Kurtuluş ancak doğruyu gören liderle mümkündür

Ülkemiz ne çektiyse burnunun ucunu dahi göremeyen, bazen görse de sahip olduğu misyon sebebiyle görmezden gelen siyasiler ve onların hiçbir hizmetini görmedikleri halde hala onlarda ısrar etme körlüğünü gösteren millet sebebiyle çekmiştir.Neticede bu körlüğün bedelini terör, toplumsal gerilim, iç ve dış güvenliğin kalmaması, borç batağı, gelir adaletsizliği, fahiş vergiler, kaynaklarımızın ve topraklarımızın talan edilmesi, milli ve manevi bütün değerlerimizi kaybetme, güçlü ülkelerin oyuncağı ve piyonu olma, dost ülkelerin düşman olması, düşmanlarımızın da tepemize binmesi şeklinde yaşıyoruz.Halbuki Türkiye'de değil 1 saat sonrasını, 30 yıl sonrasını görüp de problemleri teşhis eden, milli çözüm sunan bir lider var, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş?2002 seçimlerinden bu yana aktif siyasetin içinde olmasına rağmen, projelerini çözümlerini, öngörülerini milletle paylaşmasına rağmen milletimiz duyduğu halde duymazdan, bildiği halde bilmezden geldiği için bugün bu rahatsız olduğu tabloyu yaşıyor.Atalarımız, "kendi düşen ağlamaz" diyor ama millet hem kendine bu kaderi yaşatacakları Meclis'e sokarak bu çukura kendi düşüyor hem de ardından ağlıyor, feryat ediyor.Şimdi Prof. Dr. Baş'ın tarihi öngörülerinden bir kısmını kulağımıza küpe olsun, 1 Kasım seçimlerinde bir daha yanılmayalım diye aktarmaya çalışacağım:AB Euro para birliğine geçtiğinde, daha kutlamalar yapılırken, Prof. Dr. Baş, "AB 15 yıl içinde dağılacaktır" demiştir. Sayın Baş, sadece bunu demekle kalmamış sebeplerini de ortaya koymuştur, bunlardan bir tanesi de para birliğinin AB'yi oluşturan ülkelerin para basma özgürlüğünü ellerinden almasıdır. Ve bugün gerçekten AB büyük bir ekonomik ve siyasi batağın içindedir ve dağılmaktadır.1991 yılında ABD, Körfez Harekatı adı altında Irak'ı bombalamaya başladığında Sayın Baş, "Irak üçe bölünecek" ve "Asıl hedef Türkiye'dir" demiştir. Irak üçe bölünmüştür ve kuzeyinde oluşan fitne bugün Türkiye'yi tehdit etmektedir. Küresel krizin etkileri görülmeden önce Prof. Dr. Baş, "Kapitalizm batmaya mahkumdur" demiştir ve aradan çok kısa bir zaman sonra 2007 yılı sonlarında ABD'de başlayan mortgage krizi 2008 yılında tüm dünyayı etkisi altına almış büyük bir kriz yaşanmıştır. Ülkeler krizden çıkmak için Sayın Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nin temeli olan tüketimi teşvik politikalarını devreye koymuşlardır.Rus bilim adamları, bu küresel kriz yaşanırken "ABD çöktü" demişlerdir, Sayın Baş ise "Hayır ABD çökmedi, kapitalizm çöktü. ABD doları hard currency olduğu için yani diğer ülkeler tarafından da kabul edilen bir para birimi olduğu için ABD onlar sayesinde ayaktadır. ABD'nin çökmesi için ülkeler kendi milli paralarıyla ticaret yapmaları gerekmektedir" demiştir. Ve o günden sonra başta Rusya, Çin gibi ülkeler olmak üzere onlarca ülke milli paralarla ticaret formülünü hayata geçirmiştir.Koalisyon hükümeti sırasında ekonomi bakanı olan Kemal Derviş, IMF, o dönemin bütün siyasileri ve ekonomistleri ısrarla "Türkiye'de talep enflasyonu var" deyip buna göre çözüm(süzlük) üretirken, Prof. Dr. Baş, "Hayır Türkiye'de talep enflasyonu değil, maliyet enflasyonu var" demiştir. Ve aradan 1 ay geçmeden IMF yetkilisi de "Pardon, maliyet enflasyonu varmış" itirafını yapmak zorunda kalmıştır.Türkiye'deki siyasiler Esad'ı zalim, diktatör, halk düşmanı ilan edip devrilmesi gerektiğini düşünürken, Prof. Dr. Baş, "Esad'ın duruşu Hüseyni bir duruştur" demiştir. Bugün bütün ülkeler, hatta ABD, BM vs hepsi "Esad'sız olmaz" demektedir, onunla masaya oturmaktadır. Esad hala ülkesinin başındadır, onun yanında olan halkı huzurludur, terörle elinden zorla alınan, onun kontrolünde olmayan yerlerde ise büyük bir dram yaşanmaktadır. Prof. Dr. Baş, yıllardır sürekli birlik ve beraberlik vurgusu yaparak, oluşturduğu projeleri de bu temel üzerine bina ederek ülkemiz üzerinde planlanan mezhepsel ve etnik çatışmaların önünü kesmeye çalışmıştır.Dinlerarası diyalog faaliyetleri başladığında, bunların milli ve manevi direnci kırma amaçlı bir işgal projesi olduğunu vurgulamıştır ve haklı çıkmıştır.Siyasiler terör sorununu Kürt sorunu ilan edip çözüm süreci kapsamında terörle müzakereye başladığında, "Türkiye'deki problem Kürt sorunu değil, terör sorunudur. Çözüm süreci bu ülkeyi parçalanmaya götürecektir" demiştir.Vatandaşlık maaşı ile terörü sıfıra indirecek projeye sahip tek liderdir.Karlı kamu kuruluşları haraç mezat yabancılara satıldığında, Prof. Dr. Baş, "Bunlar bizim gelir kapımızdır. Bunların gelirinden mahrum kalındığında vergileri artırmak zorunda kalacaksın" demiştir. O gün bugündür hem vergilerin miktarı hem de çeşidi artmaktadır.Bütün siyasilerin borçlanma dışında bir çözüm bulamadığı bir atmosferde, "milli emek ve üretim karşılığı kendi milli paramızı devreye koymamız lazım" diyen tek liderdir.Bu ülkenin kurucusu ile milleti birbirinden koparmak gayesiyle sürekli Atatürk'ü dinsiz göstermek isteyen dindar görünümlü İngiliz ajanlarının aksine, Prof. Dr. Baş, Atatürk'ün dindar, hatta hafız olduğunu, daha da önemlisi Hz. Peygamberin, Ehl-i Beyt'in soyundan geldiğini Osmanlı arşivlerinden delillerle ortaya koymuştur. Bir oyunu daha bozmuştur.Her şeyden önemlisi Sayın Baş, yazdığı Ehl-i Beyt Külliyatı ve Türkiye'nin her ilinde ilçesinde yapılan sempozyumlarla tevhidin merkezinin Ehl-i Beyt olduğunu vurgulamış, hem ülkemizde, hem de dünyada Müslümanları bölme, parçalama senaryolarının önünü kesmiştir.Yerimiz dar olduğu için bu kadarını ifade ediyorum ama bunların bir tanesi bile Prof. Dr. Baş'ın ne kadar öngörü sahibi olduğunu göstermektedir.1 Kasım'da burnunun ucunu dahi göremeyen, hatta dün söylediğini bugün inkar eden siyasileri dinlendirip, Meclis'e öngörü ve çözüm sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ı ve Bağımsız Türkiye Partisi kadrolarını sokmak zorundayız.Böyle olursa yaşadığımız ve çözümsüz kabul ettiğimiz birçok sorunun da kendiliğinden ortadan kalktığına hepimiz şahit olacağız.