Küresel politikaların her ülkede farklı yansımaları gözlemlenmektedir. Ancak Müslümanlara karşı uygulanan politikalar, daha çok acımasız ve öldürücüdür. Öyle ki, küresel güçler, Müslümanların sadece kaynaklarını talan etmekle yetinmiyor, bizzat Müslümanların varlığından da rahatsızlık duyuyorlar.Müslümanlar açısından durum çok vahimdir. Her yerde ezilen, malına ve canına kastedilen insanlar Müslümanlardır. Yıllardır Müslümanların kan ve gözyaşı dinmiyor. Bunun en büyük nedeni Müslümanların bölünmüşlüğü ve İslâm toplumlarının ortak hareket edememeleridir. İlkönce şu gerçeği görmek durumundayız: Müslümanların sorunları aynıdır, çözümleri de aynı olacaktır. Farklı arayışların hepsi, İslâm düşmanlarının işine yaramaktadır.Küresel güçlerin Müslümanları diğer toplumlardan ayrı tuttuğuna dair deliller çoktur. Aslında bu konuda delil aramaya da gerek yok, zira küresel güçlerin sözcüleri bunu açıkça ifade ediyorlar. Bunlardan biri olan eski CIA ajanı ve Ortadoğu uzmanı Graham E.Fuller şöyle diyor: "Az gelişmiş üçüncü dünya ülkeleri, zengin ülkelerle olan ilişkilerini geliştirmek için kendilerine saygı duyularak yaklaşılmasını isteyecekler. Batı bu talebe cevap vermez." Graham E. Fuller devam ediyor: "Batı buna cevap vermeyince İslâmi kaynaklı radikal hareketler artacaktır. O zaman da Batı bu harekette bulunanları cezalandırmak zorunda kalacaktır."Bu, İslâm dünyasındaki radikal hareketleri Batı'nın ortaya çıkardığının itirafıdır. Batılılar, önce yangın çıkarıyor, sonra itfaiye rolüne soyunuyorlar. Daha doğrusu Batılılar, radikal hareketleri cezalandırmıyor, o bahaneyle tam aksine masum Müslümanları katlediyorlar. En tehlikeli oyun, oyunun kurbanlarının bunun farkında olmamasıdır. Çok şükür ki, Müslümanların bir kısmı, küresel oyunun farkındadır. Bu bile büyük bir aşamadır. ABD'nin akil adamlarından Zbigniew Brzezinski, küresel oyunun farkına varılmasının tehlikesini şu sözlerle ifade eder: "Günümüzde bizim için önümüzdeki en büyük engel, küresel politikaların artık farkına varılmaya başlanmış olmasıdır."Küresel politikaların görünürde uygulayıcısı ABD'dir. Ama arka plânda olan ise İsrail lobisidir. Bir başka deyişle ABD'yi yönlendiren bu lobidir. ABD Kongresi'nin yarıdan fazlası İsrail lobisinin desteği ile seçilmektedir. ABD'nin dış politikasında bu lobinin etkinliği tartışılmaz. Müslümanlara karşı başlatılan savaşlar ve Irak işgali, söz konusu lobinin kışkırtmasıyla gerçekleşmiştir. Richard Cohen, Irak işgalinden sonra şu değerlendirmede bulunmuştur: "Ben 11 Eylül 2001 sonrası dünyada şiddetin ölçülü bir şekilde kullanılmasının tedavi edici etki yaptığı kanısındayım." Görüldüğü üzere Müslümanlar, şiddetle tedavi edilmesi gereken hasta kabul edilmektedirler. Müslümanlar arasına salınan terör örgütleri, işte bu anlayışın ürünüdür. Küresel politikalara karşı çıkanlar, aynı güçlerin medyası tarafından anında demokrasi ve hürriyet düşmanı ilân edilirler. Bunu ünlü İngiliz gazeteci, savaş muhabiri Robert Fisk de dile getirmektedir. Fisk diyor ki:" Özellikle 11 Eylül 2001 saldırısından sonra Ortadoğu'da her kim ABD politikalarına karşı çıkıyorsa, ona 'suç işliyor, terör yanlısıdır' denilmektedir."Özetle ifade edersek, küresel güç ve politikalara karşı aynı düzeyde güç ve politika oluşturamazsak, sömürüden ve perişanlıktan kurtulamayız.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018