İddiaları bayat ve kof. Lakin, zulme muhatap yurtların "aydıncıkları" ya hakikaten fevkalade cahil, ya da uzatılan namlunun bir yerinden onlar da tutmuş, sinsi bir ajanlık içerisinde.
Neyden mi bahsediyorum?
Elbet duymuşsunuzdur: Globalleşme! Küreselleşen bir dünya, diyorlar. Artık milletler devri kalktı, dünya vatandaşlığı var, diyorlar. Aslen iş sadece ve sadece dünyayı sömürenlerin, bugünkü stratejisi ve sinsi siyaseti.
Aslen olan şey nedir biliyor musunuz? Teknoloji, sadece teknolojiyi doğuruyor. Ne barışı, ne huzuru doğuruyor. Zira bunlar insan kaynaklı ve insan sonuçlu şeyler. İnsanların ihtiraslarıyla hırslarını hayata geçirdikçe azalmadığı gibi ivmelenerek artıyor.
Pastayı bölüşenlerden hiçbir ülke, kültüründen vazgeçmiş değil. Bakın Avrupa'nın içinde hala öyle bir milli benlik egosu vardır ki; bu milletler birbirlerini hiçbir zaman kabul edemezler. Sözgelimi bir İngiliz bir İtalyandan çok farklıdır. Hâlâ! Teknoloji, ne kadar değişirse, gelişirse gelişsin. Bu kültürler aynı evde yaşasa dahi çatışmaya mahkûm.
Peki, onlar kendilerinden vazgeçmemişken; bize gelince niçin "insanlık, hümanizm" gibi başlıklarla aslen, kendimizi sevmeyi ortadan kaldırmayı hedefliyorlar? Zira bir toplumun kültürü onun her şeyidir. Toplumun tüm değerlerinin bütünü kültürüdür. Nasıl bir fert tek başına değerlerini yitirirse her türlü rezalete ve kaybedişe doğru yürürse; bir toplum da kültürü olmadıkça her türlü zilletin kaynağı ve muhatabı olacaktır. Bu sosyolojik bir kaidedir. Tarih, buna şahittir.
Bize gelince; "insanlık temeli" gibi sanki görünürde insaniyet ve maneviyatı yükselten ve paydaya alan bir kutlu ölçüye benzer ama içi açıldığında, "kendini reddet, beni kabul et!" emri çıkan bir sinsi kutularla bize geliyorlar. Kendimizi reddediyoruz, bunu yaparken eş vakitte düşmanın ucuz şeylerini mukaddesleştiriyoruz.
Bakın, bir gencimiz kime benzemek istiyor? Kimi makul ve gıpta edilesi görüyor? Buna bakarsak vahameti fark ederiz. Cevapta duran küme, gelecekte bu milletin hangi milletin esiri olma yolunda gittiğini verecektir. Bu yol, bu sonuca çıkar.
İnsanlık, elbette çok kıymetli. Dünyada ve kainatta her şey insan için, lakin bahsettiğimiz sinsilikte bu gerçekle beraber unutturulmaya çalışılan; insan topluluklarını öz karakterlerini yitirip katilin aşkıyla aslen yokluğa karışması ve pahaya çevrilebilen zenginliklerini katile bırakması dileğidir.
Düşmanın ninnisinde uyuyan, taşsız mezarda uyanır; bilmeliyiz.
Neyden mi bahsediyorum?
Elbet duymuşsunuzdur: Globalleşme! Küreselleşen bir dünya, diyorlar. Artık milletler devri kalktı, dünya vatandaşlığı var, diyorlar. Aslen iş sadece ve sadece dünyayı sömürenlerin, bugünkü stratejisi ve sinsi siyaseti.
Aslen olan şey nedir biliyor musunuz? Teknoloji, sadece teknolojiyi doğuruyor. Ne barışı, ne huzuru doğuruyor. Zira bunlar insan kaynaklı ve insan sonuçlu şeyler. İnsanların ihtiraslarıyla hırslarını hayata geçirdikçe azalmadığı gibi ivmelenerek artıyor.
Pastayı bölüşenlerden hiçbir ülke, kültüründen vazgeçmiş değil. Bakın Avrupa'nın içinde hala öyle bir milli benlik egosu vardır ki; bu milletler birbirlerini hiçbir zaman kabul edemezler. Sözgelimi bir İngiliz bir İtalyandan çok farklıdır. Hâlâ! Teknoloji, ne kadar değişirse, gelişirse gelişsin. Bu kültürler aynı evde yaşasa dahi çatışmaya mahkûm.
Peki, onlar kendilerinden vazgeçmemişken; bize gelince niçin "insanlık, hümanizm" gibi başlıklarla aslen, kendimizi sevmeyi ortadan kaldırmayı hedefliyorlar? Zira bir toplumun kültürü onun her şeyidir. Toplumun tüm değerlerinin bütünü kültürüdür. Nasıl bir fert tek başına değerlerini yitirirse her türlü rezalete ve kaybedişe doğru yürürse; bir toplum da kültürü olmadıkça her türlü zilletin kaynağı ve muhatabı olacaktır. Bu sosyolojik bir kaidedir. Tarih, buna şahittir.
Bize gelince; "insanlık temeli" gibi sanki görünürde insaniyet ve maneviyatı yükselten ve paydaya alan bir kutlu ölçüye benzer ama içi açıldığında, "kendini reddet, beni kabul et!" emri çıkan bir sinsi kutularla bize geliyorlar. Kendimizi reddediyoruz, bunu yaparken eş vakitte düşmanın ucuz şeylerini mukaddesleştiriyoruz.
Bakın, bir gencimiz kime benzemek istiyor? Kimi makul ve gıpta edilesi görüyor? Buna bakarsak vahameti fark ederiz. Cevapta duran küme, gelecekte bu milletin hangi milletin esiri olma yolunda gittiğini verecektir. Bu yol, bu sonuca çıkar.
İnsanlık, elbette çok kıymetli. Dünyada ve kainatta her şey insan için, lakin bahsettiğimiz sinsilikte bu gerçekle beraber unutturulmaya çalışılan; insan topluluklarını öz karakterlerini yitirip katilin aşkıyla aslen yokluğa karışması ve pahaya çevrilebilen zenginliklerini katile bırakması dileğidir.
Düşmanın ninnisinde uyuyan, taşsız mezarda uyanır; bilmeliyiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Taşkın / diğer yazıları
- Ölenden borç var doğana borç kalıyor / 08.06.2019
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018