Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor; “Müslüman, kendisi için sevdiğini başkası içinde sevendir.”
İnsanlık bu kısa söze amel ve riayet ederse insanlar arasında en ufak sorunlar dahi çıkmış olmaz. Bu söze göre ülkelerine saldırı olmasını istemeyenler başka ülkelere saldırı yelkeni açmamalıdırlar. Kendi ülkelerinin düşmanlarına başkaları tarafından destek verilmemesini istemeyenler, kendileri de başka ülkelerin düşmanlarına destek vermemelidirler. Gıybetlerinin edilmesini istemeyenler, başkasının gıybetini de etmemelidirler. Kendisine iftira atılmasını istemeyenler, başkalarına iftirada bulunmamalıdır. Kendi namuslarına kem gözle bakılmasını istemeyenler, başkalarının namusuna yan gözle bakmamalıdırlar. Ticaret, aş ve işinin iyi olmasını isteyenler, bunları başkaları içinde istemelidir. Çünkü Müslüman kendisi için sevdiğini başkası içinde seven insandır. İnsan böyle bir makama gelmek istiyorsa aklını nefsine galip getirmelidir. Hz. İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyuruyor; “Allah’a isyan ederek bir şeye ulaşmak isteyen kimse umduğundan uzaklaşarak korktuğu şeye yaklaşmaktadır.” (Tuhef’ul Ukul, s.449)
İnsanlık tarihinde bu sözün mısdakı olan birçok insan olmuştur. İnsanın günah vesilesi ile hedefine varması mümkün değildir. Ubeydullah b. Ziyad Kûfe’ye geldikten sonra Ömer Sad’a Kebelaya gitmesini ve Hüseyni öldürmesini istedi. Ömer Sad, Yezit tarafından Rey şehrinin valiliğine atandığını ve oraya gitmek üzere olduğunu söyledi. Ubeydullah b. Ziyad şöyle dedi; Ben Yezit tarafından mutlak bir yetkiye sahibim, onun için sen önce Kerbela’ya gidip benim dediklerimi yap daha sonra Rey şehrine git. Ömer Sad kendisini iki yol arasında gördü. Akıl ona Kerbela’ya gitmemesini ama nefis ve şeytani arzular gitmesini söylüyordu. Sabaha kadar düşünmek için Ubeydullah’dan mühlet istedi. Sabaha kadar uyumadı ve düşündü. Evinin avlusunda sağa sola dolaşıyor ve bir karara varamıyordu. Kerbela’ya gideceğim takdirde dünyam refah içinde olacak ama ahiretim hüsran olacak, Kerbela’ya gitmediğim takdirde dünyam sefalet ve perişan içinde olacak ama ahiret saadetini kazanmış olacağım diyordu. Sabah ezanından önce nefs ve şeytani arzular ona galip geldi ve kendi vicdanını sakinleştirmek için şöyle dedi; Ben Kerbela’ya gider ve Hüseyni öldürdükten sonra Rey şehrine vali olurum ve daha sonra tövbe ederim. Ömer Sad dünya ve makam hırsına kapıldığı için böyle bir karar verdi. Sabah olduğunda Ubeydullah b. Ziyad’ın yanına gelerek Kerbela’ya gideceğine dair aldığı kararı bildirdi. Ömer Sad Kerbela’ya gitti ve Hz. Hüseynin öldürülmesine komutanlık yapıp aldığı görevi tamamladı. Muharrem ayının dokuzuncu gecesi İmam Hüseyin ona nasihatler de bulunsa bile, o nasihatler ona tesir etmedi. İmam Hüseyin (a.s) ona, dünya için elini böyle bir cinayete uzatma, evin yoksa ben sana ev veririm dediğinde, Ömer Sad şöyle cevap verdi; Sen bana Rey şehrinin valiliğini verebilir misin dedi. Bunu duyan İmam Hüseyin (a.s) ise şöyle buyurdu; Rey şehrinin buğdayının sana nasip olmamasını ve başının yatağında kesilmesini ümit ediyorum. Bunun üzerine Ömer Sad alaylı bir tavırla, Rey’in arpası da bize kâfi gelir dedi. İmam Hüseyin (a.s) ın öldürülmesinden sonra esirler Kûfe’de olduğundan Küfe karışıktı. Bunun için esirler Kûfe’den Şam’a doğru yola çıkarıldıktan sonra Ömer Sad Ubeydullah b. Ziyad’ın yanına gelerek Rey’e gitmek için hazır olduğunu bildirdi. Ubeydullah ona şöyle dedi; duyduklarıma göre sen Kerbela’da bizim düşmanımız Hüseyn’le gizli konuşmalar yapmışsın. Ömer Sad şöyle cevap verdi; Evet ben konuştum ama sen şimdi neden bunları benden soruyorsun? Sen Hüseyni öldürmemi istiyordun, bende onu öldürdüm, çocuklarını ve yakınlarını da esir aldım sende onları Şam’a gönderdin. Bundan başka benden artık ne istiyorsun? Ubeydullah şöyle dedi; sen bizim düşmanımız ile konuşmaman gerekirdi. Yezid’in yazdığı Rey şehrinin valilik kâğıdını bana ver bakalım. Ömer Sad valilik atamasını bildiren kâğıdı Ubeydullah’a verdiğinde oda o kâğıdı yırtarak ayaklarının altına attı. Bunları duyan ve gören Ömer Sad şöyle dedi; Ey Ubeydullah b. Ziyad beni biçare ve perişan ettin. Ubeydullah memurlarına, onu dışarı atmalarını söyledi. Memurlarda Ömer Sad’ı dışarı attılar. Sonunda Muhtar Sakafi’nin adamları Ömer Sad’ın başını kendi evinde bedeninden ayırdılar. Böylelikle İmam Hüseyninin nifrini gerçeğini buldu ve Rey şehrinin buğdayı bile Ömer Sad’a nasip olmadı.
Öncede belirttiğimiz gibi, insan haram vesilelere sarılarak hedeflerine varamaz. Ömer Sad buna ibret verici bir örnektir. Ömer Sad ve benzerlerinin durumu, hedef ve işlerinde haramları vesile edinenlerin hali nefis tezkiyesinin yapılmadığını gösterir. Buda şeytana kul olmanın özüdür. Bu kıstaslara göre kardeşkanı akıtarak Suriye'de ve bölgede hedeflerine ulaşmak isteyenler büyük bir yanılgı içerisindedirler. Çok geç olmadan bu yanlış yoldan dönmek tüm Müslümanlar için en sağlıklı dönüşüm ve "değişim" olacaktır.
İnsanlık bu kısa söze amel ve riayet ederse insanlar arasında en ufak sorunlar dahi çıkmış olmaz. Bu söze göre ülkelerine saldırı olmasını istemeyenler başka ülkelere saldırı yelkeni açmamalıdırlar. Kendi ülkelerinin düşmanlarına başkaları tarafından destek verilmemesini istemeyenler, kendileri de başka ülkelerin düşmanlarına destek vermemelidirler. Gıybetlerinin edilmesini istemeyenler, başkasının gıybetini de etmemelidirler. Kendisine iftira atılmasını istemeyenler, başkalarına iftirada bulunmamalıdır. Kendi namuslarına kem gözle bakılmasını istemeyenler, başkalarının namusuna yan gözle bakmamalıdırlar. Ticaret, aş ve işinin iyi olmasını isteyenler, bunları başkaları içinde istemelidir. Çünkü Müslüman kendisi için sevdiğini başkası içinde seven insandır. İnsan böyle bir makama gelmek istiyorsa aklını nefsine galip getirmelidir. Hz. İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyuruyor; “Allah’a isyan ederek bir şeye ulaşmak isteyen kimse umduğundan uzaklaşarak korktuğu şeye yaklaşmaktadır.” (Tuhef’ul Ukul, s.449)
İnsanlık tarihinde bu sözün mısdakı olan birçok insan olmuştur. İnsanın günah vesilesi ile hedefine varması mümkün değildir. Ubeydullah b. Ziyad Kûfe’ye geldikten sonra Ömer Sad’a Kebelaya gitmesini ve Hüseyni öldürmesini istedi. Ömer Sad, Yezit tarafından Rey şehrinin valiliğine atandığını ve oraya gitmek üzere olduğunu söyledi. Ubeydullah b. Ziyad şöyle dedi; Ben Yezit tarafından mutlak bir yetkiye sahibim, onun için sen önce Kerbela’ya gidip benim dediklerimi yap daha sonra Rey şehrine git. Ömer Sad kendisini iki yol arasında gördü. Akıl ona Kerbela’ya gitmemesini ama nefis ve şeytani arzular gitmesini söylüyordu. Sabaha kadar düşünmek için Ubeydullah’dan mühlet istedi. Sabaha kadar uyumadı ve düşündü. Evinin avlusunda sağa sola dolaşıyor ve bir karara varamıyordu. Kerbela’ya gideceğim takdirde dünyam refah içinde olacak ama ahiretim hüsran olacak, Kerbela’ya gitmediğim takdirde dünyam sefalet ve perişan içinde olacak ama ahiret saadetini kazanmış olacağım diyordu. Sabah ezanından önce nefs ve şeytani arzular ona galip geldi ve kendi vicdanını sakinleştirmek için şöyle dedi; Ben Kerbela’ya gider ve Hüseyni öldürdükten sonra Rey şehrine vali olurum ve daha sonra tövbe ederim. Ömer Sad dünya ve makam hırsına kapıldığı için böyle bir karar verdi. Sabah olduğunda Ubeydullah b. Ziyad’ın yanına gelerek Kerbela’ya gideceğine dair aldığı kararı bildirdi. Ömer Sad Kerbela’ya gitti ve Hz. Hüseynin öldürülmesine komutanlık yapıp aldığı görevi tamamladı. Muharrem ayının dokuzuncu gecesi İmam Hüseyin ona nasihatler de bulunsa bile, o nasihatler ona tesir etmedi. İmam Hüseyin (a.s) ona, dünya için elini böyle bir cinayete uzatma, evin yoksa ben sana ev veririm dediğinde, Ömer Sad şöyle cevap verdi; Sen bana Rey şehrinin valiliğini verebilir misin dedi. Bunu duyan İmam Hüseyin (a.s) ise şöyle buyurdu; Rey şehrinin buğdayının sana nasip olmamasını ve başının yatağında kesilmesini ümit ediyorum. Bunun üzerine Ömer Sad alaylı bir tavırla, Rey’in arpası da bize kâfi gelir dedi. İmam Hüseyin (a.s) ın öldürülmesinden sonra esirler Kûfe’de olduğundan Küfe karışıktı. Bunun için esirler Kûfe’den Şam’a doğru yola çıkarıldıktan sonra Ömer Sad Ubeydullah b. Ziyad’ın yanına gelerek Rey’e gitmek için hazır olduğunu bildirdi. Ubeydullah ona şöyle dedi; duyduklarıma göre sen Kerbela’da bizim düşmanımız Hüseyn’le gizli konuşmalar yapmışsın. Ömer Sad şöyle cevap verdi; Evet ben konuştum ama sen şimdi neden bunları benden soruyorsun? Sen Hüseyni öldürmemi istiyordun, bende onu öldürdüm, çocuklarını ve yakınlarını da esir aldım sende onları Şam’a gönderdin. Bundan başka benden artık ne istiyorsun? Ubeydullah şöyle dedi; sen bizim düşmanımız ile konuşmaman gerekirdi. Yezid’in yazdığı Rey şehrinin valilik kâğıdını bana ver bakalım. Ömer Sad valilik atamasını bildiren kâğıdı Ubeydullah’a verdiğinde oda o kâğıdı yırtarak ayaklarının altına attı. Bunları duyan ve gören Ömer Sad şöyle dedi; Ey Ubeydullah b. Ziyad beni biçare ve perişan ettin. Ubeydullah memurlarına, onu dışarı atmalarını söyledi. Memurlarda Ömer Sad’ı dışarı attılar. Sonunda Muhtar Sakafi’nin adamları Ömer Sad’ın başını kendi evinde bedeninden ayırdılar. Böylelikle İmam Hüseyninin nifrini gerçeğini buldu ve Rey şehrinin buğdayı bile Ömer Sad’a nasip olmadı.
Öncede belirttiğimiz gibi, insan haram vesilelere sarılarak hedeflerine varamaz. Ömer Sad buna ibret verici bir örnektir. Ömer Sad ve benzerlerinin durumu, hedef ve işlerinde haramları vesile edinenlerin hali nefis tezkiyesinin yapılmadığını gösterir. Buda şeytana kul olmanın özüdür. Bu kıstaslara göre kardeşkanı akıtarak Suriye'de ve bölgede hedeflerine ulaşmak isteyenler büyük bir yanılgı içerisindedirler. Çok geç olmadan bu yanlış yoldan dönmek tüm Müslümanlar için en sağlıklı dönüşüm ve "değişim" olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mehdi Aksu / diğer yazıları
- Eleştiri nedir ve nasıl olmalıdır? / 03.12.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012