Selçuklu dönemine ışık tutuyor
Mevlana'nın daha çok dini, tasavvufi ve fikri ağırlıklı bilgiler veren, 6 cilt ve 26 binden fazla beyitten oluşan "Mesnevi" isimli eserinde Selçuklu dönemi yaşamı, ticari anlayış ve geleneklerine rastlamak da mümkün. Yıllarca Mevlevi yolu ile, Mevlevi olan Osmanlı padişahlarının başucu kitabı olan "Mesnevi", şiir şeklindeki çok sayıda hikayeden oluşuyor. Bu hikayeler içinde eski Türk aile yaşantısının bugün de devam eden bazı ilginç adetleri dikkat çekiyor.
'Oğlumuza kız arıyoruz,
kızınız var mı?'
Kadınlar, Konya'nın çeşitli mahallelerinde bugün de, oğullarına kız bulmak için kapı kapı gezerek, tanımadıkları kişilere "Oğlumuza kız arıyoruz, kızınız varsa bakalım" diyorlar.
Halen süren bu geleneğe göre, kızı olan ailenin, onu görmek isteyen kişiye göstermemesi çok ayıp sayılıyor. Evlenme çağında kızı olmayanlar ise, uygun gördükleri kızları olan ailelerin adreslerini, kız aramaya çıkan kadınlara vererek, elinden gelen yardımı esirgemiyor. Mesnevi'de de geçen bu gelenek İç Anadolu Bölgesi'nde bu adetin köklerinin 8 asır öncesi Selçuklu dönemine kadar uzandığını gösteriyor.
Sufi-meşrep olanların çokça tükettiği bir gıda: 'Bulgur pilavı'
Mesnevi'deki hikayelerde İç Anadolu'da çok bilinen tirit, fırın kebabı, pırasa, nohut ve mercimek gibi yemek isimleri, hatta bazılarının tarifleri göze çarpıyor. Kitapta Konya'nın meşhur fırın kebabının bir çömleğin içine konularak, tandırda pişirildiği de anlatılıyor. Bugün kırsal kesimde, uzun süre tok tutması ve besleyici olması nedeniyle halen yaygın olarak tüketilen bulgur pilavı da, Mesnevi'de "sufi-meşrep olanların" çokça tükettiği bir gıda olarak tanımlanıyor. Konya'da halen, özellikle dağ köylerinde sabah kahvaltılarında bile yenilen bulgur pilavının farklı bir yeri bulunuyor. Mevlana'nın kitabından, yörede bahçelerde yetişen ıspanağın yemeğinin hem ekşi, hem de tatlı olarak yenildiğini de öğreniyoruz.
Açken yenilen arpa, tokken yenilen şekerden daha tatlı
Yemeğin lezzetinin açlıkla düz orantılı olduğunu savunan Mevlana, "Açken yenilen arpanın, tokken yenilen şekerden daha tatlı olduğunu"bildiriyor. Yemeğin pişirilmesi ile ilgili bilgiler veren Mevlana, kısık ateşte pişen yemeğin daha lezzetli olacağını belirtiyor. Meyveler ve kuru yemişlere de değinen Mevlana, bademin olgunlaştığını anlamak için kabuklarının kurumasını beklemek gerektiğini, fıstığın iyi yetiştiğinde kabuğunun inceldiğini, cevizin kuru üzümle birlikte yenildiğini, ayvanın yetişmesi için ısıya ihtiyaç duyduğunu anlatıyor. Mesnevi'de bütün bunların yanı sıra, "tahıl ambarı" olarak bilinen Konya'nın tarımsal faaliyetlerine ilişkin anekdotlar da konu ediliyor. Mevlana eserinde, öküz bağlanarak sürülen bahçeleri, nadasa bırakılan tarlaları, gübre atılarak iyi ürün vermesi sağlanan toprağı,aşı yapılarak ıslah edilen ağaçları ve dönemin tarım tekniklerini konu ediyor.
İnsanları kandıran
kalpazanlar da var
Ünlü düşünür kitapta, bölgedeki mesleklerden bahsederken, dolandırıcıları da anlatmadan geçemiyor. Mesnevi'de, demirden yapmış oldukları sahte para üzerine gümüş sürüp, padişahın adını nakşederek, insanları kandıran kalpazanlar da anılıyor. Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler, Mesnevi'de bahsedilen birçok adet ve mesleğin Konya'da bugün de hüküm sürmekte olduğunu söyledi. Mesnevi'nin sadece ilahiyatçılar değil, sosyolog ve tarihçiler tarafından da incelenmesi gerektiğini belirten Şimşekler, hatta ünlü düşünürün bugün tıp adamlarına bile kaynak olacak bilgileri kitabında verdiğini kaydetti.
Mesnevi okuma oranı
eskiye göre düştü
Eskiden Konya'da yaygın olan pilav yiyerek, Mesnevi okuma adetinin bugün sona erdiğini dile getiren Şimşekler, "Pilav çok makbul bir yemek, Mesnevi de makbul bir kitap olarak kabul edilirdi. Birisiyle gönül diğeri ile vücut beslenirdi. Ancak bugün pilav hala yenilmesine rağmen, Mesnevi okuma oranı eskiye göre düştü" dedi.