Karadeniz'le sınırı olan ülkeler için Karadeniz'in güvenli liman oluşu Montrö Antlaşmasıyla sağlanmıştır. 24 Temmuz 1923'te Lozan Konferansı'nda üzerinde en çok tartışılan konu Boğazların hâkimiyeti meselesi idi. Osmanlı, Boğazlar üzerindeki egemenlik hakkını kaybetmişti. 1936 tarihinde imzalanan Montrö Antlaşmasıyla yeniden Boğazlar üzerinde egemenlik hakkı Türk milletinin eline geçmişti.
Karadeniz'e komşu olan devletlerin savaş gemilerinin tonajının ne kadar olacağı ve Boğazlardan geçişin Türk yetkililerin kontrolünde gerçekleşeceği, Karadeniz'de sınırı olmayan devletlerin savaş gemilerinin Karadeniz'de 21 günden fazla kalamayacakları Montrö Antlaşması'yla kesinlik kazanmıştır.
Lozan'dan sonra Türk diplomasisinin kazandığı ikinci zafer Montrö Antlaşması'dır. "Lozan Antlaşması Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusu senedi" ise Montrö Antlaşması da Boğazların tapu senedidir.
ABD'nin Karadeniz'de üs kuramamasının, Karadeniz'e komşusu olmayan devletlerin bölgeyi karıştıramamasının nedeni Montrö'dür. Karadeniz'deki huzurun da teminatı Montrö'dür. Onun için Montrö'yü delecek veya tartışmaya açacak söylem ve icraatlardan uzak durmalıyız.
Hiç arzu etmediğimiz ama olası bir Rusya-Ukrayna savaşında kesinlikle taraf olmamalıyız. Bizi bu savaşın tarafı yapacak başta NATO ve başka unsurlara fırsat vermemeliyiz. Bu bölgeye yapacağımız yatırımlar, ABD'nin Karadeniz'de üs edinme stratejisine hizmet ve fırsatı vermemelidir.
Stratejik ortağımız olarak görmemize, Müslüman sınır komşularımızla ilişkilerimizin kopması pahasına BOP eş başkanlık görevini üstlenmemize rağmen ABD, bizi hasım ülke statüsüne koymuştur. Bundan sonra Amerika, stratejik dostumuz değil stratejik düşmanımızdır. Yeni duruma göre hareket stratejimizi geliştirmeliyiz.
Ortadoğu ABD'nin dostluğunu kaybetmemek uğruna her talebini yerine getirmiş liderlerin hazin hikâyeleriyle doludur.
Bölgemizdeki barışın, huzurun, adaletin, ekonomik kalkınmanın Brüksel'den veya Washington'dan geçmediği gerçeğini artık görmeliyiz. Bölgemizdeki her türlü sıkıntının ithal unsurlardan kaynaklandığının farkına varmalıyız. Ona göre stratejimizi belirlemeliyiz. Onların emperyalist köklerini bölgemizden söküp attığımız zaman biz bize kaldığımızda hiçbir sorunun kalmadığını yaşayarak göreceğiz.
Bunu başarmanın yegâne yolu, kapitalizmden kurtulmak yani sistem değişikliğine gitmektir. Prof. Dr. Haydar Baş, bütün mazlum milletlerin, zalimlerin zulmünden kurtulmaları için, ulusal devletlerin ekonomik tam bağımsızlıklarını yeniden kazanmaları için "Milli Ekonomi Modelini" ortaya koymuştur.
Kendi hikâyemizi kendimiz yazabilmek için ilk olarak ekonomik bağımsızlığımızı kazanmamız gerekir. Bunun için de yapmamız gereken kapitalist sistemden vazgeçmek ve BTP'nin uygulamak için tüzüğüne aldığı "Milli Ekonomi Modelini" hayata geçirmektir. Bunun için BTP Genel Başkanı Hukukçu Hüseyin Baş ve kadrosu her an hazırdır. Millet olarak gerekeni sandıkta ortaya koyarsak bakın görün bu kırat, sahibini bulunca nasıl şaha kalkıyor.
- Zulme baş kaldırmak sistemle olur / 19.11.2023
- Hamaset mi, çözüm mü? / 16.11.2023
- Asıl hedef Türkiye! / 06.11.2023
- Sahi siz kimsiniz, Sayın Önkibar? / 08.05.2023
- Yeni Mesaj’la çeyrek asır / 01.12.2022
- İslam’ı yaşamak, Ehl-i Beyt’i anlamaktan geçer / 04.08.2022
- Gadir-i Hum bayramını anlamak / 18.07.2022
- Bermuda ekonomi üçgeninden kurtulmanın yolu / 02.12.2021
- Böyle bir şey olabilir mi, biz neyi tartışıyoruz? / 01.12.2021