Kardeşlik ahlakı ve kardeşlik hukuku

Çarşamba günü sabah kahvaltısında Emirgan Beyaz Köşk’teydik.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in konuğuyduk. Başkan Görmez, bu yılın Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri hakkında bilgi verdi.
Toplantıya Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Din Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Yaşar Yiğit, İstanbul Müftüsü Doç. Dr. Rahmi Yaran ve Basın Müşaviri Abdülkadir Özkan da iştirak ettiler. Bu yıl Kutlu Doğum Haftası pulları basan PTT Genel Müdür Yardımcısı Hüseyin Somuncuoğlu da oradaydı.
2012 yılının Kutlu Doğum Haftası’nın “ana tema”sı, “Hz. Peygamber: Kardeşlik Ahlakı ve Kardeşlik Hukuku”
Başkan Prof. Dr. Görmez, küresel, bölgesel ve yerel ölçekte ağır bir çatışma süreci yaşadığımıza vurgu yapıyor. Adeta kardeşliği unuttuk, diyor, bu sebeple bu yılın Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin ana temasını “Hz. Peygamber: Kardeşlik Ahlakı ve Kardeşlik Hukuku” olarak belirledik…
İslam coğrafyasının kalbi mesabesindeki Türkiye’yi düşünün; yarım asırdan beri, sağ-sol, laik-anti laik, sivil-asker, devlet-millet, Kürt-Türk kavgası derken Sünni-Alevi ayrışmasına kadar sürüklendi.
Prof. Dr. Haydar Baş beyin 1980’li yıllardaki konferanslarına bakın, o dönemdeki makale ve konuşmalarına göz atın, ana konu, “Birlik ve Beraberliğimizin Temel Unsurları”dır, “Dini Bütünlüğümüz Milli Bütünlüğümüz”dür, “Türk milleti ve İslam dünyasını kardeşliği”dir.
Bugün de benzer ayrılık ve çatışma senaryoları uygulanıyor; Sünni-Alevî, Sünni-Şii çatışması senaryoları üzerinden Haçlı işgalleri tezgahlanıyor. Yine Prof. Dr. Baş bey, Ehl-i Beyt Külliyatı ve sempozyumlarıyla vatan sathına ve İslam coğrafyasına birlik ve tevhid mayası çalıyor.
Bu bağlamda bir başka akl-ı selim sese rastlanmıyordu. Hamdolsun maya tuttu… Milletimizin ve İslam aleminin birliğini isteyenler, ses vermeye, sesler her taraftan yankılanmaya başladı.
Diyanet İşleri Başkanlığı ve Başkan Görmez’in, bu yılki Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin ana temasını “Kardeşlik Ahlakı ve Kardeşlik Hukuku” olarak belirlemesi, bu bağlamda hayati ve isabetli…
Başkan Prof. Dr. Görmez’in kahvaltı konuşmasında şu noktalar öne çıktı:
Bölgesel ölçekte İslam dünyası ciddi bir mezhep çatışmasına sürükleniyor. Siyasi güç tutkularının ve ihtirasların çatışması söz konusu…
Bölgesel ölçekte, özellikle İslam dünyasında gerçekten hepimizi derinden yaralayan bir mezhep çatışmasıyla karşı karşıyayız.  
Mezhep çatışması demeye dilim varmıyor. Bir akademisyen olarak, olayların kökenine indiğimizde, siyasi ihtirasların, mezhep rengine bürünerek karşı karşıya geldiğini görüyoruz.
Bölgemizde yaşanan sorunların sadece dinî ve mezhebî olduğunu iddia etmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Siyasi güç tutkularının, ihtirasların, kendilerini mezhep kimliği arkasına saklayarak birbirleriyle çatıştıklarına şahit oluyoruz ve bu vesileyle de pek çok mümin, Müslüman kardeşimiz, çok ciddi acılar ve sıkıntılar çekiyor.
Ulusal ölçekte de kardeşlik kavramını edebiyat olmaktan çıkartıp ahlak ve hukuk haline getirmek için uğraştık, uğraşıyoruz.
Kardeşlik, bir ahlak ve hukuktur.
Biz, sevgi ve iman bağıyla birbirimize bağlı olduğumuz gibi hak bağıyla da bağlıyız. Mümin, müminle kardeş olduğu gün aynı zamanda hak bağıyla da birbirine bağlı olur ve bu hakkın bağını tesis eden de Cenâb-ı Hakk’ın kendisidir.
Bugün insanlar ve Müslümanlar, Hz. Ali’nin, insanlar ya dinde kardeşin yahut hilkatte eşindir, ölçüsüne muhtaçtır.
İnsanlığımız yoksullaştı… Topraktan yaratıldığını ve tekrar toprak olacağını unutan bir insanlık var.
Toprak cömerttir, mütevazidir. Topraktan yaratılan ademoğlu da cömert ve mütevazi olması gerekir. İrfan geleneğinden koptukça, bu insanlık erdeminden uzaklaşıyoruz.
Modern zamanların hümanizmasını kastetmiyorum.
Çağdaş dünya, insan insanın kurdudur diyor. Biz deriz ki, insan insanın yurdudur.
Kuru ve içi boş bir dindarlık edebiyatıyla avunuyoruz.
İslam’ın bütün insanlığa armağan olan insana bakışını ihmal ettik… hatta aynı Allah’a iman etmekten, aynı peygambere iman etmekten, aynı Kur’an’a iman etmek, aynı kıbleye dönmekten gelen iman kardeşliğimizi ihmal ettik.
Yeniden İslam kardeşliğini tesis etmek boynumuzun borcudur… Ayrılıkları sona erdirmemiz gerekiyor.
Diyanet İşleri Başkanı olarak, Hacı Bektaş-ı Veli Külliyesi, asırlar önce hangi amaca hizmet etmişse, tarihteki hüviyetine uygun olarak, aynı erkâna, aynı niyaza hizmet etmesini ve yine aynı şekilde ziyarete açılması gerektiğine inanıyorum.
Diyaneti, bir “millet kurumu” haline getirmek istiyoruz, bu arzuyla yola çıktık. Bu bağlamda cemaatler arasında da kardeşlik ve birliği oluşturmamız gerektiğine inanıyorum.
İlk olarak Avrupa merkezli bir İslam karşıtlığı, bir çatışma türetildi, İslam düşmanlığı olarak yaygınlaştırıldı. Bunu da görmeliyiz.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, konuşma ve sorulara cevap faslını, Hz. Peygamberin “Beni görmeden bana inananlar, benim kardeşimdir…” selamıyla noktaladı.
Ülkemiz ve İslam coğrafyasını, Haçlının aklıyla birbirine katıp kırdırtma noktasına sürüklenen aymaz siyasilerimizin, bu birlik ve kardeşlik ahlakı ve hukukundan almaları gereken çok büyük dersler var!