İrade, bir şeyi yapma veya yapmama isteği, karar verme gücü olarak tarif edilebilir.
Fertler için irade akıl kadar, bakmak, görmek kadar önemlidir.
Bu sebeple irade gücü sağlam, iyi yetişmiş, sağlıklı gelişmiş biri rahat ve huzurlu olarak hayatını sürdürebilir. İrade gücü zayıf olan, bilgi, kabiliyet, kendine güven, başarı, beşeri münasebetler, komşuluk, hal hatır sorma, saygı... gibi iç oluşu, dışa yansıyan kimliği ile noksan olan, hayat ilişkileri tutarsız, dayanıksızdır. Başta ailesi, yakın akrabası, iş arkadaşları böyle aciz, iradesi zayıf tiynetteki adamdan zarar görürler.
"İrade; güçlü, eğitimli, dayanıklı, güvenilir olmalıdır." Tırnak içerisinde yazdığım bu cümlenin kıymet hükmünü ortaya çıkarmak için mantık kitaplarının ilmi kaide ve kurumlarını buraya sıralayacak değilim. Ama iradenin ferdi, ailevi ve ictimai yönünü ele alarak bugün karar verme gücü zayıflayan, etkin (faal) işleyemeyen, zamanında isabet edilemeyen bir milli iradeyi ön plana çıkarıp bir işaret, bir iz bırakalım.
Milli irade: "Milletin topyekün dini, dili, milliyeti, kültürü, yaşantısını kuşatıp, bayrağı, devleti, ordusuyla temsil etmesi demektir."
Millet kavramını oluşturan din, dil, ırk, vatan bütünlüğü dinamikleri ne ölçüde korunur, beslenir, ilerletilirse milli irade o ölçüde güçlü ve başarılı olur.
Üzüntüyle müşahede etmekteyiz ki "milli irade"nin temelleri iç ve dış etkenler yüzünden sarsılmaya, tartışılmaya kararsızlığa uğratılmıştır. Bu durumda olan bir toplumun karar mekanizması nasıl işleyecektir?
"Milli irade" tarih ve medeniyetler çizgisinde şahlanış, diriliş, kalkınma, şahsiyet, varoluş, bağımsızlık ve istikamet ile gurur tablomuzda yaşanmıştır.
Bir hakimi düşünün haklıyı haksızı ayırt edecek iradeyi gösteremiyor.
Bir doktoru düşünün hastayı iyileştirecek iradeyi ortaya koyamıyor.
Bir milletvekilini, bakan ve başbakanı düşünün "millet irade"sini taşıyamıyor.
Bu misalleri çoğaltabiliriz.
İradesini kaybeden, ortaya koyamayan fert ve toplum, ezilmeye, çözülmeye, yağmalanmaya, sömürüye, parçalanmaya mahkûm olur.
Atalarımız ne yaptığını bilemeyen (fevri) malayaniye dalan, evine-barkına sahip çıkamayan kimseler için "Aklını başına döşür" derlerdi. "Döşür" sözcüğü devşirmekten gelir. Toplamak manasındadır. Aklını başına al, ne yaptığını bil, ona göre davran demektir.
İnsan görüp yaşadığı olaylar karşısında dini, milli, ahlâki, tarihi, kültürel menfaatlerini düşünerek, kıyaslayarak karar verebiliyorsa "iradesi" hak yolda hayırlı karar verebilecek durumdadır.
İradesi, eline, koluna, kalbine ters hareket eden kimse için hasta deriz. Böyle ruhi yapısı, irade gücü öz değerlerine yabancılaşmış, sömürge kültürlerine kendini satmış kişiliksizlerin iradesi hem kendisini hem de eli altındakileri kimliksiz, köle, paçavra haline sokar.
Güzel Türkçe'mizin bütün asil kelimeleriyle demek istiyorum ki: Dünya sahnesinde o gül demeti kadar masum, parlak renkli ve misk kokulu iman ve insan medeniyetinin sahibi ve varisleri olarak kendimize, irademize sahip çıkalım.
Bizim medeniyetimiz dünyaya ancak baş olur, ışık olur.
Haçlı zihniyetinin, 1800'lü sömürü çarklarının, cadı kazanlarından beslenen ruhların hangi güç ve şekilde "milli iradeleri" yok etmek istediklerini biliyoruz. Bugün dünyada bacası tütenlerin dumanı iradesini yitirenlerin küllerinden yükselmektedir.
Fertler için irade akıl kadar, bakmak, görmek kadar önemlidir.
Bu sebeple irade gücü sağlam, iyi yetişmiş, sağlıklı gelişmiş biri rahat ve huzurlu olarak hayatını sürdürebilir. İrade gücü zayıf olan, bilgi, kabiliyet, kendine güven, başarı, beşeri münasebetler, komşuluk, hal hatır sorma, saygı... gibi iç oluşu, dışa yansıyan kimliği ile noksan olan, hayat ilişkileri tutarsız, dayanıksızdır. Başta ailesi, yakın akrabası, iş arkadaşları böyle aciz, iradesi zayıf tiynetteki adamdan zarar görürler.
"İrade; güçlü, eğitimli, dayanıklı, güvenilir olmalıdır." Tırnak içerisinde yazdığım bu cümlenin kıymet hükmünü ortaya çıkarmak için mantık kitaplarının ilmi kaide ve kurumlarını buraya sıralayacak değilim. Ama iradenin ferdi, ailevi ve ictimai yönünü ele alarak bugün karar verme gücü zayıflayan, etkin (faal) işleyemeyen, zamanında isabet edilemeyen bir milli iradeyi ön plana çıkarıp bir işaret, bir iz bırakalım.
Milli irade: "Milletin topyekün dini, dili, milliyeti, kültürü, yaşantısını kuşatıp, bayrağı, devleti, ordusuyla temsil etmesi demektir."
Millet kavramını oluşturan din, dil, ırk, vatan bütünlüğü dinamikleri ne ölçüde korunur, beslenir, ilerletilirse milli irade o ölçüde güçlü ve başarılı olur.
Üzüntüyle müşahede etmekteyiz ki "milli irade"nin temelleri iç ve dış etkenler yüzünden sarsılmaya, tartışılmaya kararsızlığa uğratılmıştır. Bu durumda olan bir toplumun karar mekanizması nasıl işleyecektir?
"Milli irade" tarih ve medeniyetler çizgisinde şahlanış, diriliş, kalkınma, şahsiyet, varoluş, bağımsızlık ve istikamet ile gurur tablomuzda yaşanmıştır.
Bir hakimi düşünün haklıyı haksızı ayırt edecek iradeyi gösteremiyor.
Bir doktoru düşünün hastayı iyileştirecek iradeyi ortaya koyamıyor.
Bir milletvekilini, bakan ve başbakanı düşünün "millet irade"sini taşıyamıyor.
Bu misalleri çoğaltabiliriz.
İradesini kaybeden, ortaya koyamayan fert ve toplum, ezilmeye, çözülmeye, yağmalanmaya, sömürüye, parçalanmaya mahkûm olur.
Atalarımız ne yaptığını bilemeyen (fevri) malayaniye dalan, evine-barkına sahip çıkamayan kimseler için "Aklını başına döşür" derlerdi. "Döşür" sözcüğü devşirmekten gelir. Toplamak manasındadır. Aklını başına al, ne yaptığını bil, ona göre davran demektir.
İnsan görüp yaşadığı olaylar karşısında dini, milli, ahlâki, tarihi, kültürel menfaatlerini düşünerek, kıyaslayarak karar verebiliyorsa "iradesi" hak yolda hayırlı karar verebilecek durumdadır.
İradesi, eline, koluna, kalbine ters hareket eden kimse için hasta deriz. Böyle ruhi yapısı, irade gücü öz değerlerine yabancılaşmış, sömürge kültürlerine kendini satmış kişiliksizlerin iradesi hem kendisini hem de eli altındakileri kimliksiz, köle, paçavra haline sokar.
Güzel Türkçe'mizin bütün asil kelimeleriyle demek istiyorum ki: Dünya sahnesinde o gül demeti kadar masum, parlak renkli ve misk kokulu iman ve insan medeniyetinin sahibi ve varisleri olarak kendimize, irademize sahip çıkalım.
Bizim medeniyetimiz dünyaya ancak baş olur, ışık olur.
Haçlı zihniyetinin, 1800'lü sömürü çarklarının, cadı kazanlarından beslenen ruhların hangi güç ve şekilde "milli iradeleri" yok etmek istediklerini biliyoruz. Bugün dünyada bacası tütenlerin dumanı iradesini yitirenlerin küllerinden yükselmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021