ABD, olayı ispat edemediği halde zanni bir hedef belirleyerek, Müslümanlara karşı bir tavır içine girmiştir.
İlk hedef bin Ladin ve onun şahsında Taliban ilan edilmiş olmasına rağmen, Körfez'de yapılan yığınak kaygı vermektedir. Hatta bir ara Kuzey Irak'ta Ladin'in askerleri olduğu da iddia edilmiştir.
New York Times'in haberine göre Bush, Filistin'de bağımsız bir Filistin devletini tanımaya hazırlanıyordu. Ancak 11 Eylül saldırısı nedeniyle bu projeyi şimdilik erteledi. Bu olay her iki cephesiyle de düşünülmeye değer bir olaydır. Yıllardan beri İsrail lehine politika izleyen ABD, birden Filistin'de bağımsız bir devlete ruhsat vermeye kalkmıştır.
Evet bu olaydan en çok rahatsız olacak ülke şüphesiz İsrail'dir. Olay günü Dünya Ticaret Merkezi'ne gelmeyen 4 bin Yahudi'nin durumu da dikkat çekmiştir.
Saldırının ABD dışından olmadığı açıklık kazanmıştır diye düşünmüyorum. Öyleyse içte aktif olabilecek güçlerin iyi analiz edilmesi gerekir.
Fakat herşeye rağmen, Bin Ladin hedef gösteriliyor. Ayrıca Irak'tan bahis ediliyor. Ülkede yapılan savaş karşıtı gösteriler görülmezlikten geliniyor.
ABD failleri ispatlı olarak ortaya koymak zorundadır. Bin Ladin'in yanında diğer ihtimalleri de gözardı etmemelidir. Özellikle Filistin kavgasının taraflarını ve uzantılarını yakın takipte tutmalıdır.
Herşeye rağmen Bush yönetimi, Afganistan ve Irak gibi Müslüman ülkelere, delil olmadan saldırırsa, terör işlemiş olacaktır.
Körfez müdahalesinde bir milyon çocuk ölmüştür. Bu fiilin katili olarak tarihe kimin geçtiğini tartışmaya mahal yoktur.
Bu sebeple ABD'nin bir kez daha hesap-kitap yapıp, doğruyu araması gerekir.
Eski rakibi Rumların, bahane bulup Çeçenlere karşı saldırıya geçmesi, 1945'teki Yalta görüşmesini hatırlatıyor. Bu politika artık eskimiştir. Bu ülkeler kendi halklarını bile ikna edememişlerdir.
Türkiye'ye gelince, yalın bir şekilde terörden bahsedilmekle meselenin biteceği sanılmamalıdır. Türkiye yıllardan beri terörle bitmiş-tükenmiştir. ABD ve Batı ülkeleri Türkiye'nin yaşadığı teröre ya güç vermişler ya da ilgisiz kalmışlardır. İşte hali hazır durumumuz ortada. 30 bin insanın katili olan bir şahıs, Batı tarafından özel koruma altındadır. Kılına bile dokunulamamaktadır.
Yunanistan (!) başta olmak üzere pek çok batılı ülke, tehdit algılamasında Türkiye'yi terörle eşdeğer tutmaktadırlar.
Durum bu olduğu halde, oldu bittilerle Türkiye'yi bir sıcak ortama çekmek hiç kimsenin hakkı değildir. "İşte, Irak, Ladin'in askerleri oradaymış. Vur dostum" demek hiç ama iç kimseyi ikna edemez.
Körfez olayında merhum Özal son derece yanılmıştı. Ülkemin sırf bu olaydan kaybı 60 milyar dolar oldu. Körfez müdahalesinde, muhterem Prof. Dr. Haydar Baş bey: "Bu müdahale aslında Türkiye'yedir. Bizim bu işten maddi-manevi kaybımız büyük olacaktır. ABD bize hiç birşey vermeyecek" demişti. Sonuçta gördük ki Prof. Dr. Haydar Baş bey haklı çıktı. Merhum Özal yanıldı.
Bugün de durum aynı. Sayın Kıvrıkoğlu bir resepsiyon verdiği demeçte konuya değinerek, "Türkiye'nin soğukkanlı olması gerektiğini ve geçmişte Körfez olayında uğradığımız zararı" ifade etti.
Evet dünün Körfez olayı ile, bugünün ABD projesi tam anlamı ile örtüşüyor.
Bir delikten "iki kere" ısırılmamak gerektiğine göre, Türkiye artık ikinci kez hata yapmamalıdır. Son derece soğuk kanlı olmalıdır. İncirlik dahil üslerin kullandırılmasında etkin olmalıdır. İspat yapılmamış hiç bir hedefe karşı destek vermemelidir.
Unutulmamalıdır ki, Türkiye'nin geleceği doğu ve Ortadoğu ile oluşturacağı doğru politikalara bağlıdır.
Bir zamanların "Kore" masalı sorgulanmalıdır. Adalet ve hak kavramları politikalarımızın esasını teşkil etmelidir.
İlk hedef bin Ladin ve onun şahsında Taliban ilan edilmiş olmasına rağmen, Körfez'de yapılan yığınak kaygı vermektedir. Hatta bir ara Kuzey Irak'ta Ladin'in askerleri olduğu da iddia edilmiştir.
New York Times'in haberine göre Bush, Filistin'de bağımsız bir Filistin devletini tanımaya hazırlanıyordu. Ancak 11 Eylül saldırısı nedeniyle bu projeyi şimdilik erteledi. Bu olay her iki cephesiyle de düşünülmeye değer bir olaydır. Yıllardan beri İsrail lehine politika izleyen ABD, birden Filistin'de bağımsız bir devlete ruhsat vermeye kalkmıştır.
Evet bu olaydan en çok rahatsız olacak ülke şüphesiz İsrail'dir. Olay günü Dünya Ticaret Merkezi'ne gelmeyen 4 bin Yahudi'nin durumu da dikkat çekmiştir.
Saldırının ABD dışından olmadığı açıklık kazanmıştır diye düşünmüyorum. Öyleyse içte aktif olabilecek güçlerin iyi analiz edilmesi gerekir.
Fakat herşeye rağmen, Bin Ladin hedef gösteriliyor. Ayrıca Irak'tan bahis ediliyor. Ülkede yapılan savaş karşıtı gösteriler görülmezlikten geliniyor.
ABD failleri ispatlı olarak ortaya koymak zorundadır. Bin Ladin'in yanında diğer ihtimalleri de gözardı etmemelidir. Özellikle Filistin kavgasının taraflarını ve uzantılarını yakın takipte tutmalıdır.
Herşeye rağmen Bush yönetimi, Afganistan ve Irak gibi Müslüman ülkelere, delil olmadan saldırırsa, terör işlemiş olacaktır.
Körfez müdahalesinde bir milyon çocuk ölmüştür. Bu fiilin katili olarak tarihe kimin geçtiğini tartışmaya mahal yoktur.
Bu sebeple ABD'nin bir kez daha hesap-kitap yapıp, doğruyu araması gerekir.
Eski rakibi Rumların, bahane bulup Çeçenlere karşı saldırıya geçmesi, 1945'teki Yalta görüşmesini hatırlatıyor. Bu politika artık eskimiştir. Bu ülkeler kendi halklarını bile ikna edememişlerdir.
Türkiye'ye gelince, yalın bir şekilde terörden bahsedilmekle meselenin biteceği sanılmamalıdır. Türkiye yıllardan beri terörle bitmiş-tükenmiştir. ABD ve Batı ülkeleri Türkiye'nin yaşadığı teröre ya güç vermişler ya da ilgisiz kalmışlardır. İşte hali hazır durumumuz ortada. 30 bin insanın katili olan bir şahıs, Batı tarafından özel koruma altındadır. Kılına bile dokunulamamaktadır.
Yunanistan (!) başta olmak üzere pek çok batılı ülke, tehdit algılamasında Türkiye'yi terörle eşdeğer tutmaktadırlar.
Durum bu olduğu halde, oldu bittilerle Türkiye'yi bir sıcak ortama çekmek hiç kimsenin hakkı değildir. "İşte, Irak, Ladin'in askerleri oradaymış. Vur dostum" demek hiç ama iç kimseyi ikna edemez.
Körfez olayında merhum Özal son derece yanılmıştı. Ülkemin sırf bu olaydan kaybı 60 milyar dolar oldu. Körfez müdahalesinde, muhterem Prof. Dr. Haydar Baş bey: "Bu müdahale aslında Türkiye'yedir. Bizim bu işten maddi-manevi kaybımız büyük olacaktır. ABD bize hiç birşey vermeyecek" demişti. Sonuçta gördük ki Prof. Dr. Haydar Baş bey haklı çıktı. Merhum Özal yanıldı.
Bugün de durum aynı. Sayın Kıvrıkoğlu bir resepsiyon verdiği demeçte konuya değinerek, "Türkiye'nin soğukkanlı olması gerektiğini ve geçmişte Körfez olayında uğradığımız zararı" ifade etti.
Evet dünün Körfez olayı ile, bugünün ABD projesi tam anlamı ile örtüşüyor.
Bir delikten "iki kere" ısırılmamak gerektiğine göre, Türkiye artık ikinci kez hata yapmamalıdır. Son derece soğuk kanlı olmalıdır. İncirlik dahil üslerin kullandırılmasında etkin olmalıdır. İspat yapılmamış hiç bir hedefe karşı destek vermemelidir.
Unutulmamalıdır ki, Türkiye'nin geleceği doğu ve Ortadoğu ile oluşturacağı doğru politikalara bağlıdır.
Bir zamanların "Kore" masalı sorgulanmalıdır. Adalet ve hak kavramları politikalarımızın esasını teşkil etmelidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Baki Bektaş / diğer yazıları
- Gerçek hayat ahiret hayatıdır / 09.09.2003
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002