Türk milletini tarih sahnesinden silmek isteyen düşmanlarımız, iki temel unsur üzerinde yoğunlaşmışlardır.
Birincisi milli bütünlüğümüz, ikincisi dini bütünlüğümüzdür.
Böl, parçala ve yut mantığı ile hareket eden Batılı ülkeler, birlik ve beraberliğimizi oluşturan milli ve dini bütünlüğümüzü yok etmek kastıyla, olmayacak bir AB hayalini önümüze koyarak, bizlere yıllarca yanlış adımlar attırdılar.
Özellikle AKP hükümeti döneminde yoğunlaşan, yönü yıkılmaya doğru giden bu adımlar, maalesef en temel hususları bile değiştirecek yasalarla desteklendi.
Milli bütünlüğümüz, yabancılara toprak satışı, madenlerimizin yabancılara peşkeş çekilmesi, Irak'ta dindaşlarımızı ve de soydaşlarımızı katleden zihniyete taşeronluk yapılması, Kıbrıs'ın her geçen gün elimizden çıkarılması, Milli hassasiyetlerin zedelenmeye çalışılması, zedeleyenlerin ise hakkettiği cezalarla cezalandırılmaması, Türkçe dışında farklı dillerin ön plana çıkarılmaya çalışılması, iç ve dış siyasette onurlu bir davranış ortaya konulmaması, ekonomik olarak daha fazla dışa bağımlı hale gelmemiz , hatta en temel mevzu olan tarım konusunda tahditlerin konulması gibi AKP hükümetinin yanlış uygulamalarıyla delik deşik oldu.
Hatta Milli egemenliğimizin AB'ye devrini bile düşünüyorlar. Yani kuzuyu kurda teslim etmek gibi.
Batılıların her zaman Türkiye için uyguladıkları bir taktik vardır "Anadolu önceden Rum'du. Türkler geldiler, Müslüman yaparak Anadolu'yu Türkleştirdiler. Bizler de Hıristiyan yaparak Rumlaştıracağız".
Halbuki tarih de şahittir ki, Elen ırkından çok önceleri Türkler Anadolu'da yaşıyorlardı, ama bu konuya şimdi girmeyeceğiz.
Zaten dini bütünlüğümüze olan saldırılar da bu amaçladır. Özellikle AKP hükümeti tarafından çıkarılan AB uyum yasaları bu süreci hızlandırmıştır.
İmar yasası ile 30 bin kilise tipi ev açılması, bazı AKP'li belediye başkanlarının kiliseleri tamir ettirmesi -bu kilise onarılmasının ilk adımlarını Van'da, şu anki Milli Eğitim Bakanımız, Hüseyin Çelik atmıştır-, ülkede 150 bin misyonerin rahatlıkla cirit atması, 5 milyon adet bedava İncil dağıtılması, hatta bir kısım medyada reklamlarının yapılması, dinlerarası diyalog çalışmaları, Bir takım hocaefendi olarak bilinen şahısların bu çalışmalarda önderlik etmesi, Heybeliada Ruhban okulunu açma girişimleri, Fener Rum Patrikhanesini ekümenik yapma çalışmaları gibi adımlar ülkemizin dini bütünlüğünü bozma noktasındaki çalışmalardır.
Gerek milli gerekse dini sahada tahribat iki yönlü yapılıyor. Bir taraftan yukarıda saydığımız adımlar atılırken diğer taraftan da insanımızı milli ve dini noktada duyarlı tutacak vesileler de aradan kaldırılıyor.
Milli bayramlarımız artık eskisi gibi duyarlı kutlanmıyor. Tarihe damgasını vurmuş Mustafa Kemal Atatürk ve diğer Türk liderleri gençliğimize hakkıyla anlatılmıyor.
Milli Eğitim din derslerine kısıtlamalar getiriyor. Ülkemizde 150 bin misyoner, milyarlarca dolar para harcayarak, burslar dağıtarak, iş imkanları sunarak Hıristiyanlığı yayarken, bizler Kuran kurslarını kapatıyoruz ve asıl dinini öğrenmesi gereken yaşta çocuklarımıza dinini öğrenme imkanını sağlamıyoruz.
Din derslerinde ise bütün dinleri yorumsuz bir şekilde öğretiyoruz. %99 Müslüman bir ülkede benim gencim niçin Hıristiyanlığı, Yahudiliği, Budistliği yorumsuz öğrensin? Kafasını bulandırmaktan başka bir şey yapmıyoruz.
Maalesef Milli Eğitimin çıkardığı din kitaplarında şu ifade geçiyor "Yeryüzünde birden çok din olması kaçınılmaz bir durumdur. Bu, insan doğasından kaynaklanan bir durumdur".
Halbuki % 99 Müslüman bir ülkenin insanı olarak şunu biliyoruz ki, insanların doğasında birden fazla dini arama yoktur. Kur'an'da ve hadislerde geçen "Her insan İslam fıtratı üzere doğar" ifadesidir. Sonra annesi babası onu doğru ya da yanlış yola sevk eder.
Sözde muhafazakar olarak bilinen bir hükümetin Milli Eğitim Bakanı "Bırakın çocuklar kendi seçimini yapsın" diyebiliyor.
Yukarıda bahsettiğimiz misyonerler benim gencimi seçim noktasında zorlarken, sen eğitimin başındaki insan olarak nasıl onları serbest bırakırsın?
Üstelik yine din kitabında "büyük dinler" diye geçen bölümde büyük dinler olarak önce Yahudiliği, sonra Hıristiyanlığı, ondan sonra da İslam'ı anlatıyorsun. Müslüman bir ülkede bu ne biçim bir sıralama?
Bir Avrupa ülkesinde Hıristiyanlık üçüncü din olarak anlatılsa ve yorumsuz bir şekilde bütün dinler çocuklara öğretilse, her halde büyük bir isyan çıkardı.
Yunanistan'ın, İsrail'in, ABD'nin o yaştaki çocuklara yorumsuz bir şekilde İslam'ı anlattıklarını düşünebiliyor musunuz?
Onlar sırf Müslüman olduğun için AB'ye seni almıyorlar, senin yaptığına bak.
Milli ve dini değerlerimizi nesillerimize aktaramazsak batmaya, yok olmaya mahkumuz.
Milli ve manevi değerlerden yoksun bir nesilden vatanı ve değerlerimizi korumasını nasıl beklersin? Yoksa oynanan oyunun asıl amacı da bu mu?
Unutmayalım dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzdür, milli bütünlüğümüz ise dini bütünlüğümüzdür.
Yani vatanımız, bayrağımız, askerimiz olmadan dinimizi hakkıyla, hür olarak yaşayamayız. Dini değerlerimizi korumadan da, vatanımızı, bayrağımızı koruyamaz, cephede şehit olma arzusuyla mücadele eden bir nesil bulamayız
Birincisi milli bütünlüğümüz, ikincisi dini bütünlüğümüzdür.
Böl, parçala ve yut mantığı ile hareket eden Batılı ülkeler, birlik ve beraberliğimizi oluşturan milli ve dini bütünlüğümüzü yok etmek kastıyla, olmayacak bir AB hayalini önümüze koyarak, bizlere yıllarca yanlış adımlar attırdılar.
Özellikle AKP hükümeti döneminde yoğunlaşan, yönü yıkılmaya doğru giden bu adımlar, maalesef en temel hususları bile değiştirecek yasalarla desteklendi.
Milli bütünlüğümüz, yabancılara toprak satışı, madenlerimizin yabancılara peşkeş çekilmesi, Irak'ta dindaşlarımızı ve de soydaşlarımızı katleden zihniyete taşeronluk yapılması, Kıbrıs'ın her geçen gün elimizden çıkarılması, Milli hassasiyetlerin zedelenmeye çalışılması, zedeleyenlerin ise hakkettiği cezalarla cezalandırılmaması, Türkçe dışında farklı dillerin ön plana çıkarılmaya çalışılması, iç ve dış siyasette onurlu bir davranış ortaya konulmaması, ekonomik olarak daha fazla dışa bağımlı hale gelmemiz , hatta en temel mevzu olan tarım konusunda tahditlerin konulması gibi AKP hükümetinin yanlış uygulamalarıyla delik deşik oldu.
Hatta Milli egemenliğimizin AB'ye devrini bile düşünüyorlar. Yani kuzuyu kurda teslim etmek gibi.
Batılıların her zaman Türkiye için uyguladıkları bir taktik vardır "Anadolu önceden Rum'du. Türkler geldiler, Müslüman yaparak Anadolu'yu Türkleştirdiler. Bizler de Hıristiyan yaparak Rumlaştıracağız".
Halbuki tarih de şahittir ki, Elen ırkından çok önceleri Türkler Anadolu'da yaşıyorlardı, ama bu konuya şimdi girmeyeceğiz.
Zaten dini bütünlüğümüze olan saldırılar da bu amaçladır. Özellikle AKP hükümeti tarafından çıkarılan AB uyum yasaları bu süreci hızlandırmıştır.
İmar yasası ile 30 bin kilise tipi ev açılması, bazı AKP'li belediye başkanlarının kiliseleri tamir ettirmesi -bu kilise onarılmasının ilk adımlarını Van'da, şu anki Milli Eğitim Bakanımız, Hüseyin Çelik atmıştır-, ülkede 150 bin misyonerin rahatlıkla cirit atması, 5 milyon adet bedava İncil dağıtılması, hatta bir kısım medyada reklamlarının yapılması, dinlerarası diyalog çalışmaları, Bir takım hocaefendi olarak bilinen şahısların bu çalışmalarda önderlik etmesi, Heybeliada Ruhban okulunu açma girişimleri, Fener Rum Patrikhanesini ekümenik yapma çalışmaları gibi adımlar ülkemizin dini bütünlüğünü bozma noktasındaki çalışmalardır.
Gerek milli gerekse dini sahada tahribat iki yönlü yapılıyor. Bir taraftan yukarıda saydığımız adımlar atılırken diğer taraftan da insanımızı milli ve dini noktada duyarlı tutacak vesileler de aradan kaldırılıyor.
Milli bayramlarımız artık eskisi gibi duyarlı kutlanmıyor. Tarihe damgasını vurmuş Mustafa Kemal Atatürk ve diğer Türk liderleri gençliğimize hakkıyla anlatılmıyor.
Milli Eğitim din derslerine kısıtlamalar getiriyor. Ülkemizde 150 bin misyoner, milyarlarca dolar para harcayarak, burslar dağıtarak, iş imkanları sunarak Hıristiyanlığı yayarken, bizler Kuran kurslarını kapatıyoruz ve asıl dinini öğrenmesi gereken yaşta çocuklarımıza dinini öğrenme imkanını sağlamıyoruz.
Din derslerinde ise bütün dinleri yorumsuz bir şekilde öğretiyoruz. %99 Müslüman bir ülkede benim gencim niçin Hıristiyanlığı, Yahudiliği, Budistliği yorumsuz öğrensin? Kafasını bulandırmaktan başka bir şey yapmıyoruz.
Maalesef Milli Eğitimin çıkardığı din kitaplarında şu ifade geçiyor "Yeryüzünde birden çok din olması kaçınılmaz bir durumdur. Bu, insan doğasından kaynaklanan bir durumdur".
Halbuki % 99 Müslüman bir ülkenin insanı olarak şunu biliyoruz ki, insanların doğasında birden fazla dini arama yoktur. Kur'an'da ve hadislerde geçen "Her insan İslam fıtratı üzere doğar" ifadesidir. Sonra annesi babası onu doğru ya da yanlış yola sevk eder.
Sözde muhafazakar olarak bilinen bir hükümetin Milli Eğitim Bakanı "Bırakın çocuklar kendi seçimini yapsın" diyebiliyor.
Yukarıda bahsettiğimiz misyonerler benim gencimi seçim noktasında zorlarken, sen eğitimin başındaki insan olarak nasıl onları serbest bırakırsın?
Üstelik yine din kitabında "büyük dinler" diye geçen bölümde büyük dinler olarak önce Yahudiliği, sonra Hıristiyanlığı, ondan sonra da İslam'ı anlatıyorsun. Müslüman bir ülkede bu ne biçim bir sıralama?
Bir Avrupa ülkesinde Hıristiyanlık üçüncü din olarak anlatılsa ve yorumsuz bir şekilde bütün dinler çocuklara öğretilse, her halde büyük bir isyan çıkardı.
Yunanistan'ın, İsrail'in, ABD'nin o yaştaki çocuklara yorumsuz bir şekilde İslam'ı anlattıklarını düşünebiliyor musunuz?
Onlar sırf Müslüman olduğun için AB'ye seni almıyorlar, senin yaptığına bak.
Milli ve dini değerlerimizi nesillerimize aktaramazsak batmaya, yok olmaya mahkumuz.
Milli ve manevi değerlerden yoksun bir nesilden vatanı ve değerlerimizi korumasını nasıl beklersin? Yoksa oynanan oyunun asıl amacı da bu mu?
Unutmayalım dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzdür, milli bütünlüğümüz ise dini bütünlüğümüzdür.
Yani vatanımız, bayrağımız, askerimiz olmadan dinimizi hakkıyla, hür olarak yaşayamayız. Dini değerlerimizi korumadan da, vatanımızı, bayrağımızı koruyamaz, cephede şehit olma arzusuyla mücadele eden bir nesil bulamayız
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 19 Mayıs’taki bağımsızlık yürüyüşü 30 Ağustos’ta sele dönüştü / 02.09.2025
- Komisyon, ‘cambaza bak’ oyunu mu? / 30.08.2025
- 81 ilde sığınak dün değil niye bugün? / 28.08.2025
- Komisyon kesmedi, çıtayı yükseltme peşindeler / 27.08.2025
- Ağustos ayı Türk milletinin zaferleriyle dolu / 26.08.2025
- Etkin pişmanlıkla adalet sağlanır mı? / 23.08.2025
- Komisyonda ‘ısınma turları’ mı? / 22.08.2025
- Memurlar, talep ettikleri zamma ulaşabilecek mi? / 21.08.2025
- Rusya-Ukrayna savaşı sona yaklaştı mı? / 20.08.2025
- Nesillerimizi kaybediyoruz / 19.08.2025
- Komisyon, ‘cambaza bak’ oyunu mu? / 30.08.2025
- 81 ilde sığınak dün değil niye bugün? / 28.08.2025
- Komisyon kesmedi, çıtayı yükseltme peşindeler / 27.08.2025
- Ağustos ayı Türk milletinin zaferleriyle dolu / 26.08.2025
- Etkin pişmanlıkla adalet sağlanır mı? / 23.08.2025
- Komisyonda ‘ısınma turları’ mı? / 22.08.2025
- Memurlar, talep ettikleri zamma ulaşabilecek mi? / 21.08.2025
- Rusya-Ukrayna savaşı sona yaklaştı mı? / 20.08.2025
- Nesillerimizi kaybediyoruz / 19.08.2025