ABD'nin Irak operasyonu için hazırlıklarını sürdürdüğü bir dönemde Saddam Hüseyin, "BM silah denetçilerini koşulsuz olarak ülkesine kabul edeceğini" açıkladı. TIME dergisinin yorumuna göre: Irak'ın bu çıkışıyla ABD'nin planladığı operasyonun gerekçeleri de ortadan kalkmış oldu ve ABD köşeye sıkıştı.
İngiltere Başbakanı Blair, "Bu açıklamanın bir önemi olmadığını ve Irak'ın her zamanki gibi oyalama taktiği uyguladığını" öne sürerken, ABD Başkanı Bush, Irak'a operasyon konusunda kararlı olduğunu her fırsatta vurguluyor. Hatta operasyondan sonra 'Saddam'ın devrileceği' ifade ediliyor ve ABD'de bulunan Iraklı muhaliflerle, Saddam sonrası Irak yönetimi hakkında görüşmeler yapılıyor.
Bütün bu toz duman içinde, yıllardır devam eden ambargo yüzünden zaten perişan halde olan Irak halkının durumu, tamamen göz ardı edilmektedir. (Tıpkı Afganistan operasyonu esnasında Afgan halkının durumu hesaba katılmadığı gibi)
Afganistan'a Bin Ladin'i ortadan kaldırma bahanesiyle girildi, binlerce Afgan savaştan kaçmak için yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Bir o kadarı da hayatını kaybetti. Neticede, ABD'nin isteği doğrultusunda bir Afgan yönetimi kuruldu, ancak ne tesadüf ki, Bin Ladin hâlâ bulunamadı...
Aynı durum Irak'ta da geçerli olacaktır.
Mevcut ambargo yüzünden çok zor durumda olan Irak halkı, bilhassa kadınlar ve çocuklar, operasyondan asıl zarar görecek kesimdir. Binlerce insan mülteci durumuna düşecek, "yanlışlıkla" (!) sivil hedeflerin vurulması sonucu belki hayatını kaybedecektir. Ancak Saddam'ın elinde bulunduğu iddia edilen kitle imha silahları, pek gündem edilmeyecektir.
Bütün bu istenmeyen hadiselerin cereyan etmemesi, sivil halkın zarar görmemesi ABD'nin elindedir. Saddam'ın BM denetçilerini kabul ettiği bir aşamada, tarafsız bir ekip Irak'a girerek kastedilen silahları denetleyebilir ve Irak'ı bu yönde bir politika uygulamaya mecbur edebilir. Bu bakımdan Saddam, aslında elleri kolları bağlanmış bir diktatördür. Silah denetçilerinin Irak'a girip de iddia edilen nükleer ve biyolojik silahları ele geçirememesi mümkün değildir.
Bütün bunlar, ABD'nin Irak operasyonun gerekçelerini ortadan kaldırmaktadır. Ancak maksat üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir. Bu bakımdan ABD, Irak'ın son açıklamalarını görmezden gelerek, operasyon için uluslararası destek arama çabalarını sürdürmekte ve hazırlıklarına devam etmektedir.
Bu operasyondan asıl zararı Irak halkı görecektir. Ve gerekçesiz bir operasyona imza atan ABD, dünya kamuoyunda ciddi destek ve puan kaybına uğrayacaktır.
İngiltere Başbakanı Blair, "Bu açıklamanın bir önemi olmadığını ve Irak'ın her zamanki gibi oyalama taktiği uyguladığını" öne sürerken, ABD Başkanı Bush, Irak'a operasyon konusunda kararlı olduğunu her fırsatta vurguluyor. Hatta operasyondan sonra 'Saddam'ın devrileceği' ifade ediliyor ve ABD'de bulunan Iraklı muhaliflerle, Saddam sonrası Irak yönetimi hakkında görüşmeler yapılıyor.
Bütün bu toz duman içinde, yıllardır devam eden ambargo yüzünden zaten perişan halde olan Irak halkının durumu, tamamen göz ardı edilmektedir. (Tıpkı Afganistan operasyonu esnasında Afgan halkının durumu hesaba katılmadığı gibi)
Afganistan'a Bin Ladin'i ortadan kaldırma bahanesiyle girildi, binlerce Afgan savaştan kaçmak için yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Bir o kadarı da hayatını kaybetti. Neticede, ABD'nin isteği doğrultusunda bir Afgan yönetimi kuruldu, ancak ne tesadüf ki, Bin Ladin hâlâ bulunamadı...
Aynı durum Irak'ta da geçerli olacaktır.
Mevcut ambargo yüzünden çok zor durumda olan Irak halkı, bilhassa kadınlar ve çocuklar, operasyondan asıl zarar görecek kesimdir. Binlerce insan mülteci durumuna düşecek, "yanlışlıkla" (!) sivil hedeflerin vurulması sonucu belki hayatını kaybedecektir. Ancak Saddam'ın elinde bulunduğu iddia edilen kitle imha silahları, pek gündem edilmeyecektir.
Bütün bu istenmeyen hadiselerin cereyan etmemesi, sivil halkın zarar görmemesi ABD'nin elindedir. Saddam'ın BM denetçilerini kabul ettiği bir aşamada, tarafsız bir ekip Irak'a girerek kastedilen silahları denetleyebilir ve Irak'ı bu yönde bir politika uygulamaya mecbur edebilir. Bu bakımdan Saddam, aslında elleri kolları bağlanmış bir diktatördür. Silah denetçilerinin Irak'a girip de iddia edilen nükleer ve biyolojik silahları ele geçirememesi mümkün değildir.
Bütün bunlar, ABD'nin Irak operasyonun gerekçelerini ortadan kaldırmaktadır. Ancak maksat üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir. Bu bakımdan ABD, Irak'ın son açıklamalarını görmezden gelerek, operasyon için uluslararası destek arama çabalarını sürdürmekte ve hazırlıklarına devam etmektedir.
Bu operasyondan asıl zararı Irak halkı görecektir. Ve gerekçesiz bir operasyona imza atan ABD, dünya kamuoyunda ciddi destek ve puan kaybına uğrayacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Hamza Baş / diğer yazıları
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü (2) / 25.07.2014
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü / 24.07.2014
- Aydınların zafiyeti / 13.02.2014
- İdareci kadroları seçerken / 25.12.2013
- Mevlana'yı anlamak / 20.12.2013
- Kim bir zalime yardım ederse / 17.12.2013
- Fransa'nın gerçeği / 26.12.2011
- Kapanmayan yara; Kerbela / 06.12.2011
- Ilımlı İslam deyince / 03.12.2011
- Vicdani red konusuna farklı bir bakış / 01.12.2011
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü / 24.07.2014
- Aydınların zafiyeti / 13.02.2014
- İdareci kadroları seçerken / 25.12.2013
- Mevlana'yı anlamak / 20.12.2013
- Kim bir zalime yardım ederse / 17.12.2013
- Fransa'nın gerçeği / 26.12.2011
- Kapanmayan yara; Kerbela / 06.12.2011
- Ilımlı İslam deyince / 03.12.2011
- Vicdani red konusuna farklı bir bakış / 01.12.2011