Ne zaman Trabzon'a doğru yola çıksam içim he kıpır kıpır olurdu. Çünkü Muhterem Hocam Prof. Dr. Haydar Baş'a gidiyor, O'nunla muhatap olacak olmanın heyecanını yaşıyorduk.
Ama bu sefer başka bir seferdi. İçimde kıpırtı değil bir yara vardı. Nasıl tarif etsem bilmiyorum. Yollar akıp giderken ömrü Ehl-i Beyt aşkıyla geçen ve aşkı uğruna şehit edilen Hz. Nesimi'nin dizeleri geliyordu dilime;
"Kurşunsuz, hançersiz, kansız bir yara
Hiçbir tabip buna bulamaz çara
Doktoru yok, lokmanı yok, ilacı yok
Görünmez göz ile hiçbir izi yok
Saplandı sineme görünmez bir ok
Bedenimde değil ruhumda sızı. Oy oy ruhumda sızı…"
Tarifsiz bir sızı ile gidiyorduk. 'Prof. Dr. Haydar Baş Hakk'a yürüdü' haberini, aklımız kabul etmişti ama gönlümüz bir türlü razı olmuyordu.
İnanamıyorduk! Yasin okuyarak, zikrederek, bizlere öğrettiği hakikatleri birbirimize anlatarak gidiyorduk öylece.
Samsun tabelalarını görünce aklıma rahmetli Rauf Orbay'ın, Atatürk hakkında kullandığı o sözler geldi.
Ne diyordu Rauf Orbay? "Hiçbirimiz olmasaydık Kurtuluş Savaşını, Atatürk gene başarırdı. Ama o olmasaydı hiç birimiz, onun yaptığını yapamazdık".
Bu hakikati bizler şu an yaşıyoruz. Biz olmasaydık, Prof. Dr. Haydar Baş yine Ehl-i Beyt, diyecekti. Yine insan gönüldür, gönül, diyecekti. Yine Atatürk vatandır, diyecekti. Yine tam bağımsız Türkiye, diyecekti.
Yine milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzdür, milli bütünlüğümüzde dini bütünlüğümüzdür, diyecekti.
Yine Kürt, Türk, Laz, Çerkez, sağcı, solcu kardeştir, bir milletir, diyecekti.
Yine Alevi, Sünni, Şii, Caferi birdir, Müslüman'dır, kardeştir, aynı dinin mümessilleridir, diyecekti.
Yine sapık dini akımlara hayır, diyecekti.
Yine milli para, milli tarım, milli sanayi, madenlerimiz diyecek ve 'ben bu ülkede yoksulluğu yok edeceğim, diyecekti.
Ama Muhterem Hocam olmasaydı bizler, Gadir-i Hum'dan habersiz olacaktık. Ehl-i Beyt'in seçilmişliğinden, sevilmişliğinden ve sevmenin farziyetinden, tevhidin merkezi olduğundan, o kapıya çıkmayan yolların batıl olduğundan habersiz olacaktık.
O olmasaydı belki de bizler, birilerinin akımına kapılarak etnik köken üzerinden kardeşlerimize kin güdecektik.
O olmasaydı belki de bizler, yine birilerini estirdiği fitne rüzgarıyla sırf siyasi görüşü üzerinden kardeşlerimizi öteleyecek hatta tekfir edecektik.
O olmasaydı belki de bizler, yine birilerini küfür rüzgarı etkisinde kalarak Alevilere, Caferilere, Şiilere düşmanlık besleyecektik.
Bizler, Atatürk'e laf atmazdık, tekfir etmek aklımıza bile gelmezdi. Ama O, olmasaydı bu büyük zulme sessiz kalarak ortak olacaktık. O büyük insanın hakkını teslim edemeyecektik.
O olmasaydı bizler hayatın çok farklı yörüngelerinde, sadece kendi maddi kaygılarımızla meşgul olacak, komşumuz açmış, akrabamız bakımsızmış, fakir-fukaranın hakkı yeniliyormuş, İslam alemi ve insanlık sömürülüyormuş gibi başlıklar hiç aklımıza bile gelmeyecekti.
Ama O vardı ve bizlere de nasip oldu O'nun yanında olduk. Ve O'nun vesilesiyle imanımızı kurtardık, kardeşliğimizi kurtardık, zulme ses yükseltirken mazlumun hakkını savunduk.
Devlet, dedik, millet dedik, vatan dedik. Atatürk, dedik. Milli Ekonomi Modeli, dedik. ABD'ye hayır, NATO'ya hayır, AB'ye hayır, hedef tam bağımsız Türkiye, dedik.
Muhterem Hocam! Sözün sözümüzdür, davan davamızdır. Son nefesimize kadar yolundayız, yanındayız. Şuhun şad, kutlu yürüyüşün mübarek olsun.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024