Kemal Derviş, Başbakan Ecevit'in özel ricasıyla Dünya Bankası'nın Türkiye'yi kurtarsın diye gönderdiği Kemal Derviş, 1.5 yılın sonunda siyasette alacağı, daha doğrusu almak zorunda kaldığı yeni pozisyonunun ipuçların veriyor.
"En güçlü patron" bir gazeteciyle yaptığı söyleşide ilk kez, ikinci adamlığı kabul ettiğini açıkladı. Bunu da verirler mi acaba sorusu bir yana görünen o ki, Kemal Derviş'in yıldızı siyaset borsasında hızla düşüyor. Türkiye'nin yaşaması gereken günlerinin haramzadesi, hiç değilse bulunduğu konumu muhafaza edebilmek için olsa gerek, çıtayı liderlikten ikinci adamlığa kadar çekti.
Bu çıta daha çok aşağıya iner Derviş'te soluğu geldiği yerde alır diyerek, henüz kamuoyunun farketmediği bu önemli gelişme üzerinde derinleşelim.
Mazideki haşmetli günler
Kudretli Kemal Derviş'e ne oldu da sıradan bir isme dönüşüverdi?
Üstelik henüz Bilderberg'in tozunu taşırken. Bilderberg biletini cebine koyabilen şanslı birkaç kuldan biriyken ve bu yolla güç depolaması gerekirken, Kemal Derviş ne oldu da irtifa kaybına uğradı?
Son Bakanlar Kurulu'ndaki manzarayı bir hatırlayın. "Seçim tarihi belirlensin ekonomi bundan etkilenmez" diyen Derviş'e, bizzat tayin ettiği Merkez Bankası Başkanı bakın ne diyor. Üstelik Derviş'in güç mücadalesi yaptığı başta MHP'li bakanlar ve Başbakan Yardımcısı olmak üzere, 30 küsur arkadaşının önünde:
"Seçimler ekonomiyi etkilemez"
Herhalde Serdendengeçti bu sözleri bir ay önce söyleseydi Derviş telefonlara sarılır, 001'le başlayan bir yerleri arar, Bakan arkadaşları da patronun eline eteğine yapışarak "biz ettik sen etme" derlerdi.
Ekonomi düzeldi, köprüden geçtik de dayımız için (çok afedersiniz) başka bir sıfat kullanacak hale mi geldik? Yoksa, başka bir şeyler mi var?
Derviş'imizin itibar kaybına uğradığına şüphe yok. Görünen şeylere tek tek bakalım. Vereceğimiz cevabın önemi ortada. Son 1.5 yıllık filmin temel aktörü ile ilgili söyleyeceğimiz her söz siyasetteki netleşmeyi sağlar, denklemi sadeleştirir...
ABD'de Derviş'ten
desteğini niçin çekti?
Kemal Dervişle ilgili birinci tespitimiz şu:
Derviş geldiği ilk günden bu yana ortaya koyduğu performansla, bir taban oluşturamadı. Bırakın iktidara gidecek bir siyasi hareketi, varlığı ile herhangi bir partiyi dahi batırabilir. Bir dönemin sembolü olan Derviş'ten esasen bunun dışında bir sonuç beklemek de, doğru olmaz.
Netice itibariyle Derviş bir anayasa kitabının bütün olarak değiştirilmesinden daha etkili sonuçlar doğuracak yasaları çıkarmış ve görevini tamamlamıştır. Dolayısıyla da misyonunu tüketmiş birisi olarak Washington, desteğini Derviş'ten çekmiştir.
ABD'nin kimi adresleri destekleyerek onların önünü açtığına ve iktidara taşıdığına şüphe yok (Leydi'nin topuk sesleri manşeti veya Apo'nun yakalanışıyla estirilen rüzgarı hatırlayın). Ancak rüzgarında iş görebilmesi için ağacın yapraklı olması gerekir.
Görünen o ki Washington Derviş'le istediği rüzgarı estiremedi ve Derviş'te bu yeni durum tam olarak hissedilmeden kapağı bir yere atma telaşında...
Kemal Derviş'in itibar kaybetmisinin ikinci nedeni, temsilcisi olduğu IMF-Dünya Bankası ikilisidir. Haziran'dan itibaren Türkiye'yi bekleyen önemli borç ödemeleri var ve ekonomi de su kaybetmeye başlamıştır.
IMF 2003 yılı için Türkiye'yle görüşmeyeceğini açıklayarak, politikalarının iflas ettiğini örtmeye çalışmaktadır. Yani Uluslarası Para Fonu üreteceği birkaç nedenle Türkiye'yi desteklemekten vazgeçerek, itibarını kurtarmaya çalışmaktadır. Bu çerçevede "temsilcisinin varlığı" yanlışın ispatı olacağından, Derviş'in siyaset sahnesinden çekilmesi gerektiğinin sinyallerini vermektedir.
Kemal Derviş'in siyasette bir alt kümeye düşmesinin bir başka nedeni de, ünlü Bilderberg'de Türkiye üzerine yazılan senoryalar olabilir.
Bilderberg'de ne karar alındı onu bilebilmemiz ancak, sonuçları görerek mümkün olabilir. Ancak şu kadarını çok iyi biliyoruz. Türkiye ABD'nin 11 Eylül sonrası yeni dünya formüllerinin, kilit noktasıdır. Ve bu haliyle Türkiye'nin kendi başına bırakılması düşünülemez. Washington'un tam da bu noktada Türkiye için tasarladığı siyasi projeksiyonunda, Derviş'e biçtiği rol en iyi ihtimalle ikinciliktir (belkide hiçbir rol yoktur).
Derviş değilse kim olacak?
Peki o senaryoda temel aktör kim olabilir dersiniz? İlk akla gelen isim İsmail Cem için biz fazla ümitvar konuşamayacağız. Derviş dahi tutunamazken, Derviş'e akraba sayılacak Cem niçin tercih edilsin?
Hele ki "köken" konusunda velud çalışmalar yapan ve ciddi bir uyanışa neden olan Yalçın Küçük varken...
Türkiye bir teslim alınma, kuşatılma sürecine girmişken ve siyasetin esarete dünden razı figürleri tükenmişken (Yılmaz ve Tayyib'in onca talebine rağmen Washington'dan randevu alamadığını ve Çiller'in her şeye rağmen görüşebildiğin aktaralım) ABD, kontrollü değişimi acaba kim veya kimlerle yapacak?
Ben henüz o adresin ipuçlarını göremiyorum. Bunun birinci nedeni çaresizlik. ABD, kendisine imanlı ama toplumu sürükleyecek aday bulabilmiş değil. Gönüllüler (Gökçek, Bayar) yok değil ama Washington'un olmazsa olmaz iki şartını aynı anda gerçekleştirmiyorlar.
Adresler bulunmadan seçim filan da olmaz. O açıdan herkes rahat olabilir. Ama bu süreçte zarfı taşıyacak postacı bulunamazsa acaba ne olur?
Sosyoloji üretim merkezleri -Allah korusun- bizi yanlış adrese teslim etmek için, ya büyük bir oyunu sahneye koyarlarsa...
Benim aklıma Kıbrıs geliyor.
Bu soru yeterince rahatsız edici değil mi?
"En güçlü patron" bir gazeteciyle yaptığı söyleşide ilk kez, ikinci adamlığı kabul ettiğini açıkladı. Bunu da verirler mi acaba sorusu bir yana görünen o ki, Kemal Derviş'in yıldızı siyaset borsasında hızla düşüyor. Türkiye'nin yaşaması gereken günlerinin haramzadesi, hiç değilse bulunduğu konumu muhafaza edebilmek için olsa gerek, çıtayı liderlikten ikinci adamlığa kadar çekti.
Bu çıta daha çok aşağıya iner Derviş'te soluğu geldiği yerde alır diyerek, henüz kamuoyunun farketmediği bu önemli gelişme üzerinde derinleşelim.
Mazideki haşmetli günler
Kudretli Kemal Derviş'e ne oldu da sıradan bir isme dönüşüverdi?
Üstelik henüz Bilderberg'in tozunu taşırken. Bilderberg biletini cebine koyabilen şanslı birkaç kuldan biriyken ve bu yolla güç depolaması gerekirken, Kemal Derviş ne oldu da irtifa kaybına uğradı?
Son Bakanlar Kurulu'ndaki manzarayı bir hatırlayın. "Seçim tarihi belirlensin ekonomi bundan etkilenmez" diyen Derviş'e, bizzat tayin ettiği Merkez Bankası Başkanı bakın ne diyor. Üstelik Derviş'in güç mücadalesi yaptığı başta MHP'li bakanlar ve Başbakan Yardımcısı olmak üzere, 30 küsur arkadaşının önünde:
"Seçimler ekonomiyi etkilemez"
Herhalde Serdendengeçti bu sözleri bir ay önce söyleseydi Derviş telefonlara sarılır, 001'le başlayan bir yerleri arar, Bakan arkadaşları da patronun eline eteğine yapışarak "biz ettik sen etme" derlerdi.
Ekonomi düzeldi, köprüden geçtik de dayımız için (çok afedersiniz) başka bir sıfat kullanacak hale mi geldik? Yoksa, başka bir şeyler mi var?
Derviş'imizin itibar kaybına uğradığına şüphe yok. Görünen şeylere tek tek bakalım. Vereceğimiz cevabın önemi ortada. Son 1.5 yıllık filmin temel aktörü ile ilgili söyleyeceğimiz her söz siyasetteki netleşmeyi sağlar, denklemi sadeleştirir...
ABD'de Derviş'ten
desteğini niçin çekti?
Kemal Dervişle ilgili birinci tespitimiz şu:
Derviş geldiği ilk günden bu yana ortaya koyduğu performansla, bir taban oluşturamadı. Bırakın iktidara gidecek bir siyasi hareketi, varlığı ile herhangi bir partiyi dahi batırabilir. Bir dönemin sembolü olan Derviş'ten esasen bunun dışında bir sonuç beklemek de, doğru olmaz.
Netice itibariyle Derviş bir anayasa kitabının bütün olarak değiştirilmesinden daha etkili sonuçlar doğuracak yasaları çıkarmış ve görevini tamamlamıştır. Dolayısıyla da misyonunu tüketmiş birisi olarak Washington, desteğini Derviş'ten çekmiştir.
ABD'nin kimi adresleri destekleyerek onların önünü açtığına ve iktidara taşıdığına şüphe yok (Leydi'nin topuk sesleri manşeti veya Apo'nun yakalanışıyla estirilen rüzgarı hatırlayın). Ancak rüzgarında iş görebilmesi için ağacın yapraklı olması gerekir.
Görünen o ki Washington Derviş'le istediği rüzgarı estiremedi ve Derviş'te bu yeni durum tam olarak hissedilmeden kapağı bir yere atma telaşında...
Kemal Derviş'in itibar kaybetmisinin ikinci nedeni, temsilcisi olduğu IMF-Dünya Bankası ikilisidir. Haziran'dan itibaren Türkiye'yi bekleyen önemli borç ödemeleri var ve ekonomi de su kaybetmeye başlamıştır.
IMF 2003 yılı için Türkiye'yle görüşmeyeceğini açıklayarak, politikalarının iflas ettiğini örtmeye çalışmaktadır. Yani Uluslarası Para Fonu üreteceği birkaç nedenle Türkiye'yi desteklemekten vazgeçerek, itibarını kurtarmaya çalışmaktadır. Bu çerçevede "temsilcisinin varlığı" yanlışın ispatı olacağından, Derviş'in siyaset sahnesinden çekilmesi gerektiğinin sinyallerini vermektedir.
Kemal Derviş'in siyasette bir alt kümeye düşmesinin bir başka nedeni de, ünlü Bilderberg'de Türkiye üzerine yazılan senoryalar olabilir.
Bilderberg'de ne karar alındı onu bilebilmemiz ancak, sonuçları görerek mümkün olabilir. Ancak şu kadarını çok iyi biliyoruz. Türkiye ABD'nin 11 Eylül sonrası yeni dünya formüllerinin, kilit noktasıdır. Ve bu haliyle Türkiye'nin kendi başına bırakılması düşünülemez. Washington'un tam da bu noktada Türkiye için tasarladığı siyasi projeksiyonunda, Derviş'e biçtiği rol en iyi ihtimalle ikinciliktir (belkide hiçbir rol yoktur).
Derviş değilse kim olacak?
Peki o senaryoda temel aktör kim olabilir dersiniz? İlk akla gelen isim İsmail Cem için biz fazla ümitvar konuşamayacağız. Derviş dahi tutunamazken, Derviş'e akraba sayılacak Cem niçin tercih edilsin?
Hele ki "köken" konusunda velud çalışmalar yapan ve ciddi bir uyanışa neden olan Yalçın Küçük varken...
Türkiye bir teslim alınma, kuşatılma sürecine girmişken ve siyasetin esarete dünden razı figürleri tükenmişken (Yılmaz ve Tayyib'in onca talebine rağmen Washington'dan randevu alamadığını ve Çiller'in her şeye rağmen görüşebildiğin aktaralım) ABD, kontrollü değişimi acaba kim veya kimlerle yapacak?
Ben henüz o adresin ipuçlarını göremiyorum. Bunun birinci nedeni çaresizlik. ABD, kendisine imanlı ama toplumu sürükleyecek aday bulabilmiş değil. Gönüllüler (Gökçek, Bayar) yok değil ama Washington'un olmazsa olmaz iki şartını aynı anda gerçekleştirmiyorlar.
Adresler bulunmadan seçim filan da olmaz. O açıdan herkes rahat olabilir. Ama bu süreçte zarfı taşıyacak postacı bulunamazsa acaba ne olur?
Sosyoloji üretim merkezleri -Allah korusun- bizi yanlış adrese teslim etmek için, ya büyük bir oyunu sahneye koyarlarsa...
Benim aklıma Kıbrıs geliyor.
Bu soru yeterince rahatsız edici değil mi?
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021