AB'nin Kıbrıs endeksli 'Türkiye İlerleme Raporu'nu açıklama tarihi yaklaşırken, KKTC'yi yoketme senaryoları hız kazandı. KKTC'nin bağımsızlığını ortadan kaldırmak için Avrupa Birliği paravanı arkasında sergilenen oyunlar birbirini izlemeye devam ediyor.
Kriz çıkmaz ama siz limanları açınAvrupa Komisyonu Ankara Temsilcisi Hans Jörg Kretschmer, Türkiye'nin yıl sonundan önce limanlarını Rum uçak ve gemilerine açmaması halinde büyük bir krizin yaşanacağını sanmadığını, ancak uzun vadede Ankara'nın ek protokolü uygulaması gerektiğini söyledi.
AB, Kıbrıslı Türkleri kandırdı!Kretchmer, "AB Bakanlar Konseyi'nin Kıbrıslı Türkler'e verdiği söz, bir siyasi taahüütten ibaret. Hukuki geçerliliği yok. Oysa Türkiye'nin ek protokolün gereğini yapması, müzakerelerin başlaması için önkoşuldu" dedi. Kretschmer, Kıbrıs ile ilgili çıkmazın nasıl aşılacağı sorusuna cevap verirken, bu aşamada bir çıkmazdan söz etmek için çok erken olduğunu belirterek, "İlgili taraflar, başta Finlandiya dönem başkanlığı, Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı, AB Konseyi'nin Aralık'taki toplantısından önce Türkiye'nin limanlarını açmasını sağlayabilecek bir çözüm için aktif şekilde çaba harcıyor. Böyle bir çözüm tüm tarafların çıkarınadır. O zamana kadar böyle bir çözüm bulunmasa bile çok büyük bir kriz olacağı gibi bir karamsarlık içinde değilim" dedi.
Rumlara taviz şartAB'nin genişlemeden sorumlu Komisyon üyesi Olli Rehn de, müzakerelerde ilerleme sağlanmasının yapısal reformlara ve Türkiye'nin ek protokolü imzalamasına bağlı olduğunu belirterek, bunun da Türkiye'nin, 'Kıbrıs Cumhuriyeti' dahil olmak üzere limanlarını tüm AB üye ülkelerine açması anlamına geldiğini kaydetti.
Rumlar esip gürlüyorÖte yandan Resmi ziyaret için Viyana'da bulunan Kıbrıs Rum kesimi Dışişleri Bakanı Yorgo Lillikas da, Türkiye'nin Ankara protokolünü uygulamasını beklediklerini belirterek, "Türkiye Ankara protokolünü uygulamazsa kendi kendisini veto etmiş olur" görüşünü savundu. Lillikas, AB komisyonunun 8 Kasımda yayımlayacağı Türkiye raporunun önemli olduğuna işaret ederek, "Eğer Türkiye 8 Kasıma kadar Ankara protokolünü uygulamazsa bizim veto hakkımızı kullanmamıza gerek kalmadan kendi kendisini veto etmiş olur" diye konuştu. AB'nin KKTC'ye uygulanan ekonomik izolasyonun kaldırılması yükümlülüğünün hatırlatılarak bunun ne zaman yerine getirileceğinin sorulması üzerine Lillikas, "Kıbrıslı Türklerin kendi kendilerini izole ettiklerini" iddia etti.
Masada Fin formülü varKıbrıs ile ilgili son olarak Finlandiya bir 'çözüm önerisi' paketini masaya getirdi. Fin formülüne göre, Türkiye limanlarını Rumlara açacak, buna karşılık Mağusa Limanı AB, kapalı Maraş bölgesi de BM denetimine verilecek. Böylece Kuzey Kıbrıs'ın Mağusa Limanı'ndan AB ülkeleriyle ticaret yapması mümkün olacak...Kıbrıs meselesinde ilk bakışta basit -hatta makul- görünen girişimler ayrıntıya inildiğinde, karmaşık ve de olumsuz yüzünü gösterir.Türkiye ve KKTC açısından bakıldığında, "Fin formülü"nün pozitif yönü, Mağusa Limanı'nın dış ticarete açılması olarak görünüyor. Ancak limanın işletmesi AB'ye veriliyor. Yani, AB Kıbrıs meselesinde bir rol sahibi oluyor. Peki, Kıbrıslı Türklerin bu işletmede bir yeri olacak mı? Bu limandan AB ile ticaret "doğrudan" -Rum tarafının onayı gerekmeden- yapılabilecek mi?Eğer bu önerinin amacı, Türkiye'nin Rumlara limanlarını açmasına karşılık ada Türklerini rahatlatacak, fiili ambargoyu kaldıracak adımlar atmaksa, örneğin Ercan Havaalanı'nın kullanılması neden buna dahil edilmiyor?Maraş'ın iki yıllığına BM denetimine verilmesine gelince, "Fin formülü" bunu neye karşılık olarak öneriyor? Türk tarafı Maraş'ı çözüm çerçevesi içinde özellikle toprak pazarlığında kullanmayı planlıyordu (ta Ecevit döneminden beri)... Ne yazık ki Türk diplomasisi bu pazarlığı zamanında yapmadı, bu fırsatı kullanamadı... Şimdi ölü turistik beldenin BM'ye devredilmesi, o bölgeden Türk askerinin çekilmesi, 2 yıl sonra da muhtemelen bölgenin Rumlara "iadesi" anlamına gelir. Daha şimdiden Rum yönetimi, Maraş'ın BM'ye değil, kendisine devredilmesini talep ediyor...
Kriz çıkmaz ama siz limanları açınAvrupa Komisyonu Ankara Temsilcisi Hans Jörg Kretschmer, Türkiye'nin yıl sonundan önce limanlarını Rum uçak ve gemilerine açmaması halinde büyük bir krizin yaşanacağını sanmadığını, ancak uzun vadede Ankara'nın ek protokolü uygulaması gerektiğini söyledi.
AB, Kıbrıslı Türkleri kandırdı!Kretchmer, "AB Bakanlar Konseyi'nin Kıbrıslı Türkler'e verdiği söz, bir siyasi taahüütten ibaret. Hukuki geçerliliği yok. Oysa Türkiye'nin ek protokolün gereğini yapması, müzakerelerin başlaması için önkoşuldu" dedi. Kretschmer, Kıbrıs ile ilgili çıkmazın nasıl aşılacağı sorusuna cevap verirken, bu aşamada bir çıkmazdan söz etmek için çok erken olduğunu belirterek, "İlgili taraflar, başta Finlandiya dönem başkanlığı, Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı, AB Konseyi'nin Aralık'taki toplantısından önce Türkiye'nin limanlarını açmasını sağlayabilecek bir çözüm için aktif şekilde çaba harcıyor. Böyle bir çözüm tüm tarafların çıkarınadır. O zamana kadar böyle bir çözüm bulunmasa bile çok büyük bir kriz olacağı gibi bir karamsarlık içinde değilim" dedi.
Rumlara taviz şartAB'nin genişlemeden sorumlu Komisyon üyesi Olli Rehn de, müzakerelerde ilerleme sağlanmasının yapısal reformlara ve Türkiye'nin ek protokolü imzalamasına bağlı olduğunu belirterek, bunun da Türkiye'nin, 'Kıbrıs Cumhuriyeti' dahil olmak üzere limanlarını tüm AB üye ülkelerine açması anlamına geldiğini kaydetti.
Rumlar esip gürlüyorÖte yandan Resmi ziyaret için Viyana'da bulunan Kıbrıs Rum kesimi Dışişleri Bakanı Yorgo Lillikas da, Türkiye'nin Ankara protokolünü uygulamasını beklediklerini belirterek, "Türkiye Ankara protokolünü uygulamazsa kendi kendisini veto etmiş olur" görüşünü savundu. Lillikas, AB komisyonunun 8 Kasımda yayımlayacağı Türkiye raporunun önemli olduğuna işaret ederek, "Eğer Türkiye 8 Kasıma kadar Ankara protokolünü uygulamazsa bizim veto hakkımızı kullanmamıza gerek kalmadan kendi kendisini veto etmiş olur" diye konuştu. AB'nin KKTC'ye uygulanan ekonomik izolasyonun kaldırılması yükümlülüğünün hatırlatılarak bunun ne zaman yerine getirileceğinin sorulması üzerine Lillikas, "Kıbrıslı Türklerin kendi kendilerini izole ettiklerini" iddia etti.
Masada Fin formülü varKıbrıs ile ilgili son olarak Finlandiya bir 'çözüm önerisi' paketini masaya getirdi. Fin formülüne göre, Türkiye limanlarını Rumlara açacak, buna karşılık Mağusa Limanı AB, kapalı Maraş bölgesi de BM denetimine verilecek. Böylece Kuzey Kıbrıs'ın Mağusa Limanı'ndan AB ülkeleriyle ticaret yapması mümkün olacak...Kıbrıs meselesinde ilk bakışta basit -hatta makul- görünen girişimler ayrıntıya inildiğinde, karmaşık ve de olumsuz yüzünü gösterir.Türkiye ve KKTC açısından bakıldığında, "Fin formülü"nün pozitif yönü, Mağusa Limanı'nın dış ticarete açılması olarak görünüyor. Ancak limanın işletmesi AB'ye veriliyor. Yani, AB Kıbrıs meselesinde bir rol sahibi oluyor. Peki, Kıbrıslı Türklerin bu işletmede bir yeri olacak mı? Bu limandan AB ile ticaret "doğrudan" -Rum tarafının onayı gerekmeden- yapılabilecek mi?Eğer bu önerinin amacı, Türkiye'nin Rumlara limanlarını açmasına karşılık ada Türklerini rahatlatacak, fiili ambargoyu kaldıracak adımlar atmaksa, örneğin Ercan Havaalanı'nın kullanılması neden buna dahil edilmiyor?Maraş'ın iki yıllığına BM denetimine verilmesine gelince, "Fin formülü" bunu neye karşılık olarak öneriyor? Türk tarafı Maraş'ı çözüm çerçevesi içinde özellikle toprak pazarlığında kullanmayı planlıyordu (ta Ecevit döneminden beri)... Ne yazık ki Türk diplomasisi bu pazarlığı zamanında yapmadı, bu fırsatı kullanamadı... Şimdi ölü turistik beldenin BM'ye devredilmesi, o bölgeden Türk askerinin çekilmesi, 2 yıl sonra da muhtemelen bölgenin Rumlara "iadesi" anlamına gelir. Daha şimdiden Rum yönetimi, Maraş'ın BM'ye değil, kendisine devredilmesini talep ediyor...