Ekonomimizi küresel ekonominin bir şubesi haline getirenler, ekonomiyi niçin küresel bazda tartışmıyorlar? Bu bir çelişki değil mi? Hem küresel ekonomiye uyum sağlamak için uğraşacaksın, bu uğurda bir dizi yasal düzenlemeler yapacaksın, milli olan herşeyi tarumar edeceksin, hem de küresel çaptaki bir gelişmeyi kendi başarım olarak lanse edeceksin.
İşte bu olmaz. Bunu yapanlar tutarlı ve inandırıcı olamazlar.
Biz kendi kendimize konuşmayalım, pembe tablolar çizmeyelim. Birazcık olsun dünyaya bakalım, dünyada nelerin tartışıldığını ve yaşandığını görelim. Bugün dünyada, maalesef küresel kriz tartışılıyor. Daha doğrusu, ünlü ekonomistler, küresel kriz bekliyorlar. Tartışmalar, bu krizin olup olmayacağı yönünde değil, nasıl olacağı üzerinde yoğunlaşıyor.
Bazı ekonomistler, "küresel kriz kapıda" diyor, fakat bu krizin çok farklı olacağını ileri sürüyorlar. Harvard Üniversitesi Uluslararası Kalkınma Merkezi Direktörü IMF eski başekonomisti Kenneth Rogoff ise farklı düşünüyor. Rogoff, Newsweek Dergisinde "Bu Sefer Farklı Değil" başlıklı makalesinde, bu sefer durum farklı görüşünün yanlış olduğunu idda ediyor ve şöyle diyor: "Durum farkıl değil. Yakın geçmişte özellikle gelişmekte olan ülkeleri ciddi biçimde etkileyecek kriz dalgaları yaşanabilir. Krizin olgunlaşmakta olduğunun işaretleri var ve önceki krizlerden sonra hiçbir uyarıcı ve önleyici mekanizma da geliştirilmiş değil". Rogoff devam ediyor: "Bana isterseniz deli deyin, ben bir sonraki krizden önce fazla beklememiz gerekmeyeceğini düşünüyorum".
Peki, Türkiye bu küresel krizinden en çok etkileneck ülkeler arasında yer almıyor mu? Tabii olarak bütün borçlu ülkeler gibi Türkiye de tehdit altındadır. Ekonomi konuşanların ve yazanların asıl bunu tartışması gerekmiyor mu? Bu konuda hükümete bir önerileri var mı? Ya hükümet ne yapıyor ?
Onun aldığı ve alacacağı bir tedbir var mı? Bilen varsa söylesin. Türkiye'de bu gerçekler saklanadursun, Rogoff açık açık söylüyor. İşte Türkiye için söyledikleri: "Kriz olmasını beklediğim ülkelerin dış borçlarının yeniden yapılandırmaları gerekiyor. Fakat hiçbir hükümet bunu kolay kolay göze alamaz. Türkiye'nin de yeniden yapılanma ve dış borç konusunda yardıma ihtiyacı olmadığını, hiç kimse iddia edemez". Rogoff'un Türkiye için yaptığı bu tespite katılmamak mümkün mü?
Dünyanın en borçlu ülkelerinden biri olan Türkiye'de borç krizinin ertelenmesi, hükümetin uygulamalarından kaynaklanan bir başarı değildir.
Bunun sebebi şu: Gelişmiş ülkelerde faiz oranları son derece düşük. Mesela, ABD'de yüzde 1 düzeyinde. Böyle olunca paralar yüksek faiz veren ülkelere akıyor. İşte bu sıcak para akışı, şimdilik borç krizini ereteliyor. Söz konusu bu akış, gelişmiş ülkelerin faiz oranlarını yükseltmelerine kadar sürebilir. O ülkelerde faiz oranları yükselince para akışı durur ve para yön değiştirmeye başlar. Nitekim İngiltere az da olsa faiz oranlarını yükseltti. ABD'nin de bunu izlemesi bekleniyor. Bu beklentiler gerçekleşirse, küserel kriz kaçınılmaz olur. Bu durumda Türkiye ne yapacaktır? Merkez Bankası'nın gecelik müdahaleleri ile krizi etkileyebilecek mi? Etkileyemez, zira döndürülmesi gereken borç çok fazladır.
Böyle bir küresel krizden en az, belki de hiç etkilenmeyecek ülke olabilir mi? Ünlü ekonomist Austin Robinson'a göre olabilir. Ama bu ülke nasıl bir ülke olmalıdır? Bunu da yine kendisinden dinleyelim. Robinson diyor ki: "Bütün ekonomik mekanizmaları milli olan ve milli ekonomi politikaları uygulayan ülkeler bu küresel kizden korunabilirler." Dünyada, acaba bu tanıma uyan bir ülke kaldı mı? Bu, ayrı bir araştırma konusu. Bunu bir kenara bırakarak, yıllardır, "tek çözüm, milli ekonomi modelidir" diyen BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın hakkını teslim ederek bitirelim.
İşte bu olmaz. Bunu yapanlar tutarlı ve inandırıcı olamazlar.
Biz kendi kendimize konuşmayalım, pembe tablolar çizmeyelim. Birazcık olsun dünyaya bakalım, dünyada nelerin tartışıldığını ve yaşandığını görelim. Bugün dünyada, maalesef küresel kriz tartışılıyor. Daha doğrusu, ünlü ekonomistler, küresel kriz bekliyorlar. Tartışmalar, bu krizin olup olmayacağı yönünde değil, nasıl olacağı üzerinde yoğunlaşıyor.
Bazı ekonomistler, "küresel kriz kapıda" diyor, fakat bu krizin çok farklı olacağını ileri sürüyorlar. Harvard Üniversitesi Uluslararası Kalkınma Merkezi Direktörü IMF eski başekonomisti Kenneth Rogoff ise farklı düşünüyor. Rogoff, Newsweek Dergisinde "Bu Sefer Farklı Değil" başlıklı makalesinde, bu sefer durum farklı görüşünün yanlış olduğunu idda ediyor ve şöyle diyor: "Durum farkıl değil. Yakın geçmişte özellikle gelişmekte olan ülkeleri ciddi biçimde etkileyecek kriz dalgaları yaşanabilir. Krizin olgunlaşmakta olduğunun işaretleri var ve önceki krizlerden sonra hiçbir uyarıcı ve önleyici mekanizma da geliştirilmiş değil". Rogoff devam ediyor: "Bana isterseniz deli deyin, ben bir sonraki krizden önce fazla beklememiz gerekmeyeceğini düşünüyorum".
Peki, Türkiye bu küresel krizinden en çok etkileneck ülkeler arasında yer almıyor mu? Tabii olarak bütün borçlu ülkeler gibi Türkiye de tehdit altındadır. Ekonomi konuşanların ve yazanların asıl bunu tartışması gerekmiyor mu? Bu konuda hükümete bir önerileri var mı? Ya hükümet ne yapıyor ?
Onun aldığı ve alacacağı bir tedbir var mı? Bilen varsa söylesin. Türkiye'de bu gerçekler saklanadursun, Rogoff açık açık söylüyor. İşte Türkiye için söyledikleri: "Kriz olmasını beklediğim ülkelerin dış borçlarının yeniden yapılandırmaları gerekiyor. Fakat hiçbir hükümet bunu kolay kolay göze alamaz. Türkiye'nin de yeniden yapılanma ve dış borç konusunda yardıma ihtiyacı olmadığını, hiç kimse iddia edemez". Rogoff'un Türkiye için yaptığı bu tespite katılmamak mümkün mü?
Dünyanın en borçlu ülkelerinden biri olan Türkiye'de borç krizinin ertelenmesi, hükümetin uygulamalarından kaynaklanan bir başarı değildir.
Bunun sebebi şu: Gelişmiş ülkelerde faiz oranları son derece düşük. Mesela, ABD'de yüzde 1 düzeyinde. Böyle olunca paralar yüksek faiz veren ülkelere akıyor. İşte bu sıcak para akışı, şimdilik borç krizini ereteliyor. Söz konusu bu akış, gelişmiş ülkelerin faiz oranlarını yükseltmelerine kadar sürebilir. O ülkelerde faiz oranları yükselince para akışı durur ve para yön değiştirmeye başlar. Nitekim İngiltere az da olsa faiz oranlarını yükseltti. ABD'nin de bunu izlemesi bekleniyor. Bu beklentiler gerçekleşirse, küserel kriz kaçınılmaz olur. Bu durumda Türkiye ne yapacaktır? Merkez Bankası'nın gecelik müdahaleleri ile krizi etkileyebilecek mi? Etkileyemez, zira döndürülmesi gereken borç çok fazladır.
Böyle bir küresel krizden en az, belki de hiç etkilenmeyecek ülke olabilir mi? Ünlü ekonomist Austin Robinson'a göre olabilir. Ama bu ülke nasıl bir ülke olmalıdır? Bunu da yine kendisinden dinleyelim. Robinson diyor ki: "Bütün ekonomik mekanizmaları milli olan ve milli ekonomi politikaları uygulayan ülkeler bu küresel kizden korunabilirler." Dünyada, acaba bu tanıma uyan bir ülke kaldı mı? Bu, ayrı bir araştırma konusu. Bunu bir kenara bırakarak, yıllardır, "tek çözüm, milli ekonomi modelidir" diyen BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın hakkını teslim ederek bitirelim.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018