Müslüman kıyımı üstüne Medeniyetler İttifakı

Dinlerarası Diyalog, Vatikan’ın teo-politik projesidir. 1962-65’te II. Vatikan Konsili’nce karar altına alınmış, kurumsallaştırılmıştır.
Dinlerarası Diyalog bir Papalık misyonudur (PCID).
Papalık, hedefini açıkça “3. bin yılda Asya’nın Hristiyanlaştırılması” olarak deklare ediyor.
Bu misyon, Türk-İslam coğrafyasında kalıpları İslamcı, kalpleri ve duruşları ise Haçlı olan bir neslin türetilmesidir.
İslam coğrafyası, geçmişin Haçlı seferleri yerine o tarihten bu yana Vatikan’ın diyalog seferlerine maruz kalıyor.
10 Şubat 1998 günkü Zaman gazetesi, Fetullah Gülen’in 9 Şubat 1998’de Papa II. J. Paul’e bir mektup sunarak “Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere” huzura çıktığını açığa vuruyor.
1990-95’li yıllarda yoğun biçimde el altından yürütülen Dinlerarası Diyalog faaliyetleri, bu tarihten sonra artık aleniyet kazanıyor.
Vatikan-Papalık’ın bu teo-politik kurumunu Birleşmiş Milletler, küresel politik projeye dönüştürüyor, on yıl sonra İspanya ve Türkiye’nin sırtına Medeniyetlerarası İttifak adıyla yüklüyor.
Türkiye’nin İslamcı geçinen siyasileri, R. T. Erdoğan ve AKP kurmayları, bu projede rol kapma yarışına giriyorlar.
Tevafuka bakın ki, Balkanlar, Türk dünyası ve İslam coğrafyasında Müslümanlar, Vatikan’ın diyalog furyasıyla avutulurken; diyalog misyonunun küresel aktörleri, dünyanın her bir tarafında Müslüman kıyımını sürdürüyorlar.
Temmuz 1995’te Srebrenitsa’da tek seferde resmi kayıtlara göre 8,372, gayr-ı resmi kayıtlara göre 10 bini aşkın Müslüman Boşnak’ı katlediliyor.
Hatırlayın, o günleri, Birleşmiş Milletler güya Srebrenitsa’yı güvenli bölge ilan ediyor, Srebrenitsa’daki Müslüman Boşnakların tamamının av tüfeklerine varıncaya kadar silahları toplanıyor ve Fransız General Jacques Morillon “BM sizi koruyacaktır ve asla terk etmeyecektir” diye Müslüman halka teminatlar vererek aldatıyor.
Eli silahsız bu masum Müslüman topluluk üstüne, Ratko Mladiç ve Radovan Karadzic komutasındaki insan kasapları ve Sırp yamyamları salınıyor; tek celsede 10 bini aşkın Müslüman Boşnak soykırıma tabi tutuluyor.
Bu süreç ve öncesinde Balkanlardaki Müslümanlar, Türkiye’den giden diyalogcular eliyle Dinlerarası Diyalog mavallarıyla avutuluyor;  Müslüman ve Türk kimlikleri üzerinde Haçlı adına toplum mühendisliği yapılıyor.
Başbakan R. T Erdoğan’ın dilinden düşmeyen şu Medeniyetler İttifakı furyası açan BM’nin Lahey Adalet Divanı, Srebrenitsa Katliamı’nın 1948 tarihinde belirlenen soykırım suçu kapsamına girdiğini belirtmekle beraber, Sırbistan’ın katliamdan suçlanamayacağına karar veriyor. İnsan kasapları ise halen içeride besleniyor.
Lahey Adalet Divanı 250 binden fazla Müslüman Boşnak’ın hayatını kaybettiğin tespit ediyor.
Srebrenitsa’da Müslüman Boşnaklara karşı işlenen bu tüyler ürpertici katliam ve soykırımın 10 gününde BM, NATO, ABD ve AB gibi güçlerin hiçbirisi herhangi bir girişimde bulunmuyor, Sırplara adeta “Siz işinize bakın, katliamı tamamlayn” mesajı veriliyor.
Nihayet Yugoslavya “Sirbistan, Hirvatistan, Makedonya, Sırp-Karadag, Bosna-Hersek, Slovenya, Kosova ve Voyvodina” olarak parçalanıyor; Dayton Antlaşması ile belirlenen harita değiştiriliyor ve Doğu Bosna “Republica Sırpska”ya hediye ediliyor.
Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Mehmet Görmez, diyalogun en ağır taarruzlarına maruz kalan Kazakistan’dan tarihi bir ikaz yapıyor: Dinlerarası diyalog diye bir şey olmaz, olamaz. Bu, İslam’ı bir başka dine dönüştürmektir.
Vatikan’ın diyalog projesinin “Haçlılaştırma ve Hıristiyanlaştırma” foyası ortaya çıkınca; BM’nin Medeniyetlerarası İttifak projesi devreye konuyor. Bizim siyasi aymazlarımız rol kapıyor.
Dün Balkanlarda “diyalog” gölgesinde yaşanan Müslüman katliamı, son dönemde tüm İslam coğrafyasında Medeniyetlerarası İttifak gölgesinde yaşanıyor.
Başbakan Erdoğan’ın Medeniyetlerarası İttifak mavalı ayyuka çıkıyor; Afganistan işgal ediliyor, Müslümanlar kan ağlıyor.
Başbakan Erdoğan’ın Medeniyetlerarası İttifakı çıkışları dünyayı tutuyor; Irak işgal ediliyor, milyonlarca Müslüman can veriyor, Bosna’da olduğu gibi masum kadınların namusları kirletiliyor.
Başbakan Erdoğan’ın Medeniyetlerarası İttifakı haykırışı kulak zarlarımızı patlatıyor; Sudan, Mısır, Tunus, Cezayir, Libya kan gölüne dönüyor, kardeş katliamından geçilmiyor.
Başbakan Erdoğan’ın Medeniyetlerarası İttifakı İstanbul’da cem oluyor; kapı komşumuz Suriye’de dışarıdan yakılan iç fitne ve kardeş kavgası yetmiyormuş gibi, oraya nasıl müdahale edip savaşa sürükleriz hesapları konuşuluyor.
Bir tarafta Medeniyetlerarası İttifakı mavalını okuyanlar bunlar; diğer tarafta İslam coğrafyasında bütün bu kaos, iş savaş ve katliamı gerçekleştirenler de aynı Medeniyetler İttifakı’nın küresel ve yerel aktörleri…
Bunlar değil mi PKK terörüne silah ve mühimmat sağlayanlar!
Bular değil mi, Suriye’deki isyancıların ellerine masum sivil-resmi insanları öldüren silah ve bombaları verenler!
Ateş yalımı üstünde ne ittifakında dem vuruyorsunuz?!
Müslüman kıyımı üstüne adeta Medeniyetler İttifakı türküsü okunuyor.
Bırakın bu mavalı, bırakın bu yalanı…!
Siz önce hanenizdeki, ülkenizdeki insanlarla birliği, kardeşliği gerçekleştirin, devlet-millet ittifakını, 70 milyonun ittifakını sağlayın…
Siz önce, İslam coğrafyasında, Yüce Allah’ın, O’nun rahmet elçisi Hz. Muhammed’in ve Ehl-i Beyti’nin 15 asır öncesinden tesis ettiği birliği ve kardeşliği temin edin… Prof. Dr. Haydar Baş beyin birlik ve kardeşlik istikametine dönün; bırakın Haçlı’nın ittifak mavallarını!
Burnunuz havada, başınız göklerde yıldızlardan dem vuruyorsunuz; kendinizi ve milletimizi yuvarladığınız burnunuzun dibindeki gayya kuyusunu görmüyorsunuz!
Ziya Paşa dediği gibi…
“Yıldız arayıp gökte, nice turfa müneccim;
Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzerinde.”