Malum.
Yaz demek pek çok konuda sıkıntı demek.
Çünkü ardından kış geliyor. Kış öncesi yapılması gereken pek çok iş var. Örneğin kış öncesi bir deniz kıyısında güneşlenmek, kuma uzanmak, denize girmek hepimizin hayali.
Peki, bu ne kadar mümkün?
Maalesef her geçen gün biraz daha güçleşiyor. Pek çok kıyı belediyesi sahilleri parselleyen işletmelere göz yumarken, bir kısmı mahkemeye intikal etmiş davalar ile mücadeleye devam ediyor. Bir yanda orman yangınları kasıt ve ihmali işaret ederken, yanan yerlerin otel yapmak amacı ile yakıldığı söylenip duruyor.
Oysa yakmak kolay ama otel yapmak o kadar kolay değil. Çünkü ardınızda büyük güçlerin olması gerekiyor. Örneğin Uludağ Milli Parkı'nı yok edenler, endemik bitkilerin ve Tor kayalarının bulunduğu yerleri önce işgal, sonra resmileştirenler, iş makinaları ile yüzlerce ağacı katledenler arkaları sağlam olmadığı sürece bu işleri yapamazlar.
Son yıllarda kıyılarda yanan yerlere yapılan otelleri örnek gösterirsek haklılığımız bir nebze tescil edilmiş olur.
Bodrum örneğinden yola çıkarak Kaş'a geldiğimizde düne kadar ufak tefek aksamalar görmüşken, bugün sorunların daha da arttığını görüyoruz. Hem de iktidar el değiştirmiş olmasına rağmen.
Mesela deniz üstünde tekneler için yapılmış mendireğin açık hava otoparkı haline gelmesi, günün pek çok saatinde dolu olduğuna dair tabelanın asılı olması, misafir araçların kentin tek caddesinde üç sıra park yapması, Kaş marina olarak izin verilmiş -veya verilmemiş- alanın yüzlerce yelkenli tekne ile doldurularak sade vatandaşın yararlanması gereken alanın işgal edilmiş olması son derece vahim. Özellikle marinanın bulunduğu körfeze giren kısımdaki eski plajlarda yüzenler, suya yayılan mazot ve sintine kokusundan rahatsız olduklarını belirtince işe oradan başladık. Haklıydılar. Akşamüstü açıktan dönen teknelerin geçişlerini müteakip liman ağzının ince bir yağ tabakası ile kaplandığına şahit olduk.
Bu durum kıyıdaki küçük işletmeleri zor duruma sokmuş. Beklenen yoğunluk yok. Buna karşı Kaş'a gelmeden önce virajlarda yer alan ünlü Kaputaj'ın deyim yerinde ise iğne atsan yere düşmez denilecek kadar kalabalık olması son derece ilginç. Bu bölgede diğer yerlerdeki gibi otopark olmaması nedeni ile yol kenarları açık otoparka dönüşmüş.
Bütün kıyı kentlerinde kısa zaman süresi olarak adlandırıldığı için otopark, halk plajı vs. gibi sorunlara çözüm aranmıyor. Bulunan çözümlerde gülünç. Bir ay sonra kimse kalmaz zihniyeti yerleşmiş durumda. Turistler iki nedenden ötürü daha rahat hareket edecekleri yerleri seçiyorlar. Otellerin lüks olmasına ve fiyatlara aldırmıyorlar. Birincisi araçları ile gelenlerin otopark olup-olmadığına bakmaları, odalarda klima bulunup bulunmadığına, bir de denize girip giremeyecekleri onlar için önemli. Kaş'ta bütün konaklama yerleri şehrin içinde konuşlandığı için sürekli müşteri kavramı da yok. Serdengeçti hal devam ediyor.
Velhasılı Kaş yaz ayları geldi mi Kaş'lıktan çıkıyor… Şehir merkezinin dışında konaklayanlar son derece şanslı.
Yol boyunca otoparkı ve geniş alanları olan konaklama tesislerine ihtiyaç var. Bir de Kaş marinanın kapasitesinin daraltılmasına. Parayı veren düdüğü çalar zihniyeti buraya da yerleşmiş.
Meis adasına yabancılardan çok Türkler gidiyor. Yiyecek ucuz. İçecek öyle. Çantanızı doldurup gelebiliyorsunuz. Hem de temiz bir kıyıda denize girebiliyorsunuz. Ancak Pasaport ve vize sorun. Yunanlıların güvenlik botu karasularımızın ayrıldığı kıyı çizgimizde sürekli nöbette…
Bize bu kadar yakın bir adanın nasıl elden çıkarılmış olmasına aklım ermiyor. Her görüşümde içerliyorum. Ama yapacak bir şey yok. Bir de adalarına para bıraktığımız komşularımızın tavırlarına… Oysa iki yönetici bir araya gelip, Meis ve Kaş'ı kardeş kent ilan etse, hem adadakilerin yaşamı kolaylaşacak, hem de bizimkiler sık sık balık yemeğe kıyı lokantalarına gidebilecekler. Tabii, bir de bizimkileri taciz eden Yunan botu bizim kıyıdan ayrılan her tekneyi takip etmek ve yakıt harcamak zorunda kalmayacak. Ancak bunlar denizler barış gölü haline gelene kadar bir hayalden ibaret… Birbirimize hava atmaya devam edeceğiz.
Bu yaz da, herkes pastadan nasibini alacak.
Kimi büyük, kimi küçük…
- Kıyılarda sorun büyük… / 05.08.2024
- Bir kral, bir prenses ve bir Demir Leydi / 28.07.2024
- Koca Nazım… / 04.06.2024
- Bizim 19 Mayıslarımız… / 19.05.2024
- Helallik / 14.05.2024
- Gerçek… / 18.01.2024
- Gözyaşı… / 27.12.2023
- Yazmak, yaşamaktır… / 23.12.2023
- Haydar Hoca'yı unutmayın / 02.12.2023