karadeniz'de bulunmalarına, idari ve diplomatik yöntem, hacim-tonaj, adet ve kalma süresi bakımından önemli kısıtlamalar getirmiştir. Hatta bu sözleşme, yabancı savaş gemilerinin Boğazlardan geçişlerini ve Karadeniz'e açılmalarının hukuki statülerini belirleyen dünyadaki tek sözleşmedir.
ABD yönetimi, Montrö Sözleşmesinin kısıtlamalarını, hukuki boşluklardan istifa ederek delmeye çalışıyor. Savaş gemilerini, yardım gemisi" statüsü ile Karadeniz sularına açmak istiyor. Efendim, gemiler, şu kadar grostonlukmuş, yardım amaçlıymış? vs, gerekçeler öne çıkartılıyor. Halbuki ABD'nin "yardım amaçlı" diye tanımlanan tüm gemileri, askeri gemilerdir. Bu arada ABD'nin Karadeniz sularında kulaç atma arzusu son birkaç haftalık iştah değil, 1-2 yıldan beri ısrarla seslendirdiği talepleri arasındadır.Türkiye'nin, Karadeniz havzamızda kopartılan böyle hassas bir "BOP fırtınası"nı, ABD'nin rüzgarına göre yelken açan AKP hükümetiyle burnu kanamadan aşması zor, belki de imkansız. Bu fırtınadan, ancak, milli politikaları ve milli duruş sahibi olan, bu politikalarını Milli Ekonomi Modeli'yle ve Sosyal Devlet projeleriyle sağlam kalalar gibi tahkim edecek bir siyaset ve devlet anlayışıyla sağ salim çıkabiliriz. Bu bağlamda BTP ve Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyden başka, hazırlığı olan kimse var mı? Yok? Varsa beri gelsin!Türk milleti, bu gerçekleri fark ettiği gün, her türlü fırtına ve krizden kurtulacaktır.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019