Şu kesindir; ârif olan yalnız Hak ilmiyle uğraşır. Başkasını bilmez. Büyüklerden bazıları da marifeti iki biçimde anlatır. Biri kolaydır ki, şudur... - İnsanın, elinde bulunan iyiliğin Allah'tan olduğunu bilmesi... Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de buna işaret ederek: "Sizdeki bütün nimetler Allah'tandır" (16/53) fermanını göndermiştir. İşte bu hali bilip şükür yolunu tutan, marifet yolunun kolay tarafını seçer; çünkü Allahu Teala buyurdu: "Şükrederseniz, iyiliğinizi artırırım" (14/7).İkinci bölüme dahil olanlar, nimete bakmazlar. Asıl onu vereni görürler. Bütün sevgileri, o nimetin sahibinin kapısında toplanır. Sevgileri artar. Muhabbet ve iştiyakları çoğalır. Marifet yolunu böyle tutarlar. Bu, büyük bir makamdır. Bu yola ancak seçilmişler girer; bu hali anlamak için şu yüce kelama kulak ver: "Ey nebi, Allah sana yeter" (8/64).Marifetin özü ise şudur:- Gizli ve aşikâr Allah'tan korkmak.- Her çeşit kulluk vazifelerini yerine getirmek.- Her bakımdan, ilahi emirler önünde boyun eğmek.- İİhlas sahibi olmak. Bu ihlasın: sözde, işte ve niyette olması şarttır.- Her halde ve her işte, daima Allah'a yakın olduğunu, Allah'ın kendisine şah damarından daha yakın olduğunu bilmek...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.