Devletler arasında tarih boyunca süregelen çekişmeler, 20. yüzyılda devasa boyutlara ulaşıp dünya savaşlarına sebebiyet vermişti. Yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanan ve yaklaşık 10 milyon insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan 1. Dünya Savaşı, devletlerin dünya barışı ideallerini yeniden düşünmelerine yol açmıştı.
Savaştan galip çıkan devletlerin dünya barışının kalıcı tesisini sağlamak amacıyla kurdukları Milletler Cemiyeti, başlangıçtan itibaren sorunluydu. İlk düğme yanlış iliklenmişti. Zira bu Cemiyetin asli üyeleri, savaşın 'en' mağlubu Almanya'yı adeta köleleştiren Versay Antlaşması'na imza atan devletlerdi. Dünya barışı gibi bir 'hayır işi'nde neden savaşı tetikleyen Versay esas alınmıştı?
Milletler Cemiyeti'nin asli unsurlarının tutumları ve diplomatik pozisyonları, birincisinin üzerinden henüz çeyrek asır bile geçmeden 2. Dünya Savaşı'na neden olmuştu. Dünya barışı diyerek çıktıkları yol, ne hikmetse yeni bir savaşa uzanmıştı. 50 milyonun üzerinde insanın ölümü ve dünya haritasının değişmesiyle sonuçlanan 2. Dünya Savaşı, dünya barışı söyleminin yeniden gündeme gelmesine sebep olmuştu. Milletler Cemiyeti'nde olduğu gibi, galip devletler bir araya gelmiş ve tekrar tesis ettikleri yeni dünya düzenini korumak üzere "dünya barışı" şemsiyesinin altına konuşlanmışlardı. Beş daimi üye kararlaştırılmış ve Milletler Cemiyeti'nden farklı olarak bu üyelere bir de "veto" hakkı verilmişti. Artık dünya bu beş daimi üyenin (ABD-Sovyet Rusya-İngiltere-Fransa-Çin) insafına teslim edilmişti. Dünya barışının tesisi ve uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi gibi retoriklerle yola çıkılmış ve dünya yeni bir orta oyununa mahkûm edilmişti: Birleşmiş Milletler (BM). Küçük ülkelerin büyük umutlar bağladığı, büyük ülkelerin ise küçük oyunlarına alet ettiği bu kurum da tıpkı selefi gibi pasif kalacaktı.
Tarih tekerrür etmekte, devlet terörü estiren İsrail için BM bir şey yapmamakta/yapamamaktadır.
Oysa işlenen savaş suçları nedeniyle sorumluların yargılanması için BM Güvenlik Konseyi'nin Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılığına talimat vermesi gerekirdi.
Uluslararası uygulamada savaş suçlularının cezalandırılması ilk kez 1. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında ele alınmıştır.
2. Dünya Savaşı sırasında Müttefikler 1.11.1943 tarihli Moskova Bildirisi ile savaşın bitiminde hep birlikte savaş suçlularının cezalandırılması gerektiğini ilan etmişlerdir.
ABD, Fransa, İngiltere ve Sovyet Rusya 8.8.1945 tarihinde imzaladıkları Londra Antlaşması'nın 1. maddesi ile Uluslararası Askeri Mahkeme Kurma suretiyle savaş suçlularının yargılanmasını kabul etmişlerdir.
Son olarak, 17.7.1998 tarihinde kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde savaş suçlularının cezalandırılması için milletlerin birleşmesi son çaredir.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023