KKTC seçimleriyle ilgili hemen yazı yazmamayı tercih ettim. Çünkü hem seçim sonuçları, hem de Ankara'nın seçimlerde kimin tarafında olduğu ve seçim sonucundan memnuniyeti (ya da memnuniyetsizliği!) gibi konularda somut yorumlar yapabilecek netlik bulunmuyordu. "Annan Planı, AB, verelim kurtulalım" diyen muhalefetle, "Kıbrıs bizimdir, bizim kalacak, Annan Planı'na hayır!" diyen iktidarın 25'e 25'lik temsil eşitliğiyle nihayetlenen seçim sonuçları gibi, AKP hükümetinin seçim öncesi ve sonrasında yaptığı açıklamalar da "aşırı politik"ti. Zemin oldukça kaygan ve kimilerinin "Şark kurnazlığı" diye isimlendirdiği, "rengini belli etmeme" durumunun hakim olduğu kaypaklıkta. Aslında AKP hükümetinin kimin tarafında olduğu "ampül" gibi meydanda. AKP hükümeti tıpkı ABD ve AB gibi "Annan Planı" diyen muhalefeti destekliyor. Hükümet KKTC'deki seçimler öncesinde, Türkiye'de halkın ve kimi çevrelerin baskısından çekinmiş olacak ki, bu desteğini "açık açık" dile getirmekten kaçındı.
Ama şimdi seçim sonuçlarının verdiği rahatlıkla AKP hükümeti tavrını daha net sergiliyor. Seçim sonuçlarının AKP'yi en çok sevindiren tarafı, KKTC'nin geleceğinin tamamen Ankara'nın inisiyatifine itilmiş olması. Yanlış anlaşılmasın, zaten son kararı verecek olan Ankara'ydı. Ama bu sonuçlarla beraber KKTC'deki "kilitlenme durumu" ve "Annan Planı ve AB'yi isteyen" muhalefetin oylarında ciddi bir artış olması, kamuoyu baskısının Kıbrıs ayağını ortadan kaldırmış görünüyor. AKP şimdi "KKTC'yi AB istekleri doğrultusunda çözüme kavuşturma" tezini "daha rahat gerçekleştirebilirim" hissine kapıldı.
Bunun verdiği rahatlıkla olsa gerek AKP lideri ve Başbakan Tayyip Erdoğan, Denktaş'ı ilk günden hedef tahtasına oturttu. Denktaş'ı müzakerecilikten alacağını söyleyen ve danışmanlarını değiştirmesini isteyen Erdoğan artık "politik-yuvarlak" konuşma gereği bile duymuyor. Erdoğan Annan Planı'nı açık açık destekleme ve Denktaş'a dayatma noktasında.
Denktaş, önümüzdeki günlerde çok ciddi bir yol ayırımına itilecek. Ya "Annan Planı'na imza at" ya da "hemen çekil, Talat gelsin" ayrımına sürüklenecek. Denktaş'ın ikinci seçeneği tercih etmesi ihtimal dahilinde görünüyor.
Şimdi baskılar daha da ağırlaştı. Seçim öncesinde AB, Yunanistan, Rum tarafı ve ABD'nin taarruzlarına bir şekilde karşı gelebiliyordu Denktaş. Şimdi ise bu bloka Ankara'daki AKP hükümeti de katıldı. Şimdi Denktaş yapayalnız. AKP ise Kıbrıs sorumluluğunun altında ezilmek üzere. Irak hadiselerinde saçları bembeyaz olan Abdullah Gül ve saçları iyice seyrekleşen Başbakan Erdoğan'ın, Kıbrıs sorumluluğunun verdiği ağırlık, KKTC sorunu ve AB sürecinde yiyecekleri darbelerle "kelliğe doğru" gidecekleri muhakkak. Onlar saçlarından olacak ama Türkiye de Kıbrıs'ından!
Ama şimdi seçim sonuçlarının verdiği rahatlıkla AKP hükümeti tavrını daha net sergiliyor. Seçim sonuçlarının AKP'yi en çok sevindiren tarafı, KKTC'nin geleceğinin tamamen Ankara'nın inisiyatifine itilmiş olması. Yanlış anlaşılmasın, zaten son kararı verecek olan Ankara'ydı. Ama bu sonuçlarla beraber KKTC'deki "kilitlenme durumu" ve "Annan Planı ve AB'yi isteyen" muhalefetin oylarında ciddi bir artış olması, kamuoyu baskısının Kıbrıs ayağını ortadan kaldırmış görünüyor. AKP şimdi "KKTC'yi AB istekleri doğrultusunda çözüme kavuşturma" tezini "daha rahat gerçekleştirebilirim" hissine kapıldı.
Bunun verdiği rahatlıkla olsa gerek AKP lideri ve Başbakan Tayyip Erdoğan, Denktaş'ı ilk günden hedef tahtasına oturttu. Denktaş'ı müzakerecilikten alacağını söyleyen ve danışmanlarını değiştirmesini isteyen Erdoğan artık "politik-yuvarlak" konuşma gereği bile duymuyor. Erdoğan Annan Planı'nı açık açık destekleme ve Denktaş'a dayatma noktasında.
Denktaş, önümüzdeki günlerde çok ciddi bir yol ayırımına itilecek. Ya "Annan Planı'na imza at" ya da "hemen çekil, Talat gelsin" ayrımına sürüklenecek. Denktaş'ın ikinci seçeneği tercih etmesi ihtimal dahilinde görünüyor.
Şimdi baskılar daha da ağırlaştı. Seçim öncesinde AB, Yunanistan, Rum tarafı ve ABD'nin taarruzlarına bir şekilde karşı gelebiliyordu Denktaş. Şimdi ise bu bloka Ankara'daki AKP hükümeti de katıldı. Şimdi Denktaş yapayalnız. AKP ise Kıbrıs sorumluluğunun altında ezilmek üzere. Irak hadiselerinde saçları bembeyaz olan Abdullah Gül ve saçları iyice seyrekleşen Başbakan Erdoğan'ın, Kıbrıs sorumluluğunun verdiği ağırlık, KKTC sorunu ve AB sürecinde yiyecekleri darbelerle "kelliğe doğru" gidecekleri muhakkak. Onlar saçlarından olacak ama Türkiye de Kıbrıs'ından!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012