"O. Pamuk'u kurtarma, Türkiye'yi aşağılama" operasyonu-II/ Ersal YAVİ

Orhan Pamuk Bir Yana 70 Milyon Bir YanaOrhan Pamuk davası için 16 Aralıkta AB heyetiyle birlikte apartopar Türkiye'ye gelen heyetin ilk sözü "Bu davada Türkiye yargılanacaktır" oldu. Diplomatik ve toplumsal kuralları bırakın, en basit nezaket kurallarına bile uymayan bu sözler, yargı bağımsızlığına saygısızlık toplumda gerginlik yarattı. Mahkeme salonuna öncelikli ve ayrıcalıklı olarak yerleşen heyetin içinde AP Türkiye Raportörü Hollandalı Hıristiyan Demokrat C. Eurlings, üst üste iki yıl hazırladığı Türkiye raporlarında Atatürk, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk ulusalcılığını hedef alıyor, her fırsatta Türkiye'ye onur kırıcı değil, hakaretlerle dolu mesajlar gönderiyordu. Bir yeni fırsatı O.Pamuk davasının ertelenmeyişinde buldu ve şöyle dedi: "Hükümet bu davayı erteleme konusundaki şansını kaybetti. Eğer Türkiye hükümeti reformları geliştirme konusunda ciddiyse, bu davayı da ertelemeliydi. Büyük bir hayal kırıklığıdır."AB heyetindekiler mahkeme dışında yaşanan itiş kakış ve Pamuk'un aracına atılan yumurtalar nedeniyle, Türkiye yönelik bir yığın tehdit ve hakaretler savurdular.  J. Lagendijk, "İlk işiniz O. Pamuk davasından ve 301'inci maddeden kurtulmaktır... Türk Silahlı Kuvvetleri PKK ile mücadelede provokasyon yaparak, kendisini gündemde tutmaktadır" dedi. C.Eurlings, "Bugün çok kötü bir gün. Hükümet bu davayı erteleme konusundaki şansını kaybetti." Denis McShane ise "Bu dava düşmezse Türkiye'nin AB'ye girmesi zor görünüyor." Bu saldırgan grubun salvolarına en büyük destek ise avrofil büyük medyamız ve sahte entellerden geldi. Bunlar AB heyetinden daha hızlı olarak "Kepaze olduk." gibi manşetler ve köşe başlıkları atıyorlardı.Burada en dikkate değer durum hem at gözlüklü, hem de mantalite çarpıklığı içinde olan AB'nin tutumudur. Şöyle ki uyum süreci ile hazırlanan yeni Türk Ceza Yasası içeriden yapılan itirazlara rağmen, bunları duymazlığa gelen, hatta yürürlüğe girmesi iki ay gecikti diye kıyameti koparan AB yöneticilerinin, O. Pamuk'un 301'den mahkum olacağını gördüklerinde,"Bu davayı iptal edin. 301'i iptal edin." diye feryat etmeye başlamalarıdır. Hem de hukukun üstünlüğü hiçe sayılarak, mahkeme salonları hoyratça işgal ederek.Norveç'te Türk Başbakanına Yumurta AtıldığındaKimsenin Sesi Çıkmamıştıİşlerine gelmediği zaman hafıza kaybına uğrayan AB'li yetkililere hemen hatırlatmak gerekiyor. 12 Nisan 2005'te Norveç Nobel Enstitüsü'nde "Küresel Barış Arayışı ve Türkiye'nin Katkısı" konulu konferans sonrasında Başbakan Erdoğan ve beraberindeki heyet parlamentodan çıkarken Kürdistan bayrağı ve Öcalan'ın posterlerini taşıyan içlerinde Norveçlilerin de bulunduğu bir grup protesto gösterilerinde bulunarak, Başbakan ve Türk heyetinin üzerine yumurta fırlattılar. Üstelik Başbakanı Norveç polisi değil, kendi korumaları bu saldırıdan kurtardı. Ne ilginçtir ki ne Türk, ne Norveç heyetlerinden ve ne de AB'li yetkililerden ses seda çıkmadı. Yumurta atılan kişi bir yazar değil, bir başbakandı. Demek ki Türkiye'yi yönetenlerin yaygaracı Avrupalı parlamenterlerden öğrenecekleri çok şey var. Orhan Pamuk 10 yıl önce adeta PKK'nın savunuculuğuna soyunarak Kürtler, Türkler ve Türk Silahlı Kuvvetleri için neler dememişti ki:"Bütün Türkiye yavaş yavaş zehirleniyor. İnsanlar aklını kaybediyor.Devlet kaynaklarından sızan bu zehirin etkisi ürkütücü bir şekildesözlü ve yazılı dilimize yansıyor... Kürt sorununun bir demokrasi sorunu olduğunu ve Kürtlere kendi dillerini ve kültürlerini ve kimliklerini kendi ölçülerine göre koruma ve geliştirme hakkını tanımak gerektiğini kabul etmiyorlar. Bugün bütün Türkiye askeri çözüm mitosunun suç ortağıolmakla kalmadı, onun kurbanı haline geldi. Yalanların nasıl pervasızca düşünce tarzlarına sızdığı ve Türkiye'nin şerefini yok ettiğine bir örnek verirsek, bugün dünyada en geri kabile şefine kadar herkes Türkiye'den Kuzey Irak'a kaçan Kürtlerin PKK'dan değil, Türk ordusunun hareketlerinden dolayı kaçtağını, her şeyden önce korucu yapılma baskısı yüzünden kaçtığını biliyor. Eğer PKK'dan kaçsalardı, bu Kürtler PKK kontrolündeki Kuzey Irak'a değil, Türkiye'nin içlerine doğru kaçarlardı. Ama 12 yaşındaki bir çocuğun bile kavrayacağı bu basit mantığa rağmen...." (Orhan Pamuk 4 Nisan 1995, Yeni Yüzyıl gazetesi)Orhan Pamuk'un 4 Nisan 1995'te Yeni Yüzyıl gazetesinde yayınlanan "Yalanla Zehirlendik" başlıklı uzun bir makalesinde neredeyse PKK'nın avukatlığına soyunarak, Türkiye'nin terörle mücadelesine ağır eleştiriler getiriyor. Örneğin PKK için "Kimse bu genç insanlar neden eline silah alıp dağa çıktı diye sormuyor. Ortaçağa yakışır bir bakışla bunların şeytan olduğu iddia ediliyor." Kuzey Irak'a kaçan veya oradaki PKK kamplarına yönelik askeri operasyonların kirli savaş olduğunu, PKK mevzilerini bombalayan uçakların haber kanallarında gösterilmesini ise "video oyunları gibi acıklı postmodern cadı törenleri" olarak tanımlıyor ve "Türkiye'den Kuzey Irak'a kaçan Kürtlerin, PKK'dan değil, Türk ordusunun hareketlerinden ve korucu yapılma baskısı yüzünden kaçtığını...10 yıldır süren ve artık günlük rutin haline gelen bu kirli savaş, yalnızca Türk kamuoyunu yalana alıştırıp zehirlemekle kalmadı... Bugün bütün Türkiye, bu askeri çözüm mitosunun suç ortağı ve kurbanı haline geldi... Bütün Türkiye yavaş yavaş zehirleniyor. Devlet kaynaklarından sızan bu zehirin etkisi ürkütücü biçimde sözlü ve yazılı dilimize yayılıyor. Savaşın ruhlarımıza sızan zehiri, yalnızca her iki tarafta milliyetçiliği körüklemekle kalmadı, görünür biçimde Türk milliyetçiliğinin ikiz kardeşi, aşağılık kompleksini de körüklüyor. Yönetim şiddet ve ezme politikası dışında bir yol tanımadığı için bütün Türkiye yavaş yavaş zehirleniyor." Ayrıca "Eğer Türkiye Avrupa'nın bir parçası olmak istiyorsa, önce Avrupalı gibi davranmalıdır." diye bitiriyor yazısını.