Türkiye, demokrasiye teorik olarak 1946 yılında başladı, pratik olarak ise ancak 1950'li yıllarda girdi. Türkiye şu anda bir nevi, çok partili seçim sistemini uygulamaktadır. Ancak çoğunluk ve katılım demokrasisini bir türlü uygulayamamaktadır. Çükü idari mekanizmalarda, hâlâ bazı kafalar bu demokratik hakları millete, yani halka değil ve fakat kendi yandaşlarına uygulamayı yeğlemektedirler. Böylece demokratik hakları, daha fazla iktidarı elinde tutanlar kullanmaktadır. İdare edilenler ise kendilerine verildiğinle yetinmek zorunda kalmaktadır. Aslında DEMOKRASİ bir ülkede, MUHALİF GÜÇLERE VE MİLLETE TANINAN HAKLAR NİSPETİNDE MEVCUTTUR. O yönden bakıldığında ise, Türkiye, henüz yapılan bütün çabalara rağmen "Demokrasi Fakiri" olarak kabul edilebilir.
Türkiye'de demokrasiyle ilgili başka acayip durumlar da izlenmektedir. Demokrasilerde genellikle, seçimlerde ekseriyeti kazanan parti veya partiler, hükümeti kurup memleketi idare etmeye koyulurlar. Ancak Türkiye'de durum biraz değişiktir. Türkiye'de genel olarak bakılırsa, sanki HÜKÜMET BAŞKA, İKTİDAR İSE BAŞKA ŞEYMİŞ GİBİ GÖRÜLMEKTEDİR. Çünkü seçilmiş olan hükümet mensupları bazen tam iktidar olamazlar. Seçilmişler çoğu zaman durumu idare ettiklerini sanarlar. Aslında Türkiye'de esas karar verme mekanizmaları sanki arka planda kalmaktadır. Türkiye'de sanki GÖRÜLMEYEN bir ÇEVRE VAR ve
onlar durumu elinde tutmaktadırlar. O çevreler sistem içinde başka bir "Menfaat Sistemi" oluşturmuşlar ve o sisteme dokunulduğunda, sanki "100.000 Voltluk Elektrik" çarpmışa dönüşülmektedir. Onun için sağ ağırlıklı hükümetler kazansalar dahi, hükümet kursalar dahi, çok büyük farklılık izlenememektedir. Çünkü gidiş genellikle VE ADETA TEK YÖNLÜ OLMAKTADIR. Yani gösterilen istikamette yürüyüş serbesttir, aksi yola sapılırsa "Araba duvara çarpmakta" ve "Sil Baştan'a" geçilmektedir.
Demokrat Parti'nin başına gelenler
Celal Bayar ve Menderes ilk demokrasi dönemini açmaya teşebbüs ettiler ve ancak iki dönem, yaklaşık 10 yıl dayanabildiler. Ondan sonra "27 MAYIS" DARBESİ ZUHUR ETTİ. Asker idareye el koydu. Seçimle başa gelen Demokrat Parti alaşağı edildi. Parlamento fesh edildi. Milletvekilleri ve idareciler tutuklandı ve YASSI ADA'ya sevk edildi.
Hemen bir mahkeme kuruldu. Başta Celal Bayar ve Menderes olmak üzere, tüm DP milletvekilleri çeşitli suçlamalarla muhakeme edilmeye başlandı.
Muhakemede olmadık şekilde davranışlar zuhur etti. İktidarı ve özellikle hedef aldıkları MENDERESİ, kötülemek için, "Kadın kilot'ları" davası, "CIMBIZ" GÖSTERİLERİ davası VE ÇEŞİTLİ SUÇLAMALAR BOL BOL UYGULANMAYA BAŞLANDI. Menderes seviyesiz bir şekilde itham edildi ve halkın önünde perişan edilmeye çalışıldı.
Mahkemenin sonunda, Menderes bir nevi "ANAYASAYI İHLALDEN DOLAYI" POLATKAN ve ZORLU ile birlikte asılarak İDAM EDİLDİ.
O tarihlerde onlara kimse arka çıkmadı, çıkamadı. Millet suskun davrandı. Çünkü milletimizin askere karşı her zaman saygı ve sevgisi mevcuttu. Ama acı ve üzüntüsünü içine gömmüş oldu.
Ancak, parti başkanı ve devletin başı olan Cumhurbaşkanı CELAL BAYAR da, ÖNCE İDAMA MAHKUM EDİLDİ, fakat daha SONRA AFFA U?RADI. Çünkü O'na arka çıkanlar (kendi taraftarları) oldu.
Menderes'e milletten "Anıt Kabir"
Menderes idam edildi fakat daha sonra, kendisine bir "ANIT KABİR" dikilerek millet tarafından ebedileştirildi. Çünkü O'nu milletimiz sevmişti, benimsemişti ve kalbine gömmüştü. Hâlâ da yaşlılarda, bu Menderes sevgisi canlı olarak kalplerde ve gönüllerde yaşamaktadır. Bazı insanların kaderi böyle olmaktadır. Bazı çevreler belirli kimseleri Milletten alıp yok etmeye çalışır - ama onlar milletin kalplerinde büyük bir KAHRAMAN VE MÜCAHİT OLARAK EBEDiYETE KADAR YAŞAMAKTADIR.
Türkiye'de demokrasiyle ilgili başka acayip durumlar da izlenmektedir. Demokrasilerde genellikle, seçimlerde ekseriyeti kazanan parti veya partiler, hükümeti kurup memleketi idare etmeye koyulurlar. Ancak Türkiye'de durum biraz değişiktir. Türkiye'de genel olarak bakılırsa, sanki HÜKÜMET BAŞKA, İKTİDAR İSE BAŞKA ŞEYMİŞ GİBİ GÖRÜLMEKTEDİR. Çünkü seçilmiş olan hükümet mensupları bazen tam iktidar olamazlar. Seçilmişler çoğu zaman durumu idare ettiklerini sanarlar. Aslında Türkiye'de esas karar verme mekanizmaları sanki arka planda kalmaktadır. Türkiye'de sanki GÖRÜLMEYEN bir ÇEVRE VAR ve
onlar durumu elinde tutmaktadırlar. O çevreler sistem içinde başka bir "Menfaat Sistemi" oluşturmuşlar ve o sisteme dokunulduğunda, sanki "100.000 Voltluk Elektrik" çarpmışa dönüşülmektedir. Onun için sağ ağırlıklı hükümetler kazansalar dahi, hükümet kursalar dahi, çok büyük farklılık izlenememektedir. Çünkü gidiş genellikle VE ADETA TEK YÖNLÜ OLMAKTADIR. Yani gösterilen istikamette yürüyüş serbesttir, aksi yola sapılırsa "Araba duvara çarpmakta" ve "Sil Baştan'a" geçilmektedir.
Demokrat Parti'nin başına gelenler
Celal Bayar ve Menderes ilk demokrasi dönemini açmaya teşebbüs ettiler ve ancak iki dönem, yaklaşık 10 yıl dayanabildiler. Ondan sonra "27 MAYIS" DARBESİ ZUHUR ETTİ. Asker idareye el koydu. Seçimle başa gelen Demokrat Parti alaşağı edildi. Parlamento fesh edildi. Milletvekilleri ve idareciler tutuklandı ve YASSI ADA'ya sevk edildi.
Hemen bir mahkeme kuruldu. Başta Celal Bayar ve Menderes olmak üzere, tüm DP milletvekilleri çeşitli suçlamalarla muhakeme edilmeye başlandı.
Muhakemede olmadık şekilde davranışlar zuhur etti. İktidarı ve özellikle hedef aldıkları MENDERESİ, kötülemek için, "Kadın kilot'ları" davası, "CIMBIZ" GÖSTERİLERİ davası VE ÇEŞİTLİ SUÇLAMALAR BOL BOL UYGULANMAYA BAŞLANDI. Menderes seviyesiz bir şekilde itham edildi ve halkın önünde perişan edilmeye çalışıldı.
Mahkemenin sonunda, Menderes bir nevi "ANAYASAYI İHLALDEN DOLAYI" POLATKAN ve ZORLU ile birlikte asılarak İDAM EDİLDİ.
O tarihlerde onlara kimse arka çıkmadı, çıkamadı. Millet suskun davrandı. Çünkü milletimizin askere karşı her zaman saygı ve sevgisi mevcuttu. Ama acı ve üzüntüsünü içine gömmüş oldu.
Ancak, parti başkanı ve devletin başı olan Cumhurbaşkanı CELAL BAYAR da, ÖNCE İDAMA MAHKUM EDİLDİ, fakat daha SONRA AFFA U?RADI. Çünkü O'na arka çıkanlar (kendi taraftarları) oldu.
Menderes'e milletten "Anıt Kabir"
Menderes idam edildi fakat daha sonra, kendisine bir "ANIT KABİR" dikilerek millet tarafından ebedileştirildi. Çünkü O'nu milletimiz sevmişti, benimsemişti ve kalbine gömmüştü. Hâlâ da yaşlılarda, bu Menderes sevgisi canlı olarak kalplerde ve gönüllerde yaşamaktadır. Bazı insanların kaderi böyle olmaktadır. Bazı çevreler belirli kimseleri Milletten alıp yok etmeye çalışır - ama onlar milletin kalplerinde büyük bir KAHRAMAN VE MÜCAHİT OLARAK EBEDiYETE KADAR YAŞAMAKTADIR.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006