Kendimizin farkına varmak

Bir milleti ayakta tutan önemli değerler vardır. Bunların en önemlilerinden biri de o milletin kendine duyduğu güvendir.

Kendine güveni kaybeden milletler yenilgiyi kabul etmiş ve artık içeriden ve de dışarıdan gelen taarruzlara direnci kalmamıştır.

Yıllardan beri aziz Türk milleti üzerinde ciddi oyunlar oynanmaktadır. Bu oyunların hedeflerinden birisi de ayakta durmamızı sağlayan bu güveni kırmaktır.

Bizler, adaletle, sevgiyle, şecaatle, kahramanlıkla, doğrulukla, kısaca birçok önemli meziyetlerle dolu 5 bin yıllık bir tarihe sahibiz.

Milletimiz dünyaya hakim olduğu dönemlerde kanatları altındakilerin hak ve hukuklarına riayet etmiştir, yokolma tehlikesi ile karşı karşıya geldiğinde ise içinden çok büyük kahramanlar çıkarmış ve destanlar yazmıştır.

Olumsuzluklar karşısında yenilgiyi kabul etme değil, "ölüm dışında her şeyin çaresi vardır" inancıyla problemleri çözme yoluna gitmişiz.

Fatih'in, gemileri karadan yürüterek İstanbul'un fethine kapıyı açması buna en güzel örnektir.

Ulubatlı Hasan vücudunda onlarca ok ve kılıç yarasına rağmen Türk Bayrağını surlara dikmesi ceddimizin mücadeledeki azmini göstermektedir.

Alparslan'ın, Malazgirt Savaşı'ndan önce kefen giyerek şehit olmaya hazır olduğunu göstermesi, savaş esnasında bizzat mücadelesi, askerin coşkusunun ve de 50 bin kişilik ordunun kendisinden 5 kat daha fazla olan düşman ordusunu mağlup edişinin ispatıdır.

Çanakkale'de en son teknoloji ürünü silahlarıyla saldıran dünyanın bütün güçlü devletlerine "Çanakkale geçilmez "dedirten bu aziz millettir. Üstelik her türlü imkansızlıklara rağmen.

Birinci dünya savaşının yorgunluğu bitmeden, eli silah tutan insanlarımızın çoğu şehit düşmesine rağmen, yaşlısıyla, genciyle, kadınıyla, çocuğuyla, hatta kundaktaki bebeğiyle ülkemizi işgal edenleri Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde geri püskürten ve de "Bu vatan bizimdir bizim kalacak" ifadesini fiili olarak ispatlayan bu aziz millettir.

Bizim anlayışımızda vatan namustur, bir karış toprağı şehit olmadan terk edilemez ve de asla satılamaz.

Bizim anlayışımızda bayrağımız bez parçası değildir. Hilal Allah'ı, yıldız O'nun Habibini, al renk ise şehitlerimizi temsil eder. Bizde bayrak yere düşmez ve o kutsaldır.

İstiklal Marşımız ise bağımsızlığımızın sembolüdür. Marşımızın on kıtası da umutla doludur ve güven aşılamaktadır. Manasını da düşünerek özellikle de egemenliğimizin devrinin düşünüldüğü bu günlerde tekrar tekrar okunması gerekmektedir.

Aziz milletimiz "Ehli Beyt" anlayışıyla dinimize asırlarca sımsıkı bağlanmıştır. Din Allah'a ve Habibine duyulan bir sevdadır. İbadetler o sevginin bir ispatıdır. Korku, o sevgiden uzak olma endişesindendir. Günah o bağın gevşemesi, küfür ise o bağın tamamen kopmasıdır.

Osman Gazi'nin, hocası Şeyh Edebali'nin evinde, duvarda Kur'an asılı olduğundan dolayı, edebinden sabaha kadar yatmaması bu sevdadandır.

Ceddimizin Medine'ye kadar döşediği tren raylarına Peygamberimizin kabrinin yakınlarındaki bölümlerine ceylan derisi döşemesi bu saygı ve sevginin ifadesidir, bir inceliktir.

Bu anlayışla ve de inançla dedelerimizin içinden nice kahramanlar, nice şehitler, nice evliyalar çıkmıştır.

Dedelerimiz büyük insanlardı, o sebeple dünya onlar için ufaktı. Bizler ise büyük olmamıza rağmen, kendimizi ufak gördüğümüzden maalesef dünyanın altında eziliyoruz.

Onlar gerçek medeniyeti yaşadılar, bütün dünya onlara hayran oldu. Bizler ise hazine üzerinde dilenci gibi olduk, onun bunun oyuncağı olduk, dün bize hayran olanlardan medet bekliyoruz.

Bizler düşmanlarımızdan medet umdukça onlar bizi ezmeye devam edecekler. Biz onlara tam uşak olsak da onlar asla bizi aralarına almayacaklar.

Batılıların en büyük korkusu Türk milletinin yeniden kendinin farkına varması.

Bizler duyarlı hale gelmedikçe dünyada huzurun olması mümkün değil.

Geciktiğimiz her an beladan uzaklaşmıyoruz, bilakis bataklığa daha fazla gömülüyoruz.

Uyanalım, kendimize gelelim.

Ümitsizlik aşılayanlarla değil, Batılıya uşak olanlarla değil, bizi tekrar tarihi misyonumuza ulaştıracak, dünyaya adalet ve huzuru getirecek duyarlılığa, inanca ve de azme sahip olanlarla olalım.